1. tek parti dediğimiz dönem osmanlı kadar eski değildir. 1950’ye kadar sürmüştür ki halen o dönemleri yaşayan insanlar ve bu insanların çocukları ülkede yaşıyor, oy kullanıyor.

    inönü çiftçiye ‘ananı da al da git’ demedi belki ama daha ağırını söyleyen bir ankara valisi vardı.

    ‘ulan öküz anadolulu, sizin milliyetçilikle komünizmle ne işiniz var. milliyetçilik lazımsa biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsül yetiştirmek. ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek.’

    kim demişti bunu? (bkz: nevzat tandoğan) . bkz. doludur bu arada, 2.5 önce başlığını açmışım, bugüne kısmetmiş refere etmek. anadoluya bakış açısının özetidir bu.

    halk dp’yi değil, chp’nin rakibini seçti ilk düzgün seçimlerde -1946’da açık oy, gizli sayım diye bir garabet vardır ki hiç girmiyorum o konuya-. dp 10 sene sonra darbeyle indirildi. darbeden sonra başa kim getirildi? inönü. peki darbeyle ilgili inönü’nün sözü nedir? ‘ne içindeyiz ne dışında’. ismet bey halkın isteğiyle seçilemeyeceklerinin farkındaydı, bu nedenle darbeyi bir şekilde destekliyordu. halk yine dp’yi seçer endişesi değil inönü’nünki, halk yine bizi seçmez endişesi.

    dp gitti, ardılı ap geldi. sonuç? 1971 darbesi. başa kim getirildi? chp’li nihat erim.

    daha yakın tarihten örneği 28 şubattır.

    hepsinde verilen mesaj net: istediğin kadar seçim yap, darbe yaparız ve istediğimizi başa getiririz. sen siyaset yapma vergi ver, ekmeğini suyunu ver, asker yetiştir, gerisine karışma.

    yani öyle tek dönemlik bir olaydan bahsetmiyoruz. her döngüde tıpatıp aynı şeylerin yaşandığı bir süreçten bahsediyoruz.

    ‘chp iktidara gelmek için uğraşıyor mu?’ konusu bambaşka bir tartışma konusu olur ve hak verebilirim ancak salt buna indirgenemez.

    ‘senelerdir incinmedik yer bıraktılar mı acaba?’

    yani bunu söyleyenlere şaşırıyorum gerçekten. halk sadece senin düşüncendekilerden ibaret değil. sen inciniyor olabilirsin ama geneli temsil etmiyorsun. 28 şubat’ı akp ağzına sakız yaptığı için o dönemden örnek vermek istemiyorum ama ne yaşamış olabilirsin ki daha fazla? yaşam tarzına o dönemden daha mı çok müdahale ediliyor? giyim tarzından dolayı üniversiteye/devlet dairesine sokmadılar mı? daha mı fazla fişleniyorsun? bireysel değil toplumdan konuşuyoruz.

    ‘halkın narin duyguları mı incinmiş?’

    benzeri binlerce örnek verebilirim ki incinmedik bir kulak arkası kalmıştı.

    2000 ve sonrası doğumluysan, 90’ları süper seneler sanıyorsan, yolsuzluğu-hırsızlığı bugüne özgü sanıyorsan, devlet-mafya ilişkilerini hatırlamıyorsan, 28 şubatın leş medyasını görmediysen, bu süreci yaşayanlarla konuşmadıysan, yani mukayese edebilecek durumda değilsen sözümü geri alıyorum, üstteki entryde değinmiştim.

    ben sadece yaşanmış gerçeklerden bahsediyorum. kadıköy’de büyümüş biri ülkeyi kadıköy sanabilir (her seçim sonrasında hile var diye ağlayan güruh), verdiğim örnekler kadıköy’e uğramamış olabilir. ‘ulan ne var ezan türkçe okunmuşsa, başörtüsü yasaklanmışsa, halk niye şikayet ediyor ki bunlar zaten boş şeyler’ diye düşünüyor olabilirsin. bu basit görünen şeyler halkın çoğunluğu için kutsal şeyler. temel motivasyonu ‘din elden gidiyor, vatan elden gidiyor’ olan bir mücadele sonrası kuruldu bu ülke. bu gerçeklerin farkında olmayınca yaşanan diyalog şu oluyor;

    -bize oy verin, sizi akp zulmünden kurtaracağız!
    +iyi de senin zulüm diye bahsettiğin şey benim yaşam tarzım?
    -yobazlar!

