• youreads puanı (4.00)


  1. türkünün yazıldığı -gaydırı gubbak cemile- hala kütahya'da yaşamaktadır.

    türküdeki cemile'nin hikayesi de şöyledir:
    Zabit Cikaro adlı kuzeniyle evleneceği düğünde, -rakı istedik, vermediler- muhabbeti yüzünden kavga olur. bir grup kişi düğünü terk eder. düğün sahipleri , düğünü terk eden kişilerin gönlünü almak için peşlerinden gider ve olay tatlıya bağlanır. bu ipsiz sapsız tayfa, düğün yerine gelirken, yerde yağmur sularının küçük bir gölcük oluşturduğunu görür. dur şuna bir ateş edelim der ve hep birlikte suya ateş etmeye başlarlar (güneşe ateş eden adanalı dostumuzun uzaktan akrabaları olabileceğini düşünüyorum). kurşunlardan biri cemile'nin amca oğlu, cemal ylmaz'a isabet eder. (bilerek işlenmiş bir cinayet olabileceğinden de şüpheleniliyor. neyse yine de bizim cemile zabit cikaro'yla evlendirilir. fakat düğünde akan kanın hesabı cemileye kesilir, o artık uğursuz gelindir. (her şeyi tatlı anadolu insanının bu cahilliği beni çıldırtıyor). en sonunda cemile dayanamaz ve baba evine döner. bu sefer de dul ve 3 çocuk babası, karşı komşusu ümmet yıldırım, cemileye göz koyar. sütten ağzı yanmış cemile, evlenmek istemez. bunun üzerine ümmet yıldırım, cemile'yi kaçırıp, şaphane dağında, etrafında meşe ağaçlarının bol olduğu bir eve kapatır. cemile hala evlenmeyi reddeder. ara sıra onu ziyarete gelen yörük kadınları ona öğüt verir. evleneceğim deyip, ümmet'i kandırmasını, nikahlarını kıymak için babası koca memiş'i getirtmesini söylerler. (cemile'nin babası iri yarı bir adam olduğu için kendisine koca memiş denilmektedir. o yüzden sözün aslı
    nikahımızı kıysın ünnengilin hoca memiş değil, koca memiştir )
    neyse cemile söyleneni yapar babasını çağırtır. birlikte şehre inerler ve hemen jandarmaya gider. jandarma ümmet yıldırımı tutuklar, mahkeme 15 sene ceza verir. cemile'ye ümmet'in akrabaları yalvarır yakarır , hatta tehdit bile ederler ama evlenmeyi kabul etmediği gibi şikayetini de geri almaz. hırsından deliye dönmüş ümmet, hapishanedeyken her gün bu hikayeyi anlatıp durur. en sonunda ümmet'in koğuş arkadaşı Çeltikçili Kadir Aksoy, hikayeyi yazıya döker ve o dönemin müzisyenlerine durmadan postalar. en sonunda da Özay Gönlüm'ün eline geçer. özay gönlüm de "cemilem" türksünü yapar.

    ilginç olan cemile'nin de türküyü kendisiyle röportaj yapılana kadar bilmiyor oluşudur.
    ve yıllar sonra yapılan röportajda o zamanlar için şöyle konuşmuş:
    “Gökçukur Yaylası’nda acı tatlı günlerimiz oldu. Gökcukur Yaylası o zaman bizimdi. Şaphane’de haliyle çok tanıdıklarımız vardır. Sizin yazdığınız olaylar başımızdan geçti. Ben Türk kadının gururunu, davamdan tüm ısrarlara rağmen asla vazgeçmeyerek korudum. Evlatlarıma ve Türk kadınına şanlı bir geçmiş bırakıyorum. “Cemilemin gezdiği dağlar meşeli” türküsündeki o Cemile’nin ben olduğumu şimdi sizden öğreniyorum. Babam gerçekten “Koca Memiş” idi. Şaphane Dağı 3. Bölgesel Yayla Şöleni’ne o Şaphane Dağı’nın ve Yaylanın hatırı için sağlığım el verirse, katılacağım. Başımdan geçen olaylar, ancak bir filmde olabilirdi. Kimseye kırgın değilim. Olaylar geride kaldı. Artık herkesle kardeşiz"

    ahan da cemile'nin kendisi
    ahan da kaynakça

    5-6 yaşlarındaydım, anneannem mutfakta bulaşık yıkarken arkasından sessizce gelir, poposuna vurup ''gaydırı gubbak cemileee!'' diye bağırıp kaçardım. hani şu amerikan filmlerinde bomba patlar da arkadan alevler yükselirken seksi hanım kızımız koşar ya ben de aynen o şekilde arkamdan -ne demek istediğini anlamadığım anneanne bağırışları- yükselirken, salona doğru koşardım. bu muhabbetin günde en az 5 kere yaşandığını düşünün. İşte cemile'nin çocukluğuma kadar uzanan bir derinliği var.