1. toplum nerede, ne zaman sınıflara bölündü, sömürenlerle sömürülenler nerede, ne zaman ortaya çıktıysa, devlet de orada o zaman ortaya çıkmıştır.

    nerede yönetmekten başka işleri olmayan özel bir insan grubu ortaya çıkar ve bunlar yönetmek için, iradelerini kırıp insanları dize getirmek için özel bir baskı aygıtına gereksinim duyarlarsa, orada devlet ortaya çıkar.

    yani; insanları baskı altına almanın özel bir aygıtı olarak devlet, toplumun sınıflara bölündüğü, bir grup insanın ötekileri sömürdüğü yerde ve zamanda ortaya çıkmıştır.

    (bkz: devlet üzerine - vladimir ilyiç lenin)
    sarp
  2. thomas hobbes, devleti leviathan canavarına benzetmiştir. max weber ise devletin meşru şiddet kullanma aracı olduğunu söylemiştir.

    devlet silah kullanması ve yaşamı sona erdirmesi "meşru" olan tek güçtür. devlet adına bu işleri yapması için kullandığı "güvenlik" görevlileri her türlü dokunulmazlığa sahiptir. vicdan yoktur, insan hakları yoktur, yalnızca devletin bekası vardır.

    (bkz: leviathan - bir din ve dünya devletinin içeriği biçimi ve kudreti - thomas hobbes)
    (bkz: devlet terörü)
  3. marksizme göre, egemen sınıfın zor ve ikna aygıtıdır.
    pavk
  4. devlet, yüzyıllardan beri var olan bir sosyal olgudur. birçok düşünür "devlet nedir?" sorusunun üzerine düşünmüş ve neticede farklı farklı görüşler ortaya atılmıştır.

    marxist teze göre devlet, esas itibariyle bir sınıf yapısı'dır. marxistlere göre devlet, bir sınıfın diğer sınıfları egemenliği altında bulundurduğu bir örgütlenmedir.

    buna karşılık farklı bir görüşe göre ise, devlet sınıf kavramının üstünde ve ötesinde bütün toplumu kapsayan ve birleştiren bir kuruluştur.

    değer yargısı açısından devleti düpedüz bir kötülük sayanlar da vardır. ama bu, kimine göre katlanılması gerekli "vazgeçilmez bir kötülüktür"; kimileri de onun belli bir gelişme süreci sonunda günün birinde kendiliğinden yok olup gideceği inancındadırlar (marxistler). daha başkaları ise (anarşistler) o kadar sabırlı değildirler; devletin kendiliğinden yok olmasını ya da eriyip gitmesini beklemeksizin bir an evvel ortadan kalkmasını sağlamak için ne mümkünse yapmak gerektiği görüşünü savunurlar.

    hukuk açısından devlet değerlendirmelerini ele alalım biraz da: klasik fransız kamu hukuku doktrinin genellikle benimsediği şekilde, "devlet, milletin hukuki kişilik kazanmış şeklidir." avusturyalı hukukçu hans kelsen ise "devlet etkili olarak yürürlükte bulunan bir hukuki normlar sistemidir" demiştir.

    yaygın anlamda kabul gören anlayışta ise: devletin, ülke, insan topluluğu ve iktidar olmak üzere üç ana unsuru bulundurduğu hususunda hemen herkesin birleştiği söylenebilir. yani devlet nedir sorusuna: belirli bir toprak parçası üzerinde yaşamlarını sürdüren insan topluluklarına onların ve devlet anlayışının yönetilmesi amacıyla bir zorlayıcı yetkiye sahip üstün iktidar tarafından hükmedilmesini sağlayan siyasal kuruluştur denebilir.

    peki insanlar neden devleti yaratmışlardır? bu konuda birçok görüş olmasına rağmen asıl kabul gören görüşe göre: devlet fikrinin oluşturulması, iktidarın kişisellikten sıyrılıp kurumsallaşmaya geçişinin bir neticesidir.

    son olarak, devlet nasıl ortaya çıkmıştır? bu sorunun kesin bir cevabı yoktur. asıl olan, önemli olan da bu değildir zaten. ancak devletin doğuşuna dair irdelemeleri rousseau, hobbes ve locke iyiden iyiye yapmışlardır. özellikle toplumsal sözleşme adlı eser, devletin nasıl ortaya çıkması gerektiğini açıklamaya çalışmıştır. burada dikkat edilmesi gereken ise, nasıl ortaya çıktığı değil, nasıl ortaya çıkmasının gerektiğidir. yani olanı değil, olması gerekeni açıklamaya çalışmıştır.