1. yemek, içmek, uyumak gibi bedenin ve ruhun temel ihtiyaçlarından biri olmasına rağmen din kavramı ve toplumsal yaşam doktrinleri sayesinde; ahlak, aile, soyların devamlılığı, günah, haz ve arzu nesnesi olma/olmama hali üzerinden iktidarın bir nevi temsili haline gelmiştir.

    cinselliğe antik çağda olumlu anlamlar yüklenirken, tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasıyla dinler onu kötülükle, günahla özdeşleştirmiştir. bunu tek eşli evlilik kurumu çerçevesinde kabul ederek ona üremeye yönelik bir amaç ilkesini dayatmıştır. ayrıca cinsel ilişkiden uzak durmayı, bekareti üst düzey bir ruhsal değer olarak kabul ettirmiştir.

    bu yüzdendir ki cinsellik karşısında insanlar değişik davranış kalıplarına bürünmeye başlamıştır. yasaklama, yok sayma, suskun kalma, meşrulaştırma, yüceltme, kategorize eme gibi.
  2. işe giderken kullandığım metroda, eğer kendimi kitap okumaya veya müzik dinlemeye vakfetmediysem, vaktimin çoğunu etrafımda gördüğüm karşı cinse ait vücutlara ilişkin fantezi parçacıkları üretmeye sarf ettiğimi fark ettim bugün. bu fantezi parçacıkları, birisinin cinsel organının veya vücudunun çıplakken nasıl göründüğünü, hareket ederken nasıl kıvrılıp açıldığını hayal etmekten başlıyor, tahmin edebileceğiniz başka mecralara uzanıyor. tabi ki bu arzuları bastırıyor, düşünceleri kendime saklıyorum. yoksa gazetelerin üçüncü sayfalarında okurdunuz beni.

    burada iki ilginç husus var: birincisi, bu düşüncelere engel olamıyorum. belki bunların kendi kendime eğlenmek için ürettiğim kimseye zararı dokunmayan fanteziler olduğuna ikna olduğum için bilinçaltım bunları deyim yerindeyse püskürtüyor. ikinci husus, yalnız olmadığımı biliyorum. biliyorum ki pek çok erkek ve kadın, etrafını aynı erotik emellerle süzüyor, damak tadına göre benzeri fanteziler üretiyor.

    beynin boş zamanının çoğunun bu şekilde cinselliğe sarfolmasının yaygınlığı, bu durumun evrim ile alakalı olduğunu düşündürüyor ki şaşırtıcı bir sonuç değil. eğer evrimin hem nedeni hem de sonucu türün (veya dawkins'in iddia ettiği gibi genin) devamlılığıysa, üreme eyleminin kendisi bir yana, bu eyleme ilişkin düşüncelerin bireye hem zevk vermesi hem de kafanın sürekli bu düşüncelerle dolup taşması normal bir durum.

    gelgelelim, bu dürtülerin ezici çoğunluğunu bastırıyoruz. freud'a göre, bastırdığımız bu enerji başka yaratıcı alanlara kanalize oluyor ve insan uygarlığının ortaya çıkmasında önemli bir işleve sahip. acaba bu bastırılma durumu sadece insanlara özgü mü, cinsel dürtülerini bastırmak zorunda kalan başka türler de var mı? çok muhtemel ki var. en basit örnek şu olabilir: dominant erkek su aygırları (veya deniz aslanları, tam hatırlayamadım) tabiri caizse kendilerine 20-30 dişiden oluşan bir harem kuruyorlar ve daha zayıf erkeklerin bu dişilerle çiftleşmesine kesinlikle engel oluyorlar. bunu kırmak isteyen erkek dövüşmek zorunda. kazanırsa haremi devralıyor. kazanamazsa zaten ya ölüyor ya da kuyruğunu kıstırıp abazan aleme geri dönüyor. bazı erkekler dövüşerek şanslarını denemiyor bile. ömür boyu abazanlık içinde yaşıyorlar. işte bu hayvancağızlar, onlar muhtemelen cinsel dürtülerini insanlara benzer şekilde bastırmak zorundalar.

    ama bu su aygırları (ya da deniz aslanları) gidip mağara resimleri yapmaya başlamıyor ya da tekerleği keşfetmiyor insanlar gibi. insanlığın bir uygarlık oluşturması süreci sadece cinsellikle açıklanamayacak kadar karmaşık olmalı.

    sadede gelecek olursam, sorum şu: bizim bu çaresizliğimiz ne zaman sona erecek? etrafta cinselliği bastırılmış özneler olarak dolaşıyor olmamızın getirisi az çok var diyelim: kişinin ekonomik üretkenliğine ilişkin ilgisinin yüksek düzeyde tutulması; ailenin toplumsal bir birim olarak sağladığı düzen, devamlılık ve yavruların korunmasına ilişkin güvence...

    merak ettiğim, insanlık öyle bir uygarlık düzeyine ulaşacak mı hiç ve metroda tanımadığın bir kıza/erkeğe "seni sevdim!" demek normal bir davranış olacak ve aynı şekilde bir gülümsemeyle karşılık bulacak?
  3. tuvalet gibi bir ihtiyaç aslında. yaşamsal açıdan ondan daha da az zorunlu. ama nedense çok abartılıyor. kimse nasıl tuvalet yaptığından bahsetmez ama bunda herkes bayağı iddialı. bilemedim. hayırlısı. üremek evrimsel açıdan önemli sonuçta.