• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
çalıkuşu - reşat nuri güntekin
" türk edebiyatının en ünlü eserlerinden biri olan çalıkuşu, anadolu hayatını geniş kitlelere tanıtan bir romandır. reşat nuri güntekin'in eseri çalıkuşu, kaybettiği sevginin yerini doldurmak için yaşamını anadolu insanına adayan idealist feride'nin hikâyesini anlatır.

fransız okulunu bitiren, batı kültürü ile yetişen feride, anadolu'da öğretmenlik yapmaya gider.zorlu şartlara rağmen çocukları ve çevreyi aydınlatmak için uğraşır. anadolu'nun çağdaşlaşma yolundaki sıkıntıları ve eğitimdeki değişmeler de feride'nin yaşadıkları üzerinden yansıtılır.

roman, aslında ilk olarak reşat nuri güntekin tarafından "istanbul kızı" adıyla dört perdelik bir oyun olarak yazılmış, 1922 yılında vakit gazetesinde "çalıkuşu" adı ile roman olarak yayınlanınca büyük ilgi çekmiştir. "


  1. !---- spoiler ----!

    derler ki; aşk, birine seni yok etme kudreti verip, bunu kullanmama hususunda ona itimat etmekmiş.

    !---- spoiler ----!
  2. her sene en az bir kere okuduğum romandır. bu davranışım reşat nuri' ye saygı niteliğindedir keza erkek olduğu halde bir kadının iç dünyasını bu kadar etkileyici bir biçimde anlatan başka yazar tanımıyorum. ^:bu benim cahilliğim de olabilir. ^
  3. kitabı 12 yaşımdayken bütün yaz tam dört kere okumuştum. bulunduğum yerde başka bir kitaba erişim imkanım yoktu ama feride'nin hikayesini defalarca okumaktan da hiç şikayetçi değildim doğrusu. geçenlerde, 11 yıl sonra, tekrar romanı elime aldım ve feride'yi ne kadar da özlediğimi farkettim. gün içinde başlayıp elimden bırakamayınca sabaha kadar feride ile anadolu' da dolaşıp kamran'ın yanında uykuya daldım.
  4. kitabı okurken bir ara yazarın reşat nuri olduğunu unutup sanki bir kadın tarafından yazılan bir eseri okuyormuş gibi hissettim.

    ** bu gün tekrardan okudum. bazen umutsuzluğa düşsem ve kendimi çok küskün hissetsem de ben aşka ve onun kuvvetine inanıyorum.
  5. mutlu sonuyla mutsuz eden şaheserdir.
    çalıkuşu zannedersem bilinçli bir şekilde okuduğum ilk kitaptır, o zamanlar 11 yaşındaydım. şimdi okuduğumduysa feride'ye serüveni boyunca yapılan en büyük haksızlığın mutlu son olduğunu görüyorum. eleştirmek ne haddime desem bile, yine de aynı hayrullah beyciğim gibi böyle toy kalpli adamlarda ne buluyoruz aklım şaşıyor.
    bu kitap kesinlikle feride ile kamran'ın aşkını anlatmıyor. bu aşk esasında yalnız feride'ye ait, ve feride'nin aşkı hepimize yetiyor bence. işte bu yüzden, kitabın son satırlarında kamran'ın feride'ye vefat etmiş eşinden "yalnızca lüzumsuz bir sarı çiçek" mahiyetinde bahsetmesi de her defasında kalbimi çok kırar. sonuçta kamran feride'yi bu kadınla aldattı, ne de olsa çocuğunun annesiydi o kadın. yalnız bu hal tavırlarını düşününce bile, her okuyuşumda söyleyebilirim. feride mutlu olmayı her ne kadar hakediyorsa, kamran da feride'yi bir o kadar haketmiyordu.
    dün akşam birden aklıma düştü, biraz karıştırmak için aldım elime ve az önce son sayfaları okudum. haliyle üzerimde tesiri epey yeni ve fazla. hazır hal böyleyken, birkaç satır da paylaşmak lazım.
    ***
    insan, birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey oluyor.

    insan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. bunu yazan şair ne kadar haklıymış!

    aydınlık, hasta gözleri nasıl incitiyorsa, saadet de hasta gönülleri öyle sızlatıyor. hasta gözler gibi hasta gönüller için de karanlıktan iyi ilaç yok.

    öyle sanıyorum ki, kudret, yalnız güzel simaları değil güzel toprakları, güzel denizleri de insana gizli gönül azapları versin diye yaratmış.

    saklamaya çalışma nafile. sevda çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor.

    daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.

    genç adam, niçin böyle söylediğini kendi de bilmeden, gayet yavaş:
           - ben gülbeşeker' seviyorum, dedi.

    ***

    mersi, kamran.
  6. reşat nuri bu kitabı o dönemde yaygın (ve sanırım tek) eğitim kurumu olan kolejlerden yetişen kızların başı dara düşünce gayet kendi ayakları üzerinde durabileceğini göstermek için yazmıştır. bilindiği gibi kolejleri batı devletleri kurardı ve doğal olarak bir görüşü bir düşünceyi empoze etme amacı güdüyordu. feride kolejli bir kızın sanılanın aksine bu tarz şeylerde kaybolmayacağını kanıtlar.
    ayrıca güntekin'in öğretmen olan kahramanlarından sadece biridir ve sayesinde bugün de hiçbir şeyin değişmediği eğitim sisteminin eleştirisi yapılır. öğretmenlik için başvurduğu zaman diploma krizinin çıkması vs vs.
    ayrıca görev yerlerinden biri olan zeyniler köyü bursa'da bulunmaktadır. köye elektirik yeni gelmiştir. içinde çay içebildiğiniz bir reşat nuri güntekin evi mevcut köyde.
  7. kitabın farklı farklı sadeleştirilmiş baskıları vardır. ilk okuduğum hali de bu sadeleştirilmiş baskılardan biriydi. sonrasında ne kadar uzun uzun bulup okusam da benim aklımda hikaye hep kopuk kopuk kaldı
  8. güzel bir ödül sözü verilen abime sahnede takdim edilen ve onun sinirle attığı kitap.büyük bir önyargıyla başlamıştım o yüzden okumaya baştan sevilmemişti.
    okudukça feridenin uydurma aşkları çocuksu tavırları haylaz çocuk olabilmenin o dönemdeki özgürlük oluşu,hanımefendi dayatmalarına karşın derste kendine bıyık çizmesi ağaç tepelerinde gezinmesi hoşuma gitmişti.
    ama reşat nuri de görülen özgürlük için masumiyet şartı ya da sadece çekingen ama idealist kadının olumlanması biraz rahatsız edici.kitaptan sonra kadın öğretmen sayısında artışa sebep olduğunu duymamla saygı duyduğum harika olmasa da okuması keyifli bir roman.özellikle ilk gençlik yıllarında.
  9. ortaokulda kitabi okula giderken yanima almayi unutunca kosa kosa eve gidip ustumu degistirmeden okumaya basladigi hatirliyorum. ben daha kucucukken beni bu kadar etkilemisse her insana dokunur bence.
  10. gazi mustafa kemal atatürk'ün başucu kitabı olduğu söylenir. güzel bir kitap ama bir ateş gecesi değil...