1. "dil, modern öncesi bireyin açık olduğu imge ve duygu fırtınalarına ket vurarak, "dizginleyici bir etmen" olma ve yaşamı daha büyük bir denetime tabi kılma işlevini görür. bu anlamda dil, açıklığın ve doğayla ortaklığın hüküm sürdüğü bir yaşamdan, sembolik kültürün yükselişinden sonra ortaya çıkan tahakküme ve evcilleştirmeye yönelik bir yaşama geçişi temsil eder" john zerzan kitabından bir alıntı. ona göre dil ile düşündüğümüz için düşüncenin ilerlediğini varsaymak muhtemelen yanlıştır, çünkü bunu varsaymamız gerektiren kesin bir kanıt yok. dil becerisini kaybeden çoğu hastada gözlemlerin sonucu, dil becerisini kaybetmelerine rağmen mantıklı düşünüş yeteneklerini muhafaza ettikleri yönünde.

    insanın entelektüek yeteneği, dil olmadığında bile kendi başına yeterince güçlüdür diyor sevgili donald.
  2. düşünce, eşya ve hadiselerin insan ruhuna yaptığı etkiye insanın verdiği zihinsel tepkidir. her insanın ruhu birbirinden farklı olduğu için verilen zihinsel tepkiler doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi kavramların kişiye göre değişmesine yol açar.

    dilin esası kelimedir. kelimeler ise düşüncenin aktarıldığı kalıplardır. nasıl ki kahve fincanında çay, çay bardağında kahve içmiyoruz -yani içeriğe göre doğru kap kullanıyoruz-; aynen öyle kelimeler de aktarılacak düşünceye uygun olarak seçilmesi gereken kaplardır.
    kalba