cesare pavese

Kimdir?

cesare pavese (d. 9 eylül 1908 – ö. 27 ağustos 1950) italyan şair, romancı, çevirmen ve eleştirmen.

cesare pavese, ailesinin yazları geçirdiği torino'nun santa stefano belbo köyünde bir memur çocuğu olarak doğdu. torino üniversitesi'nde edebiyat okudu. ingiliz ve amerikan edebiyatlarına ilgi duydu, bitirme tezini walt whitman şiirleri üzerine yazdı. öğrenimini bitirdikten sonra orta öğrenimini tamamladığı eski okulu liceo d'azaglio'da edebiyat ve dil dersleri verdi. bu dönemde ingiliz ve amerikan yazarları ile ilgili yazıları la cultura dergisinde yayınlandı. daha sonra bir arkadaşının kurduğu einaudi yayınevi'nde çalışmaya başladı. 1935'te anti-faşist çalışmaları nedeniyle tutuklandı, 1936'da serbest bırakıldı. brancaleone hapishanesi'nde geçirdiği bir yıldan esinlenerek carcera (hapis) adlı romanını yazdı. 1950'de yalnız kadınlar arasında romanı ile italya'nın önemli edebiyat ödüllerinden strega ödülü'nü aldı. edebi kariyerinin doruğunda olmasına rağmen özel hayatı karışıktı. sonu olmayan aşk ilişkileri onu bunaltmıştı. ödülü aldıktan sonra torino'daki bir otel odasında bütün özel kâğıtlarını yok edip, 21 adet uyku hapı alarak intihar etti.


  1. kendisiyle ikinci tekil şahıs olarak konuşan, tam anlamıyla acının kitabını yazmış şair, yazar.

    sahip olmak istediklerine sahip olduktan, ünlendikten, saygı ve değer gördükten sonra kendi isteğiyle sonlandırmıştır hayatını. yapacak fazla bir şeyinin kalmadığını düşünmüştür, kelimelerin kendisini terk etmesine izin vermiştir. "artık yazmayacağım" deyip, tek başına bir otel odasında, uyku hapı alarak intihar etmiştir. geriye sadece, yalnızlıkla olan olağan mücadelesi, nefret ettiği kadınlar ve anlamdıramadığı, hiçbir zaman adapte olamadığı ancak başarılarla dolu bir 42 yıl bırakmıştır.

    kendi kendini memnun edecek bir hayat yaşayamamıştır pavese. istediğinin tam olarak ne olduğunu kendi de bilmemekle beraber şöyle der günlüğünde: "hiçbir zaman doğru dürüst çalışmadım, aslında, hiçbir işe de yatkınlığım yok. başka bir eksiğim daha göze çarpıyor. ben hiçbir zaman dünyayı umursamadan hayatın tadını çıkarabilen rahat bir insan olamadım. o yürek yok bende." kendini tanımaya, sorgulamaya çalışır sürekli, ne istediğini anlamaya. "ama başka bir insan olmaya çalışmak boş bir çaba. insan için ilginç olan, o eski kişiliğin yeni yaşantılara nasıl tepki göstereceğidir."

    genelde tutarlıdır düşüncelerinde. seneler önce savunduğu bir fikri, kelimesi kelimesine hatırlar, tekrar duyumsar. buradan hafızasının da çok güçlü olduğunu görebiliyoruz. başka bir yerde, seneler sonra yine aynı şeylerden yakınır: "asıl beceriksiz insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil -bunu kim başarmıştır ki- bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi başarısızlık gösteren insandır. başarısızlığın en acısı budur."

    tam olarak kadın düşmanı demek doğru mudur, bilemiyorum. ama kadınlarla her zaman sıkıntılarının olduğu aşikar. hayal kırıklıklarının sebebi hep hayatına giren kadınlar. yaşadığı ilişkileri baz alarak yaptığı çıkarımlarla kadınlar hakkında çok da iç açıcı olmayan fikirler edinmiş. bazen öyle melankolik hale gelir ki, tüm acılarından kadınları sorumlu tutar. günlüklerinde, neredeyse her sayfa da görürüz bunları. "hiçbir kadın para için evlenmez. bütün kadınlar, bir milyonerle evlenmeden önce, ona aşık olacak kadar kurnazdırlar." sözünün asıl sahibi.

