1. türkiye'nin en güzel şehirlerinden biri. uludağ eteklerinden marmara denizine yaslanan coğrafyası ile yaşanılası bir şehir.
    çekirge caddesinde yürümeyi , heykel ve setbaşının ara sokaklarında kaybolmayı, mudanya'nın balıkçılarını, dağ yolunun manzarasını sevdiğim . memleketim .
    ee
  2. küçük anadolu kanımca...

    zira yedi düvelden insan barındırır içinde.. çerkesi, türkü, kürdü, ahızkalısı, dadaşı, arnavutu, lazı, yörüğü hatta kazakistanlı çok güzel insanları bir yaşatır topraklarında ...

    hem havrası var arapşükrü'de, hem kilisesi... dergahını da görürsün, cem evini de.. camiler malum zaten...

    yerlisi ayrı güzel, köylüsü ayrı güzeldir bursa'nın... çok göç alan şehirlerden birisidir aynı zamanda bursa.. o nedenle dışarıdan geleni farklı kültürel zenginlikleri getirir beraberinde.

    merkezide yaşamak^:setbaşı civarı^, bursa'da yaşamak bana göre... bursa'nın o tarihi atmosferinin içinde, geçmişi soluyarak bu gününüz güzelleşir.

    denizi'ne her daim eliniz ermiyorsa eğer; işte bu tarih, bu kültürel doku, arada esip gelen dağ havası ayakta tutar sizi çoğu zaman...

    havasından bahsedince unutmadan geçemeyeceğim. bursa'nın havasından şikayetçiyimdir kendi namıma..
    bir rüzgar eser kışın ortasında; montundan, elbisenden geçip içine işler soğuğu.. öyle de bir nem vardır. biz ege çocuğuyuz alışık değiliz böyle havalara ilk zamanlar sık sık hastalandım bu nedenle... sonra alışıyorsun sabah başka öğlen değişip, akşam yine başkalaşan havasına...

    demem o ki gelin güzel memleket buralar... gezin, öğrenin... içinizin geçmişle dolduğunu hissedin...
    ama bahar aylarında geldiyseniz özellikle hava raporlarına aldanıp, sırtınıza bir hırka almadan incecik gelmeyin.^:göz kırpan gülümseme^
  3. osmanlı devleti zamanında ceza şehri olarak kullanılan şehir. evliyalar şehri olarak bilindiği için devletin üst kademelerinden önemli isimler yanlış harekette bulunduklarında bursa'ya sürülürlermiş. şehrin maneviyatından ve istanbul'a olan yakınlığından dolayı ceza olduğunu düşünürlermiş. bu kuraldan nasibini alanlardan biri de divan şairi ahmed paşa'dır. fatih sultan mehmet'in yanından bursa'ya gönderilmiş.
  4. bursa, ah bursa... sen nasıl anlatılırsın ki bilmeyene? yeşilinle, dağınla, denizinle. canın çeker, kar havası alırsın, dağ bayır trekking yaparsın çobankaya'da. çadırda uyursun orman havasında. canın çeker, sahilde yürüyüşe çıkarsın, mudanya'da, trilye'de. balık yiyebilir, rakı içebilirsin. kuzu çevirip, üstüne şalgam devirebilirsin. bursa öyle bir yer ki, heryere yakın, herşeyi var.
  5. istanbul'un keşmekeş ve stresinden kurtulup, arada bir kafa dinlemeye ve huzur bulmaya gittiğim şehir.. koza han'ın gürültüsünü bile bazen özlüyorum.
  6. yeşil bursaa... güzeldirr vesselam. ulaşım sistemine hayranımdır, şehrin bir ucundan diğerine metro ile gidebilirsiniz, orhan gazinin türbesi ve ulu cami manevi bir hava katıyor şehre. karagöz ve hacivat müzesini de unutmamak lazım. öğrenciler için gayet rahat olduğunu duydum bir çok açıdan.

    uludağ mutlaka gidilip görülmeli, teleferiğe binilmeli ayrıca, karnınız acıkınca da bir iskender yenilmeli, şehirden ayrılırken de sevdikler için kestane şekeri alınmalıı.
  7. eskişehir ve adana gibi düzlük şehirlerde geçen kısa geçmişimden sonra ailemle beraber bursa'ya ilk taşındığımız dönemler yürürken anlayamadığım bir şekilde yoruluyordum. yaşım on üç. kısa sürede yorgunluğumun sürekli inmek ya da çıkmak zorunda kaldığım yokuşlardan olduğunu keşfedince coşkuyla "buldum! yamuk yumuk bir şehirdeyiz ondan yoruluyoruz!" diye bağırmamla beraber yıllardan beri hala bursa'ya yamuk diyen kız olarak bilinirim.

