1. tarihi bir olay gibi gözükmesine rağmen tamamen biyoloji ve kimyanın ilgi alanıdır. hakkında birçok teori vardır. tarih boyunca da pek çok teori olmuştur. teorileri kaba olarak iki ana başlık altında inceleyecek olursak ilki varoluş diğeri ise yaratılıştır.

    yaratılış fikri, tarih boyunca farklı medeniyetlerce ve inançlarca farklı şekilde yorumlanmıştır. her inanış, tanrı olarak gördüğü şeye göre farklı bir yaratılıştan bahsetmiş olsa da neredeyse hepsi aynı kapıya çıkmaktadır. bu da tesadüfi olayların olmadığı, yeryüzüne canlıların yaratıcı tarafından yerleştirildiği inanışıdır. bu fikri kabul etmek için elbette öncelikle tanrının varlığını kabul etmek gerekmektedir. bu sebeple genellikle dinine bağlı düşünürler tarafından kabul görmüştür.

    varoluş ise tarih boyunca çok farklı şekillerde yorumlanmıştır.

    bunlardan en eskisi kendiliğinden oluştur. bu fikre göre canlılar, çürümüş organizmalardan oluşmaktadır. kurtların et suyundan, farlerin kirli tahıldan oluşması gibi. uzun süre kabul gören bir görüş olmuştur (tabi ki varoluşu savunan kişiler tarafından). arada itiraz eden ve bunun mantıksızlığını anlatmaya çalışan düşünürler olsa da baskıyla seslerini pek duyuramamışlar ve görüşlerini kabul ettirememişlerdir. aristo'dan beri süregelen bu görüş 1861 senesinde louis pasteur'ün araştırmaları sonucunda ciddi ciddi sorgulanmaya başlandı. pasteur, deneylerle mantar ve bakterilerin canlı olmayan besinler üzerinde kendi başlarına üreyemeyeceğini kanıtladı.

    bundan sonra elbette olaylar değişti. bu olaydan on yıl sonra charles darwin, joseph dalton hooker'a yazdığı bir mektupta yaşamın başladığı yeri “amonyak ve fosfor tuzları, güneş ışığı, sıcaklık, elektrik akımı vb. unsurların bulunduğu ılık bir su birikintisi" olarak tanımlamıştır. tüm bu unsurların ilk protein bileşiğini meydana getirdiğini düşündüğünü söylemiştir.

    ilerleyen zamanlarda böyle bir ortamın nasıl oluşabileceğine dair teoriler üretilmeye başlamıştır. en mantıklı gelen firiklerden biri ise "ilkel çorba" teorisidir. teori ise şu: bundan milyarlarca yıl önce ay dünya'ya daha yakındı (dünyadan kopan parçaların birleşimi sonucu oluşmuş ve oluştuğu günden beri dünyanın etrafında dönmüş olmasından dolayı gitgide uzaklaştığı düşünülmekteydi. yapılan hesaplamalar da bunun doğruluğunu kanıtladı). bu sebeple gel-gitler şimdikilerde daha büyük olmaktaydı. sıcak ve dev dalgalar toprakta bulunan elementleri içinde çözüyordu. iklim koşulları ise şimdikinden daha farklıydı. sürekli şimşeklerin çaktığı, yıldırımların düştüğü bir ortamdı. elektriğinden bu yıldırımlardan gelmiş olma ihtimali yüksek. sıcaklık var, elektrik var, elementler var, güneş ışığı da var. yaşamın başlangıcı için gerekli olan çorbamız hazır.

    elbette zamanla bu teori geliştirildi. bu ilk meydana gelen proteinin etrafını çift katlı lipit katmanının kapladığı, nükleotitlerin rna sentezlemesi ve canlı hayatının çok çok ilkel bir şekilde başlaması gibi. bu kadar kısa bir teori değil elbette ama işin ayrıntısı çok uzun. zamanla geçirilen mutasyonlar sayesinde ilk hücreden farklı farklı hücre çeşitleri oluşmuştur. bazı bu yeni oluşan hücre çeşitleri koloni şeklinde yaşamış, aralarında görev dağılımı yapmış ve ilk çok hücrelilik örneğini oluşturmuşlardır. zaman içinde bu da gelişerek basit çok hücreli canlıları oluşturmuştur. zaman içinde değişen şartlar ve avlanma ihtiyacı canlıları organlarını kullanma yetilerini arttırma mecburiyetinde bırakmıştır. ve ilkel canlılardan gelişmiş canlılara geçiş olmuştur. elbette bu milyonlarca yıl süren bir süreç.

    dünya'ya canlı yaşamın uzaydan geldiğini savunan teoriler de vardır. en çok desteklenen görüşlerden biri ise mars'tan geldiğidir. mars'a çarpan büyük bir gök taşı yüzünden kopan parçalar üzerinde taşıdığı mikroskobik canlıları dünyamıza getirmiştir. o mikroskobik canlılar dünya şartlarına uyum sağlamış ve olay günümüze kadar devam etmiştir. mantıklı yanları olmakla birlikte olay dönüp dolaşıp yine aynı yere bağlanıyor. mars'ta bile başlamış olsa bir şekilde canlı yaşamının başlaması gerekiyor. işte burada yine yukarıdaki teoriler devreye giriyor. dünya dışında canlı yaşamının başlama ihtimaliyle ilgili de şöyle bir yazı yazmıştım.

    tarih boyunca her zaman bir teori oldu ve olmaya da devam edecek. gerçeği öğrenebilecek miyiz acaba.
    jimi
  2. canlı hayatın başlaması mevcut bilimsel veriler ile algılanması veya izah edilmesi zor bir durumdur.

    !---- spoiler ----!

    "insanoğlu, tarihi boyunca bilmediği akıl yürütemediği konularda karamsar bir ruh haline bürünmüş, akıl sağlığını ve toplumsal yaşantısını korumak için açıklayamadığı her konuya hayali bir takım çıkarımlar getirerek konu hakkında düşünmekten süreli olarak kendisini muaf kılmayı başarabilmiştir.

    bilinmeyen bir olgudan korkmak dna yapımıza kodlanmış bir sigortadır, ana bütünü korur. korkularımıza hızlıca bir göz atarsak hepsinin yaşamımızı devam ettirmek için aslında ne kadar gerekli olduğunu anlayabiliriz.

    algı ve gözlem yeteneklerimiz arttıkça korkularımızın azalması, insan ırkının bir sonraki nesle bırakacağı genetik mirası değerli kılmaktadır. bu çıkarım ile daha çok bildikçe daha az korkarız demek yanlış olmaz." devamı için antimadde

    !---- spoiler ----!


    periyodik cetvelde yer alan bildiğimiz elementler organik bir canlı oluşturmak için yeterlidir. bildiğimiz elementler diyorum çünkü hala bilmediğimiz elementler olduğuna inanıyorum. son yapılan çalışmalarda bildiğimiz elementlerin bile farklı basınç ve sıcaklıklarda farklı özellikler gösterdiği anlaşıldı.

    anlayamadığımız ve aklımızın almadığı konu ise kesinlikle zaman. zamanı algılama şeklimiz ortalama insan yaşamı ile sınırlı 70-80 yıl. bu süre kozmik takvimde nanosaniye bile olamaz.

    yeteri kadar element ve zaman varsa (milyarlarca yıldan bahsediyorum) her türlü organik kombinasyonun oluşması kaçınılmazdır.