• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
denemeler - michel de montaigne
dış varlığımız tadını ve rengini iç varlığımızdan alır nasıl ki giysilerimiz bizi kendi sıcaklıklarıyla değil bizim sıcaklığımızla ısıtırlar onu koruyup beslemektir yalnız görevleri. onları soğuk bir bedene giydirirseniz, soğukluğu korur ve beslerler kar ve buz öyle saklanır... hiçbir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür, ne de zor. bizim gevşekliğimiz, güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için carlara göre bir ruhumuz olması gerekir; yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda doğru bir kürek suda eğri görünür. önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir.(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. montaigne denemelerinde çeşitli konularda, tamamen subjektif olarak, hiçbir sistem, doğma ve kurala bağlı kalmadan, kendi düşüncelerini yazmıştır. içeriğinden ziyade, insanın bağımsız olarak kendi düşünce sistemini kurması, kendi düşüncelerini yine kendi düşüncesiyle aşması ideallerine yaptığı vurgu dolayısıyla sevdiğim kitaptır.

    -----------alıntı:-----------

    "bütün insanları hemşerim sayıyorum. bir polonyalıyı tıpkı bir fransız gibi kucaklıyorum.dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımdan üstün tutuyorum. doğduğum yerin pek o kadar heveslisi değilim. kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler bana, sırf rastlantılarla edindiğim hazır ve gelişigüzel bilgilerden daha değerli gelir. kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde!

    -----------alıntı:-----------
  2. kitabı 2008'de okuyup bazı notlar almışım aşağıda yazdığım en çok ilgimi çeken kısımlardan biri.

    ..."tutsak olan yamyamlar bütün korkutmalar karşısında 'ah etmek' şöyle dursun, düşmanlarını, yapacaklarını bir an önce yapmaları için kışkırtıyorlar. onlara meydan okuyor, küfür ediyorlar, korkaklıklarından, kaybettikleri savaşlardan söz ediyorlar. bir tutsağın söylediği şarkı var bende. sözleri şöyle:
    "gelin hepiniz yiğitçe! toplanın yiyin beni. yiyecek olduğunuz kendi babalarınız, atalarınızdır. çünkü onların etleriyle beslendi bu benim bedenim. bu pazılar, bu et, bu damarlar sizin zavallı budalalar; atalarınızın özünü görmüyor musunuz onlarda? tadına bakın, kendi etinizin tadını bulacaksınız onlarda..."
  3. yıllar içinde farklı zamanlarda okundukça yazılanlanlara katılma derecesinin dramatik farklılıklar gösterdiği bir kitaptır bu. mükemmelliğe ulaşmamış ve böyle bir çabası da olmamasına rağmen yüzlerce yıldan sıyrılıp gelmiş, dün doğmuş gibi tartışır sizinle.
  4. bu kitabı iki kere okudum. evet.

    hor görülmeyi göze alarak yorumumu yazmak istiyorum. iki kere okuma sebebim kitabın çok bilindik olması, övgüler alması. ilk okumamda kitabı beğenmedim, fazlaca subejktif, yer yer bana göre yanlış ifadeler gözüme çarptı. dilini de beğenmedim, edebi yanını da hiç sevmedim. sıkıcı buldum.

    sonra ya arkadaş galiba bende bi sıkıntı var deyip tekrar gözden geçirdim. yine sevmedim. vardığım sonuç şu oldu, 1500'lü yıllarda yazılmış bir eser belki de dönemin şartlarına göre olağanüstüydü, farklıydı ya da filozof sözlerinin derlenmesi hoştu. ikinci bir ihtimalde benim kitabı çeviren arkadaşın pek de güzel çevirememesi olabilir.
    abi
  5. en başta "... boş vakitlerini bu yazdıklarımı okuyarak gecirmen akıl karı olmaz. haydi uğurlar olsun." gibi bir şey yazıyordu. tamamını okuyamadım ama okumak istiyorum ve baştan başlayacağım. çünkü yazılanlar bir hikayeden ibaret değil. insanı düşünmeye sevk ediyor.
  6. bu kitabın en sevdiğim bölümü akıl ile olan kısımdır. tam metni hatırlayamamakla birlikte az buçuk şöyleydi ; ''insanlar ; sizin onlardan daha güzel, daha zengin, daha güçlü, daha becerikli olduğunuzu kabul ederler. ama asla sizin onlardan daha akıllı oluşunuzu kabul etmezler.''
  7. "bana doğru gelen hiçbir şey yoktur ki yanlış gibi de gelmesin."
  8. doruk yayınları'ndan basılan üç ciltlik tam metni henüz bitiremediğim kitap. insanı düşünmeye, hissetmeye iten yazılar. hakkında ne anlatıp ne diyeceğimi de bilemiyorum. çünkü söylediklerim hep eksik kalacak. ama bana düşünmeyi sevdirdiğini söyleyebilirim. yalınlaştırılmış basımını küçük yaşlarda babamın sayesinde okudum. o zaman bana ilginç gelmişti hem tür olarak hem de üslup olarak. romana, hikayeye alışmış bünyemi, düşüncelerini bu kadar açık belirtmesi sarsmıştı. hatta anlamıyordum o dünya görüşünü. ama anladıklarım beni başka bir yere götürüyordu. biraz daha büyüdüğümde tekrar elime aldım kitabı. bu sefer rönesans fikrini ve antik çağların önemini daha iyi anlamıştım. seçe seçe okumak inanılmaz bir zevk vermişti. geçen sene tekrar aldım. bu sefer tam metnini alıp hepsini anlamlandırmaya çalışmaktı amacım. her sayfada antik metinlere, antik düşünürlere göndermesini gördükçe heyecanlandım. abartı değil ciddi manada her sayfanın dipnotunda cicero, aristoteles, vergilius gibi isimler görmek montaigne'in hümanizma ruhunu göz önüne seriyor. böyle bir tarih ve düşünce bilincine hakim olduğunu gördükçe kitabı okurken utanıyorum. ders çalışır gibi yoğunlaşmaya çalışıyorum.
    sezgi