1. çin seddinden sonra dünyanın en uzun surlarına sahip olan şehir.
    tabi son zamanlarda durumu pek iç açicı değil.
  2. 2011'de yazilmistir.

    vizontele'de altan erkekli'nin dedigi gibi, "bir yeri seversen orasi dunyanin en guzel yeridir; ama dunyanin en guzel yerini sevmez isen orasi dunyanin en guzel yeri degildir". diyarbakir icin olumlu dusunceleri olan arkadaslarin bu kurali uyguladiklarini saniyorum. memleketindir, seversin, o yuzden guzeldir.

    ama gerceklerle yuzlesmek ister isek eger, diyarbakir maalesef dunyanin en sikko yerlerinden birisidir efem.

    bir kere cok pistir, en pahali sitelerin etrafi bile cop doludur. kediler bile acaip pasaklidir bu sehirde, artik gerisini siz hayal edin. ayrica sokak kedileri yaniniza yaklasmazlar asla... hepsinin bacagi, kuyrugu, kafasi kesik yarali oldugundan hak vermemek mumkun degil zavalli hayvanlara.

    agac, yesillik namina birsey yoktur. calistigim sirketin bahcesinde nasilsa sag kalmis tek bir agaccik vardi, onu da tel orgulerden iple ates atarak yakmis cocuklar. nasil bir hincsa artik. tarlalar dimdizlaktir. insan bir golgelenmek ister, niye tek bir agac yok diye sorunca, kuslar yuva yapmasin, tahillari yemesin diye derler. uc bes kusun yedigine kastedecek kadar pinti olmak.. sasirtici degildir efem burda.

    sokaktaki bir milyon cocuk kendi hallerine birakilmistir. her gun ikisi ucu kamyonlarin altinda kalir. abartmiyorum, trafigi gorseniz bu kadar az insan oldugune sasirirsiniz. insan hayati degersizdir. adam kendi cocugunu umursamiyor, senin 20 yasindaki gencecik askerine mi aciyacak?

    ayrica bu taptazecik guzelim cocuklar maalesef yabancilardan para istemek, para alinca ertesi gun 100 kisi gelmek, o zaman vermeyince de taslamak gibi epey ilginc aliskanliklar edinmislerdir. bi de ana avrat kufretmek nedense cok komik gelir bu cocuklara. bir kac kez konustum, bakin, yabancilar sehrinize gelmis, ayip degil mi dedim. boyle mahcup oldular, ama eve gidince diger turlu telkin aliyor olmalilar ki ertesi gun gene ayni sey, ana avrat dumduz...

    yemekleri tatlilari konusunda pek birsey soylemek istemiyorum. zevk meselesi, ama adana'li birisi olarak idare eder oldugunu soyliyeyim. sehir icindeki kahvalti yerleri de kaliteli. ama maalesef burada da temizlikten sinifta kaliyorlar. sehre ilk gelenlerin hepsi ilk 3-4 gun ishal gezer misal.

    arada sirada kurt kizlari guzel filan diye seyler okuyorum. belki guzeldirler, zevk meselesi yine. ama ben sahsen nerdeyse hic gormedim.

    esnafi cok kotudur. ne kadar kotu, ne kadar uckagitci, ne kadar kaypak olduklarini kelimelerle ifade etmek cok zor. bekleyebilirseniz isinizi baska sehirde gorun, buradaki esnafa mecbur kalmayin. iyileri yok mu? var elbet. bi bakkal vardi kaldigim yerin yakininda, turkcesi zayif oldugu icin iletisim zordu, ama cok guzel, durust bir insan idi. adam satiyor olsa kamyon lastigini bile ondan alirdim, mumla araniyor cunku.

    guzel sey yok mu? insanlarin espri anlayisi guzeldir misal, guneydogu temali kemal sunal filmleri tamamen hikaye degil yani. misafirperverlik, hatirsinaslik samimi olarak iyidir gercekten. roll diye guzel bir bar var, tarihi yerler var, surlar var, ama onlar icin cektiginiz zahmete degmez.

    bir yil yasadiktan sonraki samimi gozlemlerim bu kadardir efem.
  3. diyarbakırda yaklaşık 1 yıl kalmış birisi olarak; ahmet kaya' nın kum gibi şarkısında geçen; "şehirlere bombalar yağardı her gece, biz durmadan sevişirdik." sözleri adeta bu şehir için yazılmıştır diyebilirim. şehrin bir yerinde pkk ile askerlerin, polislerin çatışmaları, diğer kısımlarda zengin, lüks bir yaşam süren insanlar...
  4. memleketim ve şu an yaşadığım şehirdir.

    kim ne derse desin, ülkenin geri kalmış bölgelerinden biri olmasında halktan daha çok onlarca yıldır süre gelen degersizlestirme ve yatirimsiz bırakılması yani devlet sorumludur.

    kirli siyaset yüzünden yok olmak üzere olan şehirdir. hdp si bir yandan akp si diğer yandan yok ediyor memleketimi.
  5. bazı mezopotamya fareleri tarafından amed ismi kullanılarak anılan , yaklaşık olarak 1100 senedir türk toprağı olan yer.
  6. bir an önce bu akşam serinliğinin günün bütününe yayılmasını istediğim şehir. piştik.
  7. gitmeden internette bir şeyler okuduk. okumaz olsaydım vay efendim taş atıyormuş çocuklar trene, dilenciler yapışıyor bırakmıyormuş. sur tarafına hele hiç geçmemek lazımmış karışıkmış.

    bi kere yok böyle şeyler, ne taş atan çocuklar ne karışıklık. gayet güzel bir şehir, sur tarafı elbette bambaşka güzellik. ulu camisi kalesi, cahit sıtkı tarancı'nin evi. hevsel bahçeleri sanırım orada içtiğimiz bir çay kahve hepsi güzeldi. insanları sımsıcak karşılıyor, bi dayı işi gücü olmasa gün boyu rehberlik edecekti, yine de baya gezdirdi.

    görülmeye değer bir şehir diyarbakır. özellikle doğu ekspresine yer bulamamaktan muzdarip olanlar güney ekspresi ile diyarbakır'a gelip gezip dönebilir.

    akşamına tiyatro yapacağız, buralı olan varsa tiyatro ısmarlayabilirim.
    abi
  8. ahmed arif evine mutlaka gidin. kütüphane odasına ordan buradan ne kitap bulmuşlarsa doldurmuşlar, ama okuma salonunda ki dergiler güzel. ne zaman gitsem uğrarım buraya.
    dağkapı'da, bu sefer ki gidişimizde yemek için ciğerci remzi çok iyi dediler diye gittik, mezeler çok güzeldi ama ciğeri çok beğenmedik. yine de ortalama bir yer. ayrıca bir yere gittiğinizde önünüze 30 şiş ciğer getiriyorlarsa bu oranın doğallığını korumuş muhteşem bir ciğerci olduğu anlamına gelmiyor, aklınızda olsun.