    "bir kadına ondaki potansiyelden söz eden kişi boynuzlanan ilk kişi olacaktır."

    "hayatta en önemli şey düzüşmek olmasaydı, 'yaratılış' onunla başlamazdı."

    "bir kadın meni kokuyorsa ve o benim menim değilse, bundan hoşlanmıyorum.

    her yalnız ve düşünen insan gibi, o da insan ilişkilerinde çok başarılı olamamıştır. kadınlarla ilgili sıkıntıları buradan doğar ve onu yıpratır. bir şeyler olması gerektiği gibi değildir, bunun farkındadır. fakat söz konusu ilişki olduğundan ve de ilişki denen şeyi tek başına yaratmadığından hiç işin içinden çıkamaz. hep, sevdiklerini kaybetmiş gibidir, sebebini de kendi vericiliğine bağlar. özeleştiri de yapar, kendi hatalarının da farkındadır.

    "bir şeyi tümüyle kavradınız mı, ondan uzaklaşır, böylece de ona duyduğunuz ilgiyi yitirirsiniz. soluk almadan yeni bir şeyin ardına düşmenin neden, budur."

    "insan ilişkilerini ticarette de geçerli olan yasalar yönetir. iyi sözleşmeler yapmak için, bir şeye ilgi duysanız da duymasanız da görünüşte ilgi duymuyormuş gibi davranmalısınız."

    "insanlar arasında yaşamak, kendini rüzgarda uçan bir yaprak gibi hissetmek demektir."

    başta dedim ya, acının kitabını yazan diye. bu yüzden dedim:

    "acının çirkinleştirdiğini, alıklaştırdığını, ezdiğini gözlemliyorum. bir zamanlar dünyayı duymamı, yoklamamı, ona yaklaşmamı sağlayan her duyargam sanki kökünden kesilip kangrenleşmiş gibi. günlerimi diz kapağın sivri bir yere çarpmış bir kişi gibi geçiriyorum; bütün günü o katlanılmaz an gibi yaşıyorum. ta yüreğimde acı; sanki doymak bilmiyor ve hala aç, çok büyük bir yaradan akıp giden ve geri dönmeyen kanla atıyor."

    "acı insanın büyülü bir hayal dünyasında yaşamasını sağlar; bu dünyada sıradan, gündelik şeyler bile şaşırtıcı, heyecan verici, her zaman sıkıcı olmayan bir nitelik kazanır. ruhla gerçeklik arasındaki boşluğun farkına varmamıza yardım eder; bizi yükseltir, gerçekliği ve kendi gövdemizi bizden uzak ve tuhaf şeyler olarak görmemizi sağlar. acının eğitici etkinliği budur."

    intihar eğilimli olduğunu hiç inkar etmez, ama bundan tedirgin olur. "ne zaman bir güçlükle ya da acıyla karşılaşsam, hep intiharı düşünmeye yargılı olduğumu biliyorum. beni korkutan da bu: temel ilkem intihar, gerçekleştiremediğim, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim, ama düşüncesi duyarlığımı okşayan intihar." diyerek intihar güzellemesi bile yapabilir bazen. hayatının son dönemlerinde her acı çeken ve intihar düşüncesi olan insan gibi varoluşçulukla kesişir yolları. kierkegaard okumaya başlar. günlüklerinde, o'ndan sayfalarca alıntılar vardır. sanki son günlerinin yaklaştığını bilir gibidir. gitmeden biraz daha öğreneyim, şunu da yapayım, bunu da okuyayım gibi bir hali vardır.

    casere pavase'nin hayatı hakkında en fazla bilgi edinebildiğimiz günlükler*, adından belli olacağı üzere yaşamak için verdiği çabanın özetidir. sadece yapılan alıntılarla bile kalın bir kitap yazılabilir. yazdıklarım da ancak bir giriş olur.

    yalnız ve mutsuz biri olduğunu kendi de bilir pavese. ki bence sadece şu satırlar, hem hayatının hem de kitabının gerçeğini özetler. onun, benim ve bizim gibilerin:

    "yalnızsın, bunu da biliyorsun. seni destekleyecek, sana hak verecek, soytarılık etmeni ve tek başına dünyaya yeni bir düzen verebileceğine inanmanı hoş görecek birinin kanadı altında yaşamak için doğmuşsun.."
  2. 9 eylül 1908 tarihinde, italya’nın torino şehri yakınlarındaki santo stefano belbo kasabasında memur bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. çocukluğunda yaz tatillerini bu kasabada geçiren pavese, babasının ölümü ve santo stefano belbo’daki çiftliğin satılması üzerine çok sevdiği bu yerlerden ayrılmak zorunda kalmıştır. çocukluğu birinci dünya savaşı yıllarına rastlayan pavese’nin yaşamında, çocukluğunda severek yaşadığı yerlerden ayrılmanın ve savaşın getirdiği bunalımların etkisi olmuştur. "ay ve şenlik ateşleri" romanında çocukluğunun geçtiği belbo ve civar kasabaları konu edinir.

