1. ifadenin nesnesine uygunluğudur. yani yargı ya da önerme olanı olduğu gibi ifade ediyorsa doğruluk, etmiyorsa yanlışlık ortaya çıkar. örneğin ben 'bütün insanlar ölümlüdür' diye iddia ediyorsam ve bütün insanlar da ölümlüyse benin yargım doğrudur. bu yüzden bilimsel önermeler yani doğruluğu deney ve gözlemle denetlenebilen önermeler kişinin deneyimine bağlı değildir. diğer bilgi türleri için (felsefi ,dini, sanatsal vs.) böyle bir görecelilikten bahsedebiliriz. şu an ve burada sahip olduğumuz bilgiler açısından sahip olduğumuz bilimsel bilgiler kesindir.
  2. doğru , yanlışın yokluğudur... deyip felsefe yapmış gibi görünüp felsefe yapamamamdır.
  3. doğru bana göre çok yanlış bir kelimedir. doğru dediğimiz şey genelde herkesce kabul gören bir görüştür değil mi? ve yukarda da denildiği gibi tek bir yanlış bile doğruyu çökertmeye yeterlidir. o zaman doğru dediğimiz şey neye göre oluşur? doğruyu oluşturan kimdir, kimlerdir?
    bakış açımı şöyle anlatiyim: doğru, bana göre doğrudur. yanlış bana göre yanlıştır. bilimsel doğrular dışında tabii. bu yüzden bunları oluşturan insanın ta kendisidir. ama size de garip gelmiyor mu? bir şey yaparken onun doğruluğunu veya yanlışlığını düşünürüz. anlık kısa düşünceler. bu süre zarfında eylemin doğruluğu bana göre güneşin etrafında dönüşümüz gibidir, uzun zamandır var ve uzun zaman da var olacak. sanki onu insandan başka bir şey oluşturmuş gibi. ama sonra düşünürüm ve kendimce kendi doğrumu bulurum. bunu yapmayan, yapmayı reddeden insanlar düşünmeyi reddedenlerdir işte. insanı hayvandan ayıran şey düşünmesiyse, bir hayvan gibi önüne her konanı yememelidir. (katiyen hayvanları aşağılama amacım yoktur). doğru kelimesi o kadar göreceli bir terimdir ki, insanları birbirine düşman eder, savaştırır, öldürür...
  4. doğru,zihinde olandır.
    doğruluk,dusuncenin ya da bilginin nesnesine olan uygunluğudur
  5. söyleyenini dokuz köyden kovarlar.
    hiciv