• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.64)
detachment - tony kaye
geçici öğretmenlik yapan henry'nin üzerinden eğitim sistemini ve zihniyetini eleştiren bir film. herkesin iç dünyasında yaşadığı zorluklar olduğunu ve bunu çevresine sıçratması. tüm bu sorunlar ile birlikte o çevre ile birlikte yaşamaya çalışmak ve aynı zamanda mücadele etmek. karamsar bir portre sergiliyor film.


  1. dramlardan bir yol yapmış film. bu tarz filmleri çok beğenmesem de herkesin bir durup, düşünüp sorgulamasını sağladığını düşünürsek pozitif bir yanı var.

    yönetmenliğini (bkz: tony kaye) yapmıştır. başrolünde ise (bkz: adrien brody) oynamıştır.
  2. bir zamanlar yatacağınız gerçek anlamda yatağınız yoktur. yemekleri koymak için bir buzdolabınız yoktur. bir çamaşır makineniz yoktur , çamaşırlar kaynatılır. bu yüzden hep bir ter kokusu burnunuzda dolaşmışsınızdır. evinizin duvarları rutubetlidir , ancak boya yoktur. boyayı alacak para yoktur. boya olsada boyayacak kas gücü o evde yoktur. var olan kas gücünün boya yapma evresine ulaşması için önünde yılları vardır. o yıllar akar gider , ancak sanal mastübasyon evresine ulaşmış umut her yerdedir , silinir zamanı geldiğinde. gırtlak sıkıp alması öğrenilir. tüm bunlar bir zaman sonra geride kalıp zamansız bir günde günün yorgunluğu atılmak üzere balık pazarında 2 bira içilmek istenir. insanlar görünür. o ter kokusu ortaya çıkar. rutubet balık pazarını örer. herşey ağzınıza dolar , henüz bira içilmeden , anı adı verilen dünyanın el lezzetli boku birkaç saniye içinde beyinde tüketilerek bir köşeye kusar kaçarsınız.

    işte bu film bu insanların filmidir. gerçek bir yansıtmadır. konusu bağlamıyla ölü ozanlar derneği gibi fantastik bir masal değildir. bu insanlar haricinde geriye kalan herkes için dramlardan yol yapmış bir filmdir ve bir ölü ozanlar derneği değildir.
  3. fena halde depresif, derine işleyen ve çarpıcı. eğitim sistemini ağır bir şekilde eleştiren film yalnızlığı da işleyişle izlenmesi gereken düşündürücü film. (bkz: adrien brody) müthiş oynamış.

    baştan söyleyeyim filmde ağır küfürler ve biraz da cinsellik mevcut çocuklarla izlenecek türden değil yani demek istediğim.

    !---- spoiler ----!

    “şimdi park, terk edilmişlik utancı içinde boş ve çıplak. oyuncak merdiven, kaydırak ve salıncak hep beraber paslanmış. şu anda hepsi yapayalnız. bütün çocuklar nereye gitti? parkın onlara ihtiyacı olduğunu bilmiyorlar mıydı? bir çocuğun anlayışlı kalbi, en karanlık yerlerin gizemlerini kavrayabilir. fakat hayattan koptuğu o hassas an’ı kavrayabilir mi?”

    !---- spoiler ----!

    !---- spoiler ----!

    doğru olmadığını bilmediğiniz halde yalanlara kasten inanmak. günlük hayatımızdan örnekler: "benim mutlu olmak için güzel olmam lazım. güzel olmak için estetik yaptırmam lazım. zayıf olmam, ünlü olmam, şık olmam lazım." günümüzde delikanlılara kadınların orospu oldukları söyleniyor. sürtük oldukları, onları becermeleri, dövmeleri, aşağılamaları, onlardan utanmaları söyleniyor. kadınlar bir pazarlama kurbanı. her gün 24 saat, hayatımız boyunca, bazı güçler, ölene dek bizi aptallaştırmak için sürekli çalışacak. bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz. zihnimizi savunmak ve korumak için okuma alışkanlığı kazanmalıyız.

    !---- spoiler ----!

