• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.35)
çanlar kimin için çalıyor - ernest hemingway
ispanya iç savaşı; dağlarda verilen özgürlük mücadelesi; sadakat ve cesaret, aşk ve yenilgi ve bir idealin trajik ölümü.

dönemin birçok sanatçısı gibi ispanya iç savaşı'na da katılan hemingway, bu savaşı anlatan güçlü romanı çanlar kimin için çalıyor'u 1940'ta yayımladı. çok geçmeden sinemaya da uyarlanan roman, iç savaşa sürüklenen bir ülkenin, özgürlükleri için canlarını ortaya koyan insanlarını, onların arasında yer almış bir yazarın tanıklığıyla anlatıyor. (arka kapaktan)


  1. ispanya iç savaşına katılan ve faşistlerle mücadele eden amerikalı robert jordan'ın üç yada dört gün (tam hatırlamıyorum) süren köprü uçurma görevini anlatan kitaptır. ernest hemingway kitapta ispanya iç savaşı üzerinden ölümü, hayatı, savaşın anlamsızlığını, özgürlüğü, aşkı ve içinde yaşanılan anın önemini sorgular. sade bir üslupla çok şey anlatan kitaplar arasındadır. ayrıca ernest hemingway'in yalın tasvirleri o kadar ayarındadır ki ders niyetine okutulabilir. çok güzel kitaptır, sırf pilar karakteriyle tanışmak için bile okunabilir.

    "uzun zaman diye bir şey yoksa, yaşantınızın da geri kalanı diye bir şey yok, şu andan başlayarak; ama yalnızca şimdi varsa, şimdidir kutsanacak olan öyleyse, şimdiyle birlikte olmaktan da mutluyum. şimdi, ahora, maintemant, heute. şimdi, bu sözcüğün tüm bir dünya olması, tüm bir yaşam olması ne gülünç."

    "özgürlük, insanın yaptığı pisliği ortalıkta bırakması değil, diye düşündü. hiçbir hayvan kediden daha özgür değildir; ama o bile pisliğini toprağa gömer. kediler en iyi anarşistlerdir. bu adamlar kediden anarşizmin ne olduğunu öğreninceye değin onlara saygı duyamam."
  2. milli eğitim bakanlığının 100 temel eser önerisi içindeki 52 romandan birisi olan hemingway eseri. 1930'lu yıllarda ispanya iç savaşı sırasında topu 4 gün içinde geçen savaşın kendisi için belki de çok da önemli olmayan bir kısmında yaşanan olayları anlatan bu şaheserde iç savaş, ölüm, aşk, umutlar, idealizm, dostluk gibi birçok konuda insanlık tarihi boyunca yapılmış en özel anlatımlardan, olaylardan bazılarına tanıklık edersiniz. ayrıca iç savaşın geleceğini tahmin edebilmenizi sağlayan savaştan genel bir kesit de sunuluyor.

    mükemmel bir senaryo olmasına karşın filmini izlemek istemeyeceğim bir eser ortaya koyuyor hemingway olması gerektiği gibi anlatıyor her şeyi. uçurulacak köprü, çam ormanları, çetenin kaldığı mağara, dağlar, pilar'ın anılarını anlattığı ağaçların arasındaki o düzlük insanın zihninde net biçimde canlanıyor. edebiyat tarihinin bence en önemli eserlerinden biri olan bu kitabı hala okumamış olanlar devamını okumak istemeyebilirler çünkü çok fazla alıntı olacak.

    !---- spoiler ----!

    kitap amerikalı sosyalist robert jordan'ın ispanyol iç savaşında kralcı faşistlerle mücadele etmek üzere ispanya'ya gelip bir köprü uçurma görevi ile sınır hattına gönderilişi ile başlıyor. burada faşistlerin bölgesi içinde kalmış olan bir grup sosyalist çeteci ile buluşan jordan çeşitli gözlemler ve analizlerden sonra bu işi ve dolayısıyla bu hücumu yapmanın mantıksız olacağı sonucuna varıyor. ancak zamanında komuta kademesine bu notu ulaştıramadığı ve komuta kademesine söz verdiği için sonucunu bile bile işi yapmaya karar veriyor.

    dağlık alanda birlikte işi yapmak için görevlendirildiği çeteci kuvvetleri büyük bir bıkkınlık içinde buluyor. çeteyi yöneten pilar ve pedro'nun yaklışık 1,5 yıllık iç savaş anıları, savaşın hele de iç savaşın insanlık tarihi için nasıl yüz karası şeyler olduğunu bir kez daha acımasızca gözler önüne sererken bu anılarda pedro önderliğindeki çetenin kendi köylerini kralcı askerleri öldürerek ele geçirmeleri ve faşistleri döve döve öldürmeleri anlatılıyor.

    faşistler tarafından babası ve annesi sosyalist olduğu için öldürülen kendisi tecavüze uğrayan maria da bir tren operasyonu esnasında tesadüfen çetecilerin eline geçiyor ve onlarla dağa kaçıyor. pilar-pedro çetesinin övüne övüne bitiremediği tren operasyonu belki de jordan'ın kaderini etkilemiş oluyor.

    topu topu 3-4 gün içinde filizlenen maria-jordan aşkı, jordan'ın intihar eden babası ve asker dedesi ile ilgili silik anıları, pilar'ın savaşın 1,5 yılını ve kısmen de öncesini kaplayan hüzün dolu anıları, maria-jordan ikilisinin operasyon sonrası madrid'e gitme ve orada yaşama hayalleri bir grup faşist asker ve uçak devriyesinin kendileri gibi bir çeteyi yok etmesi ile bölünüyor.