    -oy verin her şey çok güzel olacak!
    +yok sağol, biz o filmi yaşadık önceden.
    -beyinsiz bu halk, türkiye’den siktir olup gitmek ühühü :(

    bu ülke ne kaybettiyse şekilcilikten kaybetti. ezan arapça kalsa ne olacak, başörtüsüyle üniversiteye girseler ne olacak.. böyle ufak detayları gündem edersen, başkası gelir bu ufak detayların üzerinde iktidar olur.

    edit: arkadaşlar noktalama işaretleri konusunda sözlük şu sıralar bir sorun yaşıyormuş sanırım. parantezleri, tırnakları kaldırmak durumunda kaldım, diğer türlü entry hata veriyordu. bu durum okumayı zorlaştırmış olabilir, k. bakmayın. belki de chp lobisi önümü kesmeye çalışıyordur :)
  2. “kadir gecesi arapça tekbir (allahu ekber dedi diye yani) getirdi”, “mum yaktı”, “çocuklarına yahudice bir şeyler söyledi” diye insanları fişleyen, adliyeye sevk eden bir gelenekten gelmesidir.



    “ama o eskidendi?”

    bugün hala ezan tekrar türkçe okunsun diyen milletvekillerine ev sahipliği yapmasıdır.

    yani anadoludaki chp nefreti temelsiz değildir. chp de bu üstten bakıcı tavrını halen devam ettirmekte ısrarlı. hoş muharrem bey birkaç adım attı ama alışmadık götte don durmaz hesabı, üzerine birkaç gömlek büyük geldi.

    şu halde “chp iktidar olacak mı?” sorusu doğru bir soru değil. doğrusu “akp iktidarı kaybeder mi?” olmalı. akp’nin gidişi 2000 sonrası nesil sayesinde olacaktır muhtemelen.

    birçok ikiyüzlü kabul edemese de türkiye hiçbir zaman güllük gülistanlık değildi. bu belgelerde de görüldüğü üzere insanların inançlarına, kılık kıyafetine, konuştukları dile kadar baskı vardı. ekonomi de bugünkünden iyi değildi hani. bu nedenle tek parti dönemi (halk partisi) anadolu insanı için iyi şeyler çağrıştırmıyor. yobaz, cahil diye aşağılanan bu insanlar kurtuluş savaşında laiklik için savaşmadılar, ırkları için de savaşmadılar. senin beğenmediğin dinleri için, vatanları için savaştılar. maraş, kahraman lakabını seküler bir yaşam mücadelesi için almadı, işgal altında namaz kılınmaz, ezan okunmaz diyen imamın ve namaza gelenlerin sayesinde aldı. bu insanlar daha sonra hükümetin abuk subuk şekilci uygulamaları neticesinde chp’ye tepki duyar hale geldiler.

    sana bunlar aptalca gelebilir, bu değerler bugün senin umrunda olmayabilir ama anadolunun gerçekleri bunlar.

    bugün insanlar cumhuriyete veya laikliğe değil, uygulanış biçimine tepkililer çünkü öyle gördüler, öyle yaşadılar. bu nesil ve bunların çocukları, torunları bu hikayelerle büyüdü. chp’nin karşısında kim varsa ona attılar oylarını çünkü kıyaslayabiliyorlardı. bu insanlar öldüğünde artık dönemleri kıyaslayabilecek bir kuşak kalmayacak. 2000 sonrası kuşak için bu hikayeler çok bir anlam ifade etmeyecek. akp harici bir şey görmediler, akp’yle kıyaslayabilecekleri bir parti/dönem yok. ekonomi kötüyken “ama 70’lerde de şöyleydi” söylemleri bu neslin umrunda olmuyor.

