1. değerli yurttaşlar,

    röportaj projesini görünce gözlerim doldu ve bu çorbada tuzum bulunmalı diyerek kollarımı sıvadım. twitter üzerinden iletişime geçtiğim can yayınları genel müdürü sayın can öz "memnuniyetle" kabul ettiğini bildirdi.

    edebiyata ve yayıncılığa dair ne merak ediyorsak fırsat bu fırsat. evet, aziz petersburglular meydan bizim meydan dostoyevski'nin.
  2. (aklıma ilk gelen soruyu yazayım, sonra belki ekleme yapabilirim. )

    -geçtiğimiz günlerde bir yayınevi hakkında (ismini soruyu amacından saptırabileceği için vermiyorum), başka bir sözlükte çeviri rezaleti başlığı görmüştüm. sizde yabancı yazarların eserlerinin çeviri prosedürü nasıl işliyor; çevirmen-yazar eşleşmesi nasıl yapılıyor, çevirmenin yaptığı işin orijinaliyle anlam bütünlüğü açısından karşılaştırılabildiği bir kontrol mekanizması var mı?
  3. burada da dikkat çekilen zaman zaman bazı küçük yayınevlerinde karşılaşılan çevirmen rezaletleri bir yana, artık çevirmen mantığının değişmesi gerekmiyor mu? yerel okuyucunun daha iyi ya da kolay anlaması adına ifade etme biçimini geçtim neredeyse akışla oynayan çevirmen mantığının artık elimine olması gerekmiyor mu? adam ya da kadın dostoyevski'nin yazdığını beğenmeyip şöyle olsa daha iyi olur diyor.

    insanlar orjinal dilinden alt yazılı filmler, diziler izliyorlar ve onlarda da bu tip nedenlerle yapılan ve hemen anında fark edilebilen değişiklikler insanları ya rahatsız ediyor ya da gülmece unsuru oluyor. kitaplarda ne yazık ki bu şansımız yok. kendi adıma çevirmenlerce kirletilmemiş kitaplar okumak istiyorum. yani ben dostoyevski okumak istiyorum.
  4. okurun biçimlendirdiği ve okuru biçimlendiren bir yayınevi arasında ki farkı sorasım geliyor kendisine. özellikle bir röportajında, güzel nesneler üretmek ile ilgili söylemine rastlayınca, bu bahsettiği "ne olursa olsun iktisadi şirket modeline mecbur oluşlarından gelen üretim hesabı"nı düşündüm. artık bu bir mecbur oluş değil de, kültür endüstrisi için mal üretmek bilinci ile yapılmış bir hamle gibi geldi. yine de edebiyat eserleri gibi bir alan üzerinden çember kırıcı hareketleri de (en azından türkiye için) nitelik arttırıcı ve olumlu.
  5. kitap kapağı; (şekil, şemal, renk) kitabı satın almak için okurda etken olduğu aşikar. bu gerçek bilinirken beyaz kapak ile risk aldığınızı düşündünüz mü? yoksa sade bir tasarım ile insanları kapaktan çok içerik ile ilgilendirme ve yanıltmama yolunu mu seçtiniz?
  6. - erdal öz için "kapısını asla kapalı bulmayacağınız bir yayıncı" denildiğini duymuştum. devraldığınız bu manevi mirasta yıllar içinde yayıncılık çizginizde isteyerek ya da istemeyerek değişen ve bunun yanında itinayla korumaya çalıştığınız neler var?

    - ilk kitaplarını bastığınız yazar sayısında bir kaç yıl önceye kıyasla bir azalma söz konusu. bu bilinçli bir tercih mi? nedeni nedir?

    - geçtiğimiz günlerde meclis eğitim komisyonundan bir üyenin "cihad bilmeyen çocuğa matematik öğretmek gereksiz" şeklinde bir açıklaması oldu...hal-i pür melalimiz böyle iken, hayal kursak, elinizde olsa, lise çağına kadar "bunları okutmadığımız çocuklara eğitim verdik demeyelim" diyebileceğiniz bir başucu kitap listeniz var mıdır?

    - kitabı can yayınlarından çıkmadığı için üzüldüğünüz, kaçırdığınız yazarlar var mı?

    - kendini kanıtlamış, deyim yerindeyse marka olmuş yazarların yeni kitaplarını değerlendirme sürecinde bu yazarları da yeni yazarlarla aynı düzeyde eleştirebilme özgürlüğünüzü koruyabiliyor musunuz?

    - beymen club ile girdiğiniz işbirliğinizden bildiğim kadarıyla eleştiriler de aldınız...barkodu olan bir ürün satan hiçbir yer için romantik solculuk yapmak doğru olmayabilir ancak bu işbirliğinde mali getirisi dışında başka bir hedefiniz var mıydı?
    mesut
  7. bir yazarin kitabini ilk can yayinlarinda okuduktan sonra baska yayinevlerinde gormek nedense bir burukluk birakiyor bende. bu buruklugu umberto eco'da yasadim, oncesinde ahmet umit ile ilk tanismam can yayinlarinda cikan bir kitabi ile olmustu sonra tum kitaplari baska yayinevinde basildi ve basilmaya devam ediliyor. bu buruklugun nedenini cozemedim. belki logonuz, belki can yayinlari beyaziniz. sorum biraz duygusal olacak. can yayinlarindan bir yazar baska yayinevine gecince neler hissediyorsunuz. bir aldatilmislik yada aileden birinin goc etmesi gibi bir etki birakiyor mu sizde de?
  8. kitap fiyatlarının pahalı olmasını sorabillir miyiz? kırk küsür basımı olan ve yazarı aramızdan göçen kitabın o kadar pahalı olmasını neye bağlayabiliriz? bir de yazarların kitaptan para kazanmadığını iddia edenleri var, yayınevi de kazanmıyor ise nereye gidiyor bu kadar para?
  9. gün itibarıyla yayına girmiş röportaj. Sorular gayet güzel, cevaplar da doyurucuydu. bir solukta okudum, sonlara doğru biraz bam teline basılmış sanırım ya da gerçekten hazırlanmadan soru sorulmuş. canınız sağ olsun deyip geçmiş, ucuz yırtılmış. baştan sona okumanızı tavsiye ederim, hem eğlenceli hem bilgilendirici bir röportaj olmuş.

    emeği geçenlere, sorularıyla destek olanlara, hazırlayan @satirdan kahramana ve yayın için düzenleyen @computerguy'a çok teşekkürler. yeni projelerle devam ederiz inşallah diyeceğim ama daha bu yayınlanmadan diğeri başlamış bile. iyi okumalar dilerim, sevgiler.

    not: mobilden okumak için dergi ve röportajlar footer'a da eklendi.
    abi
  10. röportajı büyük keyifle okudum. @satirdan kahraman ve @computerguy'a ve sorularıyla katkı sunan tüm arkadaşlara teşekkürler.

    bu ikinci röportaj sonunda kendi adıma anlamış oldum ki, ingilizce olmasından ötürü pek beğenmesem de sitenin "interaktif" sloganı şimdi yerine tam olarak oturmaya başladı. arada paparayı yemiş sorular olduğunu da düşünürsek, demek ki neymiş ahali; daha dikkatli davranıp, derinleşmediğimiz konuda çalakalem yazmayacağız, bilgimiz olan ya da merak ettiğimiz konuda da sormaktan soruşturmaktan çekinmeyeceğiz. sonrası güzellik, sonuç ortada...
    mesut