    kendisi iyi ama çevresi kötü diye tanımlayacağım bir şehir.
  8. yeşil bursa olarak geçer.

    mekanda otururken ilgilenen ve bakan garson olmaması, garsonların dikkatini çekememe sonucu akıllı telefonla ve google marifetiyle mekanın telefonunu bulup, o numarayı arayıp, masamın yerini tarif edip ''garson sipariş etme'' işini yapalı 5 yılı geçiyor. siparişlerimizi 3-5 cevapsız arama ama ısrarla arama ve çaldırma asla vazgeçmeme neticesinde en sonunda telefona bakan mekanın müdiresi hanım bizzat gelip aldı ve bol bol özür diledi, gözümüzün önünde elemanlara bağırıp çağırmadı, yanımda hatun bir kişi değil ben tüm bunları yaparken gülüp duran hemcinsim bir arkadaşım vardı ve olay istanbul'da geçti.

    hiç gerilmedik ve tüm bu garipliklerle korkunç eğlendik. sipariş almaya gelen ve özürler dileyen müdire hanım da gülüyordu, biz de. kendi adıma hoş bir anı.

    demem o ki bazı şeyler şehirle pek ilgili değil.

    ''merhaba, biz kasaya yüzünüzü dönünce sol tarafta, sağdan 2., önden 4. masada oturuyoruz. bir garson alabilir miyiz?''

    geçen hafta yine istanbul'da bilinen bir avm'de bulunan iskendercilerden birine 6 kişi gittik. 6 kişilik masa yok. biz de bu tip durumlarda hep yaptığımız gibi 4 kişilik 2 masanın arasında dikilip birleştirmelerini beklemeye başladık. gelen giden olmayınca ben de kasamsı kürsümsünün önünde dikilen 5-6 garsonla göz teması kurmaya çalıştım. hiç biri bakmıyordu. sadece bana değil genel olarak hiç bir masaya bakmıyorlardı. en sonunda ısrarla bakarak içlerinden biriyle göz teması kurdum ki göz teması kurduğum garson aniden mekanın arka tarafında ki masalara doğru gitmeye başladı. ben de içlerinden birine seslendim. bir tanesi baktı, ben ona gel işareti yaptım o bana ben mi işareti yaptı. öyle bir andı ki sanki çocuk hiç çalışmadığı konulardan aniden gelen müfettişçe sözlüye tutulacak hayta öğrenci kıvamında. neyse sonunda biri geldi, peşlerinden şefleri geldi. masalar birleştirildi, siparişler verildi, beklemeye başladık. ben de eğmişim başımı önüme akıllı telefonumdan kitabımı okuyorum. mekanda 25-30 masa varsa yarısı dolu yarısı boş. biz geldiğimizde orada oturuyor olan iki 60 yaş üstü kallavi giyimli, iri yarı, boylu poslu adamın oturduğu masadan bir takım sesler geldi. kafamı kaldırdım ve baktım ki bir garson çocuk adamlara bir şeyler anlatıyor. yaşlı adamlardan biri çocuğa aniden çok sert bir ifadeyle ve davudi bir sesle ''hadi lan pezevenk'' dedi, o daha peze demiş ve venke geçememişken diğeri de kimimizce seksist bulunan kimimizce bulunmayan küfrü etti. s... git lan it. çocuk masadan büyük bir hızla arkasını dönmeden uzaklaştı. başka garsonlar geldi, şef geldi adamlar seslerini bir kaç kere daha yükseltti. yanımdakilerden biri garson çocukları ezdirmeyelim duyarı kasarken bir dakika bekleyelim dedim. biz geldiğimizde orada oturuyor olan adamlar garsonları çağırıyorlarmış, çağırıyorlarmış garsonlar gelmiyormuş. yarım saattir oturuyorlarmış ama henüz sipariş dahi verememişler. adamlar en sonunda getirebildikleri garsona durumu anlatırken çocuk saçma sapan ipe sapa gelmez bahaneler üretmiş. adamların da tepesi atmış ve olaylar gelişmiş.
  9. sözlükte birkere denk gelince incelediğim daha sonrasında gedelek turşusu siparişi verelim bakalım gönderecekler mi dediğim harbiden kargo parası almadan üstüne piyasadan daha uyguna taze diri bildiğin bir bidon gedelek turşusunu hediyeyle birlikte gönderdiler. sonrasında zeytindir reçeldir kahvaltılık birkaç şeyi daha denedim valla bence gayet uygun ürünler de taze sağlam geldi ürün çeşitini biraz daha arttırıp siteyi de mobile uygun hale getirirseler daha fazla ziyaretçi alırlar gibi.

    http://www.bursayoresel.com
  10. dönel kavşağa 'baba' denilen yer