    günler geçtikçe savaşın oluşturduğu ve sonunun belli olmamasının körüklediği yorgunluk ve yılgınlık başta pedro olmak üzere bütün çete üyelerinin üzerine ölü toprağı gibi serilmişken jordan'ın gelişi ile pilar'ın içindeki devrimci ruh tekrardan ateşleniyor oysa pedro bu görevin bir yıkım olacağını görüp jordan ile açıktan düşman oluyor. pedro'nun jordan'ın köprüyü havaya uçurmak için getirdiği ateşleme fişeklerini operasyondan vazgeçmesi için çalması işin tuzu biberi olmuşken idealist sosyalisti görevinden vazgeçirmeye yetmiyor. ve operasyon günün gelip çattığında pedro yanında 5 yeni çeteci ile operasyona yardım etmeye geliyor.

    jordan görevi başarı ile tamamlamışken bir faşist tankı olay yerine beklenenden erken geliyor pedro'nun beraberinde getirdiği çetecileri kendisi öldürdüğünden kaçış için yeterli at sayısına ulaşıyorlar. ama kitabın daha en başında pilar'ın, jordan'ın elinde gördüğü kötü kaderin gerçekleşmemesi için yalvarışlarınıza pek de kayıtlı kalmayan hemingway, maria'nın kötü kaderine bir roman daha eklemiş oluyor.

    !---- spoiler ----!
  3. savaşın ne kadar orostopol olduğunu çıkarımsadığım kitap; insanın doğasındandır sanırım okuduğum kitaplardan usumda kalan çoğu zaman sevişmesi oluyor onun için maria ve robert bende saklı xd savaşanlar neyin uğruna savaştığını bile bilmiyor bu ilginç bir görüntü cahil cesareti olsa gerek...öte yandan sövgüler anlamını yitirmiş bu kitapta ya da sövgünün asıl işi bu...akıcı bir roman gibi gelmedi açıkcası bana kişi psikolojisine daha derinlemesine girilebilirdi betimlemelerse sağlam ve canlıydı hayatım boyunca unutmam


    ...
    şimdi,şimdi,yalnız şimdi
    çünkü şimdiden başka şimdi yok
    şimdi senin peygamberindir
    gel şimdi şimdi
    ...
  4. "ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor." (bkz: john donne)
  5. ben bu kitap sayesinde ispanyolca'ya epey merak salmistim yillar evvel. turkce cevirisinde de buralar asli gibi birakilmisti cunku; caballos'lu puentes'li soldado'lu afilli cumleler hep... ogrendim mi peki ispanyolca? yoo...
  6. geçtiğimiz günlerde hukuk-siyaset bilimleri kitapları satan bir kitabevinde gördüğüm, siyaset bilimi bölümünde ders kitabı olarak kullanıldığını öğrendiğim kitaptır.
    rosa
  7. okuduğum ilk ve tek ernest hemingway romanı , aradan epey bi zaman geçmesine rağmen başarılı betimlemeriyle hala aklımın bi köşesinde kalmış , birde anti-faşist kelimesini ilk kez duyup böğrüme basmamı sağlamıştı.
  8. faşistlerin galibiyetiyle sonuçlanan ispanya iç savaşında (1936-1939); cumhuriyet ordusunda patlayıcı uzmanı aslında abd'li bir akademisyen olan robert jordan'ın (ingles), yürütülecek bir harekat için stratejik öneme sahip köprüyü, düşman hatlarında asker olmayan bir avuç cumhuriyetçi ile etkisiz hale getirme hikayesini konu alan gerçekliğe yakın kurguya sahip hemingway romanı.

    !---- spoiler ----!

    hikayenin kurgusu tarihsel boyutuyla da düşünülecek olursa, sonu-seyri az çok tahmin edilebilmesi açısından çok da etkileyici olmamakla birlikte bence kitabın özgünlüğü; dil, satır araları ve yaşanılan durumların tasvirleriyle yaratılabilen empati kolaylığında.

    anlık, genelde ifadede yetersiz kalınılan durumları hissettirebilecek ölçüde tasvirler barındırması. bunun yanı sıra kitap içerisinde, sıkı ve heyecanlı aksiyonların olduğu bölümler de var.

    iç savaş esnasında yaşanan insanlık dışı olaylar, hemingway'in takıntı derecesinde ilgilendiği boğa güreşleri ve boğa güreşiyle ilişkilendirdiği metaforları, sevgiye ya da hayatı anlamlı kılmaya dair çabaları roman zamanına göre geçen bir dakika içerisinde dahi görebiliyorsunuz.

    her ne kadar doğruluğundan şüphe olunmayacak bir nedenselliğe, 'ulvi amaca' dayandırılsa da bir insanın hayatına son vermenin sebep olduğu vicdani karmaşa.

    "zeis 8- misli güçlendirici dürbünüyle robert jordan, sigarasını tellendirip nöbetçi kulübesinin duvarına yaslanan adamın yüzünü gördü. sonra dürbünü indirip katladı ve cebine koydu...

    ona bir daha bakmayacağım, dedi kendi kendine." (o, harekatın başlamasıyla vuracağı köprü kenarındaki nöbetçi)

    savaşın ve yaşanabileceklerin sonunu soğukkanlı bir gerçeklikle harekat öncesinde gören, ölüm sonucuna kayıtsız bir tutum gösteren ingles, harekata hazırlık süresi olan 3 günlük süre içerisinde hiç tatmadığı duyguların olduğunu görür ve ölüm ile artık kaybedeceği şeyler olduğunu fark eder ama gene de başta söylenen 'ulvi gerekçeler' ağır basar.

    !---- spoiler ----!