    !---- spoiler ----!

    o çanta...
    onun hisleri yok. içi bomboş.
    benim de hislerim yok. beni incitemezsin.tamam mı? öfkeli olmanı anlıyorum. eskiden ben de çok öfkeliydim, tamam mı? seni anlıyorum. bana öfkelenmen için bir sebep yok, çünkü... ...ben burada sana bir fırsat vermeye çalışan, az sayıda insandan biriyim. şimdi senden rica ediyorum, ...yerine otur ve elinden geleni yap. sana bir tane kağıt da vereceğim. oldu mu? kalem de verir misin? çocukların dikkati hemen dağılıyor. çok çabuk sıkılıyorlar. anlatacağın önemli bir şey olduğuna inanmazlarsa... ...onları klasik edebiyata... ...nasıl ısındırabilirsin ki?

    !---- spoiler ----!
  4. çok güzel performansın alıp uçurduğu film.adrien brody'ye yeniden aşık oldum diyebilirim.

    o nasıl bir "insan" profilidir öyle.resmen dünyada olunması gereken insan prototipi çizilmiş ders niteliğinde sunulmuş.bilen, anlayan, hisseden, öğreten...üstelik en kötü durumlarda bile.

    film çok güzel verdiği mesajlar sayısız.her replik ayrı damara basıyor.ama en güzel yaptığı şey hissettirmek.
  5. bugun ikinci defa izlediğim, ve yine izlediğim en güzel filmlerden biri olduguna kanaat getirdiğim film.
    yalnızca ana karakterin hikayesiyle degil, ayni zamanda birçoklarıyla yan hikayeyle cok güzel bir mesaji muhteşem bir vurguyla veren, izlerken bir yandan "kendime bu eziyeti niye yapiyroum ki" dediğiniz ama ayni zamanda filmdeki derinliğe sahip olmaktan ürküten bir zevk aldiginiz film.

    senaristi carl lund'un eski bir devlet okulu öğretmeni oldugunu bilmek ayni bir hüzün katıyor filme.

    henry'nin aralardaki konuşmaları cok anlamlı. cok basit ve muglak gibi görünseler de aslanda uzun bir yolculuğun sonucunda ulaşılan tanidik bir yer gibi. her seyin ne kadar karmaşık oldugunu anlayınca zor bir cozum yerine basit bir kabullenişi anlatıyor henry bize. "sorumluluklarimizi yerine getiremiyoruz, ama biz de aslinda kendi sorunlarımızla boğuşuyoruz. cocuklari egitmesi gereken robotlar degiliz, teselliyi tulu yollarda bulan ve hayatla basa çıkmak icin farklı savunma mekanizmaları geliştirmiş bireyleriz"

    filmde en begendigim replik ise lucy liu'nun repliği "umursamamak kolaydır, bir seylere onem vermek cesaret ve ahlak ister."

    bircok cümlenin saatlerce aciklamasi yapılabilir, butun karakterlerin hikayesi ayrica konuşulabilir. bu filmi izleyince icinizde derinlerde bir seylerin acidigini hissetmiyorsanız hayat size cok tatlı davranmış demektir.
  6. "insan insanın ilacıdır" sözünü haklı çıkaran bir film.
    depresif bir film final olarak siyah ve beyaz final oldu güzel de oldu filmi izlerken hiç mi iyi, olumlu bir şey olmuyor diye hayıflandım. henry' nin (andry brodie) depresif kişiliği bana göre havada kalıyor ve aile ilişkilerindeki çarpıklık yine havada kalmış kafamda bir çok soru işareti kaldı. henry' nin dedesi ile ilişkisinin detayları, dedesinin suçluluk duygusu, dedesinin annesi ile olan ilişkisi, henry' nin annesinin sesini taklit etmesi gibi bir çok detayın temelinde neler olup bitti merak ediyorum. acaba kitabı var mı?
    izleyeceklere tavsiyem requiem for a dream tadında hassas konular içeren film.

    !---- spoiler ----!

    açılışı albert camus ile kapanışı edgar allan poe ile yapan film.

    !---- spoiler ----!