    öğrenimini torino’da sürdüren pavese, torino üniversitesinde edebiyat öğrenimi görmüş, üniversitede bitirme tezini walt whitman’ın şiirleri üzerine yazmış, 1930 yılında mezun olduktan sonra da eski okulu liceo d'azaglioda edebiyat ve dil dersleri vermiştir.

    amerikan ve ingiliz edebiyatlarına ilgi duyan yazar, sherwood anderson, gertrude stein, john steinbeck, john dos passos, ernest hemingway, william faulkner, herman melville, james joyce gibi pek çok yazarın yapıtlarını italyancaya çevirmiş, bu çevirilerin yanında ingiliz ve amerikan edebiyatı ile ilgili yazdığı yazıları la cultura dergisinde yayımlamıştır.

    1933 yılında kurulan einaudi yayınevinin kurucuları arasında yer almış, faşizm karşıtı yazıları nedeniyle 1935 yılında tutuklanmış ve bir yıl brancaleone hapishanesinde kalmıştır. bu süreçte ve sonrasında şiir, öykü ve roman yazmaya devam etmiştir.

    gençliğinde çok yakın bir arkadaşının, bir öğrencisinin ve en sevdiği yazar t.o. mathiessen’in intihar ederek yaşamlarına son vermesi pavese’de intihar düşüncesinin oluşmasına neden olmuş, bu düşünce yaşamının sonuna kadar peşini bırakmamıştır. 26 ağustos 1950 tarihinde, "yalnız kadınlar arasında" adlı romanına verilen strega ödülü’nü aldıktan sonra, torino’da, roma oteli’nde içtiği uyku ilaçları ile yaşamına son vermiştir.

    can yayınlarından "yaşama uğraşı" adıyla çevrilen günlüklerinin okunması önerilir.

    tezer özlü'nün en sevdiği üç yazardan biridir. almanca yayınlanan "auf dem spur eines selbsmords" türkçeye "yaşamın ucuna yolculuk" adıyla çevrilir. oysa "bir intiharın izinde" şeklindeki çeviri çok daha doğrudur. bu kitapta tezer, pavese'nin ve intiharının izlerini sürer. güzeldir.
  3. eserlerinde de intihardan bahsetmiş yazar. birinde sevgilisini öldürüp kendisini de vuran bir sanatçıyı anlatır, bir başkasında hastalığı sebebiyle uçmayı bırakan bir pilotun intihar planını, otomobil test sürüşü yapan bir fiat çalışanını.. hemen her karakteri intiharı "düşünür" veya intihar eder. ancak bu bir sıkıcılık değil, pavese gibi bir yazarın ayrım noktasıdır. bu konuda uzun yıllar yazdiktan sonra intihar etmiştir.
    eh
  4. " okurken aradığımız yeni düşünceler değil, kendi düşüncelerimizin basılı sayfada doğrulandığını görmektir."
  5. intiharından önceki gün, “artık sabahı da kaplıyor acı.” diye kısa bir not düştükten sonra 27 mayıs'ta günlüğüne şunları yazmıştır:

    " ’48-’49′daki mutluluğumun hesabı görüldü. bu soylu mutluluğun gerisinde şu vardı: güçsüzlüğüm ve hiçbirşeye bağlanmayışım. şimdi, kendime göre, girdabın içine girdim; güçsüzlüğümü seyrediyor, onu iliklerimde hissediyorum, beni ezen siyasal sorumluluğu yüklenemiyorum. bunun tek çözümü var: intihar. " cesare pavese – 27 mayıs 1950
  6. günlüklerini topladığı yaşama uğraşı ve şiirlerini topladığı çalışmak yorar adlı kitapları mutlaka okunmalı.
  7. cakal