1. bırakalım ne istiyorsa onu okusun diye cevaplayacağım soru.

    bir ebeveynin asıl görevi bir çocuk üniversite çağına gelene gelene kadar, kendi tecrübelerinden yola çıkarak çocuğun hangi mesleğe daha yakın olduğunu tespit etmek ve çocuğa bu yönde destek olmak değil mi?

    bir çocuk 2 günde bir kitap bitiriyorsa, 15-16 yaşlarında taş gibi felsefe kitapları okuyorsa ne olacağı aşağı yukarı bellidir. ebevenynin ona mesleğe giden yolda en güzel yolu çizmesi gerekir. bakın o yolda elinden tutup götürmesi demiyorum, yolu çizip bırakması yeterli. (adam immanuel kant okuyor, ne elinden tutması swh)

    bunun gibi çatır çatır matematik yapan bir çocuğu tıpa yollamak, doğaya ilgili bir çocuğu mühendisliğe yollamak; bir çocuğa yapılabilecek en kötü şey sanırım.

    kendi ideallerini çocukta değil kendinizde arayın, çocuk da işine baksın.
  2. ne istiyorsa onu okusun ama öncesinde çocukluğunu yaşasın.
  3. kreş ile başlayıp , fransız lisesi arkasindan galatasaray üniversitesi hukuk fakültesi.
    çalışma hayatina olarak da "uluslararası adalet divanı lahey" deki 15 yargıçtan biri olsun diye düşünüyorum.

    üstüne felsefesi ve dili ile birlikte bir tai chi eğitimi alırsa harika olur.
  4. evlenmediğim daha olmamış sevgilimin doğmamış çocuğu hakkında konuşmak saçma ama yine de çocuğum olursa sanatla uğraşsın isterim öyle gidip üniversite gibi okumasından ziyade. güzel sanatlara, konservatuara falan gitsin dans etsin, fotoğrafçılık yapsın, grafikle uğraşsın.. bu ülkede yeterince doktor, mühendis var gına geldi artıkın.
  5. doğmamış çocuğumu zaten sbs öss teog ygs lys kpss sçs kib by öpt şeklinde onlarca sınav beklerken bir de benim zihnimde gerçekleştireceğim "hımm, senden ne olur?" sınavına sokmayı çok gereksiz buluyorum.

    lütfen, bırakın dilediklerini okusunlar, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler...