1. benim için kesinlikle goriot babadır. on, yirmi sayfa iyi gidiyor, sonra o üç sayfa süren sandalye ayağı betimlemeleriyle kitabı kitaplığıma kaldırıyorum. yılda ortalama iki kez elime alır, aynı betimlemelere gelince yerine koyarım. belki de yeni bir baskısını edinmeliyimdir. ama olmuyor, olmuyor!
  2. yüzyıllık yalnızlık. başladım yarısına bile geldim ama yok okuyamıyorum, yapamadım. o kadar çok karakter var ki delirme düzeyine geldim. yüzyıl yalnız kalsam da okumayacağım sanırım. diğer kitapların enfes ama marquez, yanlış olmasın.
  3. buket uzuner'in balık izlerinin sesi adlı romanıdır benim için.kapağının arka tarafında yazan tek bir isim bile heyecanlandırmıştı oysaki.(bkz: âfife pirî)
    ama gelgelelim kitaba defalarca başlayıp sürekli bıraktım konusu mu yazarın uslubu mu bilmiyorum ama bir şekilde kitap kendisini okutmak istemiyor.