• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
dağ gölgesi - gregory david roberts
"korku zincirli bir kurttur. yalnızca serbest bıraktığınızda tehlikeli olur. hüzün unutuşta tükenir. tek bir gülümseyiş en amansız öfkeyi bile öldürebilir. sadece umut sonsuza dek var olur..."

shantaram, bombay mafyasının bir kolu için sahte belgeler düzenleyen avustralyalı kanun kaçağı lin'in anlatımıyla, milyonlarca okuru unutulmaz karakterlerle tanıştırdı. uzun zamandır beklenen devam romanı dağ gölgesi'nde ise lin farklı kuşaklardan mafya babaları tarafından, yepyeni kurallarla yönetilen yeni bombay'da, hayatına yön vermek için çabalıyor.

shantaram'daki olayların üzerinden iki yıl geçmiş ve lin sevdiği iki insanı kaybetmişti. babası yerine koyduğu khaderbhai'yi toprağa vermiş, ruh eşi karla'yı ise hintli, yakışıklı bir medya patronuna kaptırmıştı. kayıpları bu kadar da değildi. bir kaçakçılık gezisinden şehre döndüğünde eski arkadaşlarının çoğunu bulamadı. yeni mafya patronlarının güç savaşı, şehirdeki şiddeti giderek tırmandırırken, efsanevi bir ermiş, lin'in hayata ve aşka bakış açısını kökünden değiştirecekti. ama lin, ada şehri'nden bir türlü vazgeçemiyordu. karla ve ölümcül bir yemin buna izin vermiyordu.
(tanıtım bülteninden)


  1. arka kapakta da belirtildiği üzere, shantaram kitabının yazarı, bizi bu kez lin'in ve bombay'ın yeni çalkantılarla yüzleştiği bir döneme, iki yıl sonrasına götürüyor.

    açıkçası çeviriyi, shantaram'ın ardından başarısız buldum. (çevirmenler farklı) yazarın ve kitabının hakkını teslim etmek gerek, hem shantaram hem bu kitap zengin bir karakter iç dünyası yansıtıyor ve şehirden arkadaşlıklara, ilk kitaptaki kaderbhai'den bu kitaptaki idriss'e spiritüel/felsefik tartışmalara uzanan oldukça kaliteli bir roman çıkarmış. bizi suç dünyasının karanlığında boğmadığı gibi, ne yavan bir kurgu ortaya koymuş, ne de bombay'ın biz ortalama insanlar için sıradışı gelecek yanlarını aktarmaktan geri kalmış. aynı zamanda karakterleri de birer geçmişi olan, yaşayan insanlar haline getirmeyi başarmış. bu yüzden, kitabın çevirisinin zor olmasını gayet doğal buluyorum. fakat yine de bu, basit cümlelerin bile anlaşılmaz hale gelmesine yol açamamalıydı.

    kitabın kendisine gelirsek, bazı şeyler shantaram'dakine nazaran yüzeysel kalmış. bahsettiğim derin karakterler, aslına bakarsak bu kitapta bazı yerlerde özet geçilmiş ve kitap bu kez, lin karakterinin iç dünyasındaki değişimlere odaklanmış. bunun kendince bazı avantajları, bazı dezavantajları var. örneğin, kurgunun bağlandığı yer hoştu ve eskilerin önemli bir kısmı korunarak karakter çeşitliliğinin artması güzeldi, fakat çevirinin yavanlığı bir yana, bu kez ne yazık ki yazarın aklında sınırlı kalan bazı detaylardan mahrum kalmış hissettim kendimi. lin'in yaşadığı "eylemlerini sorgulama hali" ve zaman zaman çevresiyle arasında gelişen mesafelerin ondaki etkilerinin yine de güzel bir tadı vardı.

    ilk kitabı okuyan herkesin mutlaka okuması gerektiği düşüncesindeyim. iki de spoiler sayılamayacak alıntı bırakayım;

    "politikacılarla diğer fanatikler, etnik gruplar arasındaki iş birliğinin imkansızlığını kanıtlamak için ellerinden geleni artlarına koymuyordu. bazı bölgelerde, komşular birbirlerinden plastik barikatlarla ayrılıyordu. bazen yiyecek tercihleri gibi basit bir konu bile kutuplaşmaya neden oluyordu.

    sokaklarda, kenar mahallelerde ve işçi sınıfının çalıştığı yerlerde farklı eğilimlere sahip insanlar gül gibi geçinip gidiyordu. ama siyasi parti merkezlerinde halkı temsil etmek için seçilen insanlar, dostluğun politik bir savaşı tehdit ettiği her yerde halkı barikatlarla ayırıyordu. işin acı tarafı, barikatların yalnızca yoksulları ayrışmaya ittiğini unutan halk iki taraftan körcesine birbirine saldırıyordu."

    - - -

    "asıl şaşırtıcısı nedir biliyor musunuz? aşkın bizi en tuhaf ve mistik şekillerde bulması mı? hayır. aşkı hiç bulamasak da, aşk uzun yıllardır bir hayalin kanatlarında beklese de, hatta aşk asla kapımızı çalmasa, bize mektuplar yazmasa ya da avuçlarımızı çiçeklerle doldurmasa bile, birçoğumuzun ona inanmaktan vazgeçmemesi.

    seven ve sevilen aşıkların inanmaya ihtiyacı yoktur. aşkı inancın bahçelerinde tutan asıl sevgisiz geçen hayatlardır. sevginin gerçek azizleri onlardır."