1. ambulansın acı siren sesleri hala aklımda, bir çıkmak bilmedi. birini korumak için bir başkasının ölümüne seyirci olmak, sesini duymuş olmaya karşın yardım eli uzatmamak ne kadar acı bir şey. bugün diyarbakır da tam olarak bu yaşandı. kimse bir insanın ölüm çığlığını duymadı, duymamazlığa geldi. ama kimse kolunu kıpırdatmadı.
    güne ahmet davutoğlu’nun geleceği haberi başladık. yoğun güvenlik önlemlerini herkes bekliyordu elbette. lakin bu kadarını kimse beklemiyordu. şehirde trafik adına hiçbir şey kalmamıştı, saatlerce. otobüsler, dolmuşların çoğu durmak zorunda kalmıştı. sabah okula gittim, hiçbir şey yok gibi. diyarbakır’ı bilen biri üniversitenin şehrin dışında bir yerde olduğunu bilir. gün boyunca zaten tek tük otobüs üniversiteye ulaşabiliyordu. çoğu sefer iptal olmak zorunda kaldı. çünkü her yol, her sokak polisler tarafında kuş bile uçurulmayacak şekilde kapatılmış, diyarbakır’ın tarihinde görülmemiş trafik tıkanıklıklarına sebep olmuştu.
    dersim bitti, eve dönüş vakti geldi, durağa yüründü ve yarım saat herhangi bir otobüsün gelmesi beklendi. dakikalar sonra gelen otobüse doluştuk tıka basa, nereye gideceğine bakmadan.
    otobüs saatlerce dolandı durdu. en son seyrantepe den askerlik şubesine giden yolda sayısı yüze varan arabalar ile birlikte durmak zorunda kaldı. yarım saat kadar bekledik. başlarda araç trafiğidir, kitlenmiş birazdan açılır sandık. yanılmışız, polisler kavşakta yolu kapatmışlar. neymiş efendim başbakan davutoğlu ve konvoyu geçecekmiş.
    önce aşırı korna sesine dayanamayıp kulaklığımı çıkardım. o an anladım ki bulunduğum yolda, trafiğin tam ortasında kalmış bir ambulans varmış. milim hareket edemiyoruz, polisler yolu kapatmış. ambulans acı acı küfredercesine ötüyor, etraftaki araçlar da çaresiz kornaya basıyorlar açın amk artık bu yolu, ambulans sesini duymuyor musunuz dercesine. duyuyorlardı elbet, görüyorlardı da ama ellerinde son model tüfekleriyle duymamazlığa, görmemezliğe geliyorlardı. gram üzülmüyor ve umursamıyorlardı. tüm millet olarak vizdanımızı ne zaman kaybettik ki biz?
    zaman geçtikçe ölüme yaklaşan bir insan, ambulansın çalan acı siren sesi ve kornalar, bekleyen yüzü rahat bulan araç ve önünde bekleyen polis barikatı…
    en son çareyi otobüsten inmekte bulduk. aslına bakarsanız, indikten ve biraz yürüdükten sonra farkettik yolu polislerin kapattığını, o ana kadar kitlenmiş bir trafik sanıyorduk, bilinçsiz ve vicdansız sivil halkta sanıyorduk şuçu. onlara küfürler saydırıyorduk. değilmiş, yolu kapatan polislermiş. tam kavşağa vardığımız da polislere bağıran birini gördük, adam aynen sööyle söylüyordu “ adam ölüyor lan orada, görmüyor musunuz? vicdansızlar…” peki ya sonra? gelen cevap birazdan açacağız oldu. adam da küfrede küfrede yoluna devam etti.
    dayanamadım daldım polislerin arasına, en yetkili gördüğüm, öyle olduğunu sandığım bir polisin yanına gittim. konuşma şu şekildi;
    ben: + polis: -
    +adam ölüyor orada, görmüyor musun? bir kişiyi koruyacam diye başkasının ölümüne göz yumuyorsunuz bu yaptığınız doğru mu?
    - cevap soğuk kanlı olarak haklısın ama elimden bir şey gelmez
    + abi kurban olayım bir şey yapamaz mıyız? yan yola bir ambulans çağırıp hastayı diğer araca transfer falan edemez miyiz?
    -inan elimden bir şey gelmez. bak ( eliyle diğer yolda bekleyen bir aracı gösterir ) şu araçtaki adamın küçük çocuğuna araba çarpmış. adam hastaneye gidip çocuğunu göremiyor. geçirmeye çalıştım ama diğerleri izin vermedi. emir böyle.
    küfrederek uzaklaşmak zorunda kaldım en sonunda ambulansa bakarak, siren seslerini acı acı duyarak. o polisin bahsettiği aracın da önünden geçtim, geçmiş olsun abi diyerekten. ağlamaklı olan adam küfrederek çocuğum kaza yapmış amk vicdansızları geçmeme izin vermiyor, sikerim böyle işi diyerek bir şeyler söylendi.
    yavaş yavaş başımı önüme eğerek yoluma devam ettim. bir süre sonra siren sesleri de yok oldu. ama hala beynim de çalıyor o siren. bu devletin görevi halkını koruyup kollamak değil mi ilk olarak? yoksa birini korumak için başkalarının ölümünü görmemezliğe mi gelmek? hangi ara bu kadar vicdansızlaştık? hangi ara ambulanstaki bir hastadan korkar olduk? bizi bu duruma kim soktu ve biz kimleri koruyoruz? kimleri öldürüyoruz? bugün bu soruları sorsun herkes kendine. neden o adamı kurtarabilme olasılığımız varken ölmesine göz yumduk. adam öldü mü bilmiyorum, o siren sesleri hiç susmadı. karanlığa inat, direndi o ambulanstaki insan. sonrası mı? inanın bilmiyorum.
    kurtarabileceğimiz bir insanı neden kurtarmadık? neden gözlerimizin önünde acı çığlığını duymamaya çalıştık? neden bu kadar vicdansızlaştık?