• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.33)
deutschland
1983 yılında doğu almanya'da subay olan martin rauch'un zamane doğu almanya istihbarat birimi "stasi" tarafından batı berlin'e ajan olarak gönderilmesiyle işler kızışır.
martin rauch artık batı berlinde ikamet eden teğmen moritz stamm olmuştur.
amacı sosyalizme hizmet için batı almanya'dan istihbarat toplamaktır.bu serüvende oldukça aksiyon dolu anlarla karşı karşıya kalıyoruz.
özellikle soğuk savaş dönemine ilgili kişilerin izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum.


  1. soğuk savaş esnasında berlin duvarı'nın yıkımından önce doğu-batı almanya'nın kaotik ortamında, doğu safı tarafından seçilip batı karargahına yerleştirilen ajanın istihbarat mücadelesini konu alan, deutschland 83 adıyla yayınlanan 2015 alman yapımı mini-dizi. bir amerikan kanalı yoluyla ilk defa yayınlanan almanca dizi olan yapım, bu kadar tatsız bir tarihi olayın estetik ögelerle ve oldukça sürükleyici bir konu ile verilmesi konusunda zannımca aşırı başarılı olmuştur, zira tarihi belgesel izlerken işkence çeken biri olarak soluksuz bitirdim. son giride de belirtildiği gibi ikinci sezonu 2018'de deutschland 86'yla devam edecek. son birkaç bölümü hayal kırıklığı olsa da, belki aceleye getirilmiştir de yeni sezonda bir yerlere bağlanır umuduyla beklemede olacağım.

    izlerken mekanlardaki gustav klimt, salvador dali, Wassily Kandinsky gibi tanıdık ressamların tabloları -klişe de olsa- ve her bölümde birkaç saniyeliğine diziden koparıp başka yerlere götüren başarılı şarkı seçimleri kaçınılmaz şekilde diziye kalite katmış. izlerken özellikle ilgimi çeken şarkıların mini listesini yaptım, şu şekilde;

    blue monday - new order
    boys don't cry - the cure
    modern love, china girl - david bowie
    hungry like the wolf - duran duran
    master blaster - stevie wonder
    wrapped around your finger - the police
    hungry heart - bruce springsteen
    cocaine - eric clapton
    cruise missiles - fischer-z
    mad world - tears for fears
    in the air tonight - phil collins
    in the name of love - u2
    roxanne - the police
    everybody wants to rule the world - tears of fears
    under pressure - queen, david bowie; bu nasıl sezon finali diye sinirlenecekken kapanışı şaheserle yaptılar. sinirlenemedim pek.

    şimdi gelelim fasulyenin faydalarına. diziyi izlerken olumsuz ağırlıklı olmak üzere birçok eleştiri not aldım kendimce. almanlar titizdir, bu bilinen bir gerçek. lakin yapımda gözlerimin içini parlatan ve heyecanlandıran detaylar kadar havada kalan ve anlamlandıramadığım çok kısım oldu. şöyle ki;

    !---- spoiler ----!

    1. en önemli sorun seviştiği her kadına ajan olduğunu öten casus abimiz ilk bakışta. nasıl yani?! tepkisini hak ediyor. bakıldığında olayın kilit noktası sensin, her şey senin hamlelerin üzerine şekilleniyor. bu ne gevşeklik, bu ne duygusallık?

    2. dizinin birkaç bölümünde göze sokularak verilen nescafe gold muhabbeti anlamlandıramadığım kısımlardan. uzun uzadıya kaliteli kahve muhabbeti yapıldıktan sonra ortaya nescafe gold çıkıyor birkaç yerde. sebebini bilemedim. bilenler bilmeyenleri kızıllandırsın.

    3. aşırı profesyonel ajanımızın içinde patlayıcı olduğunu bildiği kutuyu fütursuzca açıp eline gelen kabloyu rastgele koparma suretiyle etkisiz hale getirmesi. yazarken bile komik geldi bak. yahu bombalardan biri koca binayı havaya uçurmuş, yerle bir etmiş, bir sürü insanı öldürmüş. bombaya o kadar hoyrat davranmanın ne alemi vardı?

    4. komutan edel'in ilah gibi kızının (bkz: Lisa Tomaschewsky) hippi komününe elini kolunu sallayarak katılabilmesi. hani make love not war'dı canım hippiler, militarist kızını koynunuza almanız ne kadar doğru oldu, belki sizi havaya uçurmaya niyetli?

    5. dizinin genelinde sevdiğim nokta doğu-batı'nın aynı perspektiften alınmasıydı. lakin kişisele inince mi bana rahatsız edici geldi bilmiyorum ama doğu almanya istihbaratının bazı can alıcı noktalarda sığlığı ve yetersizliği söz konusuydu. sonunda patlak verdi elbette sebebi ama, normal akışta bu kadar abartılması gözüme batmadı değil. en nihayetinde east germany is best germany. bu son olumsuz eleştirimdi. hiçbir şeyi de beğenmeseymişim. (*:swh)

    6. cast evrensel estetik algısının dışındaydı, bu çok hoşuma giden bi' detay oldu zira her dizide aynı tip kaslı abilerimizle, yine aynı tip sarışın ablaları görmek kabak tadı vermeye başlamıştı. özellikle operasyonu yöneten hanım abla her kadraja girince, analar neler doğuruyor demekten kendimi alamadım. (bkz: Lena Lauzemis)

    7. tarihi kesitlerin birebir aktarımı da oldukça bağlayıcıydı. önemli olayların dizi içine bu kadar güzel sentezlenmesi yapıma ilgiyi artırıcı bi' faktördü.

    8. 1972 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Heinrich Böll'e dizide yer verilmesi çok ince bir hareketti. dönemin en sağlam alman yazarı olmasının yanı sıra siyasi duruşu da unutulmaması gereken noktalardan kanımca.

    9. bu devirde babana bile güvenmeyeceksin mesajı çok yerinde verildi, bazı bazı göze sokulmaya çalışılsa da finaldeki flashbacklerle her şey net şekilde yerine oturdu. olan bizim saf ajana oldu tabi, perişan oldu yavrucak.

    !---- spoiler ----!

    velhasıl, almanca duymaya aç olduğum şu dönemimde ilaç gibi gelen bir dizi oldu. soğuk savaş dönemiyle ilgili bilgi yoğunluğu da söz konusuydu tabi, iyi oldu, güzel oldu. tarihi temelli dizi izlemeyi ve biraz da aksiyonu seviyorsanız, sevmeme ihtimaliniz oldukça düşük. ama yine de çok yüksek beklentiye girmeyin derim.

    ha bi de son olarak;