1. ege cansen'in kullandığı terminoloji bu tartışmaya katkı sağlayabilir. o'na göre; islamcılık bir ideoloji, müslümanlık bir kültürdür.

    "İslamcılık, bir ülkenin iktisadi, sosyal, siyasi, idari ve hukuki kurumlarının tasarım ve inşasında, referansın Şeriat (Kuran, hadis, sünnet ve içtihat) olduğunu kabul etmektir. Müslümanlık ise O ülkede yaşayan insanların bir kısmının özgür iradeleriyle ve İslam’ı kendi yorumladıkları şekilde yaşama tarzlarıdır."

    korkut hoca da ideoloijk islam/kültürel müslümanlık ayrımını faydalı buluyor.

    "İdeolojik İslam, siyasî, toplumsal programı olan bir akımdır. tamamen, kısmen katılmak veya eleştirmek, karşı çıkmak mümkündür; hatta normaldir. Müslümanlık ise bir olgu (toplumsal kültürün bir öğesi) olduğuna göre ona taraftar olmak; karşı çıkmak söz konusu değildir. Yeknesak değildir. Toplumun tüm hücrelerini biçimlendiren bir hegemonyası yoktur. Farklı kültürel öğelerle çatışabilir. Bunlar, “kültür kavgaları” sınırları içinde kaldıkça vahim değildir. Bütünüyle bakılırsa, bu tür gerilimler, kültürel Müslümanlığın Türkiye’nin 80 yıllık laiklik uygulamaları ile uyum sağlamasını engellememiştir."

    ancak, hoca'ya göre günümüzdeki esas mesele, ideolojik islam'ın kültürel müslümanlık'ı tasfiye etmeye girişmesidir.

    "Ne var ki, günümüzde, ideolojik İslam, kültürel Müslümanlığı fethetme, dönüştürme, yok etme mücadelesine girişmiştir. Amaç nedir? Belki Anadolu Müslümanlığı’nı “gerçek İslam”a dönüştürmekten; bir anlamda “İslâmî bir misyonerlik”ten ibarettir. İdeolojik İslam, elbette laiklikle bağdaşamaz. Devletin laik niteliğini aşındırmak; giderek ortadan kaldırmak; devleti, giderek tüm toplumu Sünni/İslamcı bir yapıya dönüştürmek, kültürel Müslümanlığı tasfiye gündemi ile bütünleşir."

    Hoca, İslamcılığın sistematik olarak sınıfsal bir işlev üstlendiğini de vurguluyor.

    "21. yüzyılın kapitalist Türkiye’sinde “misyonerlik” işlevi ile yetinen, sınıfsal gündemi olmayan bir ideolojik İslam düşünülebilir mi? Soma faciasından sonra işçi ailelerini cemaat, tarikat ehli niçin kuşattı? Din adamları tevekkül telkin ederek isyan, protesto, hak arama eylemlerini niçin frenlemeye çalıştı? Çok sayıda alan çalışması, patronların, “çalışma barışını sağlayan, kalıcı kılan” bir araç olarak İslam’ı kullandığını ortaya koyuyor. ideolojik İslam, işçi sınıfı saflarında eleştirel, isyankâr, dayanışmacı tepkilerin aşınmasına, felce uğramasına katkı yapmaktadır. ideolojik İslam, Türkiye emekçilerinin saflarında sınıf bilincinin dumura uğramasına katkı yapan ideolojik, hatta AKP’nin kitle desteğini pekiştiren politik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle laikliğin korunması, öncelik taşımalıdır."

    bilge insanlardan edindiğimiz perspektifle son olarak şuna değinmek isterim:

    "halkın değerleri" elbette devrimci, halkçı, anadolu insanının sade, emekçi yaşamını paylaşan, içselleştiren bir perspektifle kavranıp sahiplenilebilir. öte yandan, islamcıların bu vurgusunun sünni/muhafazakar tahkimata, konsolidasyona işaret ettiği de ortada. uyruğu olduğunuz devletin lojistik, askeri, ekonomik desteğiyle sizlere 1-2 saat uçuş mesafesinde kafa kesildiğini, kadınların cariye yapılıp pazarlarda satıldığını unutmayınız. laiklik hepimize lazım dostlarım. devlet kurumlarını, hukuku, kamu yönetimini din kurallarından, dinsel düzenleme ve kurumlardan ayıracak mıyız? meselenin özü budur. hepinize laik günler dilerim...
    mutlu