    özetle: chp iktidar olabilir mi bilmiyorum ama olursa bile bu chp’nin başarısı olmayacak. bu utanç chp’ye yeter.
  3. şimdi size kahvehanede amcaların söylediği ya da kahvehaneyi boşverin herkesin söylediği şeyi söyleyeceğim
    ' yav kılıçdaroğlunda liderlik vasfı yok bir kere'aynen kardeşim çok fazla liderlik vasfı gördünüz aynen.karizma diyince yakışıklılık anlayan insanlar bu cümleyi kuruyor tehlikenin farkında mısınız?
  4. “dönemin şartları” kalıbına sığınırsak bunun sınırını kim belirleyecek? ben şekilcilikten bahsediyorum ve bunun hangi dönemde olursa olsun yanlış olduğunu söylüyorum. bahsettiğim şeyler atla deve değil. demokrasi dediğin kavramı lastik gibi sündürürsen içine dünyayı sığdırırsın.

    her devrim kendi kitlesini oluşturur. cumhuriyet de öyleydi. doğrularını övünerek savunan bu kitle, konu yanlışlarına gelince “dönemin şartları” deyip çıkıyor işin içinden.

    cumhuriyet sonrası kadınlara seçme seçilme hakkı verildi mi? verildi. bunu takdir ediyor muyuz? ediyoruz. niye? çünkü birçok avrupa ülkesi bunu yapmamışken biz yaptık.

    peki seçebilme özgürlüğü verdik mi? hayır. yarışacak parti olmadıktan sonra neyi oyluyoruz? 1 oy da çıksa o parti ülkeyi yönetecek. sonuç baştan belli zaten. iyi de meşrutiyet dönemi cumhuriyetin ilk yıllarından daha demokratikti. en azından bir seçim vardı ve seçimlerde yarışan “sosyalist” parti dahi vardı. yıllar içinde daha geriye giden bir şeyi eleştirdiğimizde neden “dönemin şartları” argümanı sunuluyor?

    kandilde tekbir getirdi diye, alevilik ritüeli gereği mum yaktılar diye fişlemişler diyorsun “dönemin şartları” deniyor. dersim katliamını eleştiriyorsun, önüne “dönemin şartları” duvarı koyuluyor. dilini yasaklamışlar diyorsun, kendi vatandaşına öküz demiş diyorsun “ama kardeşim dönemin şartları öyleydi” diyorlar. başörtüsü yasağı diyorsun “dönemin şartları” deniyor. ne dönemmiş be abi.

    o zaman hitler de “dönemin şartları” nedeniyle yahudi soykırımını yaptı. bu şartların sınırını kim belirleyecek? yahudiler alman ekonomisine hakimdi diye yahudi soykırımı yaptı, çünkü dönemin şartları öyle gerektiriyordu. stalin de dönemin şartları icabı milyonlarca ukraynalıyı açlığa mahkum etti. kardeş katli fetvası da “dönemin şartları” için çıkarıldı.

    veya bu kadar geri gitmeyelim.

    akp de “dönemin şartları” gereği ülkeyi böyle yönetiyor, nesi eleştiriliyor? yanlışlarını konuşmayalım o zaman. başkanlık sistemi geldi ama bunu eleştirmeyelim çünkü “dönemin şartları” otoriter bir yönetim gerektiriyordu. medyada tekelleşmeyi kimse eleştirmesin çünkü “dönemin şartları” icabı güçlü bir medya desteği gerekiyordu.

    tek parti cumhuriyeti “dönemin şartları” dediğimiz uygulamalar neticesinde “darbeciler dışkı yedirmişse ne olmuş, dışkı zararlı değil” diyen ağır cumhuriyetçi aydınlar yetiştirdi. “benim ilahım atatürk” diyen cumhuriyetçi aydınlar yetiştirdi. bu tiplerin süleyman emmi seviyesinden farkı ne merak ediyorum gerçekten. celal şengör ile süleyman emmi arasında bir seviye farkı göremiyorum açıkcası. hatta bir fark varsa bu süleyman emminin lehinedir çünkü okursa belki düşünceleri değişebilir, celal şengör’ün görüşleri okuduğu halde böyle. 7/24 yılmaz özdil okuyup “ülkeyi sata sata bitiremediler” veya “taşı gediğine oturtmuş”, “saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar” diyen chp’li üniversite mezunun seviyesi ne ki?

    her neyse.. telefonumun şarjı azaldı. “dönemin şartları” gereği entrymi sonlandırıyorum. başka bir dönemde görüşmek üzere iyi geceler.