1. orijinali; ignorance is bliss olan felsefi bir vecize.
    cehalet mutluluktur şeklinde söylendiği de görülür. eğer sürekli kitap okuyan insanların yüzündeki mutsuz ifadeye bakılırsa haksız olmayan söylemdir. cehaletin mutluluk getirdiğiyse yadsınamaz bir gerçektir. malum partinin seçmeni göz önüne alınırsa çok yerinde bir söylem olduğu görülebilir.
  2. zombili filmler olur hani. isırılmayanlar bir evin çatı katında toplanır. umutları tükenmeye başlayınca içlerinden biri " yeter artık dayanamıyorum. ben gidip kendimi ısırtacağım" falan der. işte kendimi öyle hissediyorum. mümkün olsa, bir mabad kılı beni ısırsa ve anında iki haneli sayılara inse iq'um. ben de mutlu olmak istiyorum artık.
  3. john stuart mill'in güzel bir sözünü akla getiren önerme;

    ''mutsuz bir insan olmak, mutlu bir hayvan olmaktan iyidir; mutsuz bir sokrates olmak, halinden memnun bir aptal olmaktan iyidir.''
  4. cahilliğinin farkına vardığın zaman pek bi mutluluk vermiyor. yani iş cahillikte değil farkında olamamakta.
  5. cehalete, kendini bilmezlik eşlik eder çoğu zaman. kendini bilmeyende ise utanma duygusu pek gelişkin değildir. aksine kibir abidesi gibi dolaşır ortalıkta. insan kendini bilirse, genel geçer bilgiler hariç yeterince bilgi sahibi olmadığı konularda ahkam kesmeye utanır. herkesin her konuda fikir sahibi olması da zaten beklenemez. ama hem cahil hem de kendini bilmezse biri, durum farklıdır ve illa fikir beyan etmek zorunda hisseder kendini. yüzüne "arkadaşım sen bunu yanlış biliyorsun" ya da "hiç bilmiyorsun" deme gafletinde bulunursanız kendini kaybeder. çünkü ezberi bozulmuştur, düzeni şaşmıştır. bu kez cehaletin verdiği mutluluk yerini öfkeye bırakır ki bu öfke aslında kendine yöneliktir. ancak öfkesiyle başa çıkamayınca başkalarına yöneltir. başlıktaki tezle çelişerek, şöyle bitirmek isterim: cehaletin sonu mutlak öfkedir.
  6. cehalet kesin bir mutluluk kaynağı değil tabiki ama düşünmekten dolayısıyla stresten, üzüntüden uzak tuttuğu da bir gerçek. bir şey hakkında bilgin yoksa o şeyin kötü etkilerini bilmez, kötü şeylerin gerçekleşme ihtimalini düşünmezsin. korkmadığın için de ne dert ne tasa. oh ne ala. buna şu durum gayet güzel bir örnektir. vajinismus denen hastalığın üniversite mezunu kadınlarda diğer ilkokul veya lise mezunu kadınlara göre daha fazla oranda görülmesi. bir nevi bildikçe dert arıyorsun kendine.

    ama cehaletin bize kesin bir mutluluk vaadettiğini düşünelim. cahil ama mutlu bir yaşam mı, eğitimli, sorgulayan ama mutsuz bir yaşam mı (mutlu olmadığımız ortada) ? hep ikinci seçeneği seçeceğimi düşünürdüm ama hayır içinden çıkamadım.
  7. bir başka deyişle; bilgi borçlandırır. borçlu olmak huzursuz eder.
  8. doğruluğu kişiden kişiye değişen önerme ancak film repliklerinde " ne kadar az şey bilirsen o kadar iyi" diyerek insanların kendilerini ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmamasını isteyen bir üst akıl tarafından işleri sessiz sedasız halletmek için devreye sokulmuştur.
    reax
  9. aslında bizim cahil dediğimiz güruh da herşeyin farkinda ancak sorguladiklari zaman mutsuz olacaklarini bildikleri icin kafalarini surekli farkli seylerle mesgul ederek bu korktuklari kisimlari gormezden geliyorlar. bir nevi korkulan sey karsisinda gozlerini sımsıkı kapatmak gibi. gözlerini acarsan gercegi farkedeceksin ve mutsuz olacaksin. olay bu.

    her ne kadar cehalet mutluluktur desek de cahil kisi kendi icerisinde surekli bir ic çatışma bir ic savaş yaşamakta. tum hayati bi duygularini bastirmakla gecmekte. bu duyguyu yuzune vuran, farkındalık yaratmaya calisan kişilere ise derin bir kin ve nefret beslemekte. surekli bir huzursuzluk hali, paranoya, sizofreni. zaten dikkatli bakarsaniz bu guruhun ekseriyesi ruh hastasi, sorunlu kişilerdir. kendileri disinda herkes onlara dusmandir.

    ozetle cehalet tam olarak mutluluk getirmez. sadece gercekleri bastirmaya fayda eder.
  10. günümüze salağa yatıp, umursamamak olarak türevlenmiş insan ilişkilerinde ki yeni tutumlardır. duymamak görmemek o konuda bir şey bilmemektir bu konuda cehalet. bildiğin varsa da onu görme duyma bilme salla gitsindir günümüzde salağa yatabilmek. bu yüzden bizi sevindirirken olaya bakışımızı önemsizleştirir verdiğimiz değeri ve beklediğimiz beklentiyi niteliksel olarak düşürür. budur aslında bize sağladığı olumlu yönü, takmadan mutlu olmaya çalışmaktır günümüzde.