-
kaynamış çikolata kokusu. evde çikolata yapılırdı bizim orda. sonra kahvaltıda yenirdi kalabalık bir ortam olunca bu yolla herkesin karnı ekmek+çikolata ile doymuş olurdu. lezzet olarak da peynirden bıkmış çocuklar için neşe kaynağıydı.
sonra bu kokuyu üniversiteye ilk başladığımda kaldığım yurdun karşısındaki ülker fabrikasından aldım. meğer bizim ev fabrika gibi kokuyormuş çikolata yapılınca. çocukluk yıllarını hatırlamak ister miyiz peki her zaman? hep mi sevimli gelir o yıllar bilemiyorum. daha dün kendimi sınadım geçmişe dair ne hatırlıyorum, en mutlu olduğum an hangisiydi diye, üç beş bir şeyler buldum tabi ama silik ve de önemsiz. geçmiş ve gelecek andaki mutsuzlukla ilişkili olmalı diye düşündüm. geçmiş, mutsuz anların toplamı haline geldiğinde hatırlamanın da pek bi anlamı kalmayabilir. nihayet beyin görevini yapar ve siler. bir koku bir ana götürür insanı ama o an bir olay değil bir duygudurum hali olabilir. limon koklarsın hissettiğin sadece korkudur belki de sebebi çoktan silinmiş bir duygu. bu yüzden kimi insanların burunları fazla koku almayacak-önemsemeyecek şekilde evrimleşiyor diye düşünüyorum. beyin belki de az koku duymayı daha uygun buluyor olabilir. bu anın kokusu gelecekte hatırlamaya değer mi? koklamak için öncül budur işte. -
yağmur sonrası toprak kokusu.
gözü yaşlı bir şehirde büyüdüm ben. öyle yağar ki yağmur tozu dumana katar. toprak suya doyar.
bir zaman sonra sanki az önce esip gürleyen o değilmiş gibi birden kesilir yağmurlar. gökyüzü parlar. şehir ıslak saçlarını tarar. mis gibi toprak kokar.
şimdi ne zaman toprak koksa... -
yanan sobadaki kömür kokusu -
annemin çeyizlik sandığını açtığımızda yüzüme vuran biraz naftalin biraz rutubet kokusu. -
ev sabunu. kostik ve kullanılmış zeytinyağıyla yapılmış sabunla yıkanan bir saçın kokusunu hiçbir şampuan geçiremezdi.
ev makarnası. yumurta ve undan oluşan hamur yufka haline getirilip evin her yerine serilirdi. 1 saatlik kurumanın artından ince ince kesilirdi, ardından evin bir odasına serilirdi. kurumaya bırakılan makarna, evi 1 hafta boyunca yumurta kokuturdu. tarhanada da benzeri geçerli. evin bir odasını 1 hafta boyunca soğan ve biber kokusu işgal ederdi.
şişe domates, salçalık, kurutulmuş biberler... diye uzayıp gider bu liste.
yiyeceğin veya kullanacak olduğumuz bir çok ürünün kokusu bir nevi canlılığıydı, doğallığıydı. yıllar geçtikçe insanoğlu gibi ürünlerin de doğallığı ve masumluğu gitti, geriye sadece çocukluğumuzda hatırladığımız kokular olarak kaldı. -
lahana bebek kokusu. bilen bilir böyle şişko bebeklerdir bi dönemin modası. kendine has bir kokusu vardır.
tatillerde eve geldikçe koklarım ara sıra geçmişte saçları taranmadığı için sinir olduğum günleri, üşümesin diye yatağımı verip yerde yattığım kışları hatırlarım.