1. bütün sektörlerin kör noktası budur. üniversiteyi bitirdiniz, kpss, uzmanlık sınavı, mülakat derken bütün coinleri toplayıp bir vesile bir işe adım attınız diyelim. artık personelsiniz ve bundan sonra ne kadar sikko eğitim varsa almak durumunda kalacaksınız. e-postanıza bi mail düşer tarafınıza "iletişim ve sosyal ilişkiler eğitimi" atanmıştır. x tarihinde y'de olmanız gerekmektedir. ilk başlarda vay be insana değer veriyorlar resmen bedavadan fazladan eğitim yahu diye sevine sevine gidersiniz. sonra bi bakarsın tıfılın biri gelmiş ne kadar da kısa ve kolay yoldan yazlık aldığını hayatının ne kadar da mükemmel olduğunu anlatıyor. arada da saçma sapan iletişim tavsiyeleri veriyor aldığın eğitimin değerinin de 2 bin tl olduğunu söylüyor. o noktadan itibaren ulan biz 2 bin kazancaz diye günde 10 saat çalışıp eve de iş getiriyoruz adama bak burda gevezelik yapıp para kazanıyor diyorsun. sonra zamanla bu eğitimler artıyor, artıyor ucu bucağı görünmüyor. dünyanın bütün saçmalıklarını öğretmeye and içmiş gibi geliyor.

    aradan yıl geçiyor bi bakıyorsun e-postaya aynı mail düşmüş. tarafınıza "iletişim ve sosyal ilişkiler" eğitimi atanmıştır. doğruca müdürün yanına gidip yahu ben bu eğitime katıldım geçen sene niye bi daha gelmiş diyorsunuz. o da ben nereden bileyim ik göndermiş gitcen demek ki diyor. sonraki sene bir daha geliyor. böyle devam ediyor habire eğitim geliyor neredeyse aynı eğitimler hiçbir şey de anlatılmıyor.

    sonunda bunun bir sektör olduğunu idrak etme kabiliyeti gösteriyorsunuz. 5. yıla falan tekabul ediyor bu aydınlanma. eğer işten istifa etmeye kalkarsanız bu eğitimlerin ücretinin tazminatlarınızdan kesileceğini de öğreniyorsunuz. neredeyse bütün kurumların devlet kurumları da dahil bu sikko eğitimlere para aktardığını fark ediyorsunuz. sonra bi bakıyorsunuz özel sektörde de durum aynı.

    aradan 1-2 yıl daha geçiyor eğiticinin eğitimi mevzusu öyle bir hal alıyor ki, işe girmek için bu eğitimleri almış olma şartları aranmaya başlıyor. bu eğitimleri veren kurumlar çoğalıyor ve ücretler 3 bin tl'den başlıyor. lisans bitirip 3 bin tl ödemeden işe başlamak hayale dönüşüyor.

    derken vakıflar da konuya el atıyor. diyelim gönüllü olarak çalışmak istiyorsunuz, engelli çocuklarla ilgilenmeye niyet ettiniz hemen sizi eğiticinin eğitimine alıyorlar 6 ay 1 sene git gel. sonra gönüllü olabilirsin. ama en az 6 ay zırva dinlemek zorundasın.

    ben hala bu mevzunun sistemdeki tam konumunu çözemedim. sistem bunları neden ortaya attı, neden bir şekilde egale etmedi anlayamadım. muhtemelen 15 yıl gibi bir süre gerekiyor idrak etmek için. bakalım göreceğiz.
    abi
  2. piyasada halihazırda verilmekte olan ve sertifikasının gün geçtikçe değer (!) kazandığı "eğitici eğitimi programları" tam olarak bu tanımın karşılığını vermemektedir.

    eğitici eğitimi ya da daha yaygın kullanımı ile "eğitmen eğitimi" aslında belirli bir konuda verilmesi öngörülen eğitimleri vermesi öngörülen kişilerin bilgilendirilmesi ve konuyla ilgili donatılması anlamına gelmektedir. bu anlamda ortada başka bir eğitim vardır ve bu aday eğitmenler bu konunun detayları hakkında bilgilendiriliyorlardır. yıllardır benim de içinde olduğum ve eğitimini verdiğim "eğitmen eğitimi" tanımı budur.

    peki, yakın zamanda ortaya çıkan bu "zibidilerin köşeyi dönme hakkında kestikleri ahkamlar" anlamına gelen "eğitici eğitimleri" ne anlama gelir?

    açıkçası kişisel gelişim ve eğitim sektörü derin derya bir sektör ve önüne gelenin, uyduruk bir sertifika alanın, yurt dışında bir hocayla kahve içmişliğim var diyenin atladığı, son model ofislerde son model sunum teknikleri ile son model kıyafetler içinde bahsedilen konulardan ve kafayı keşkül kıvamına gelene kadar karıştırdıktan sonra belli bir miktar parayı-ki bunlar dolar ve euro da olabiliyor-cebine indirmek marifetine sahip insanlar tarafından icra edilen bir oyun halini almıştır. bu paket programların pazarlanması gittikçe kolaylaşmıştır; çünkü dünyada para kazanmanın ve hatta çok para kazanmanın "başarı" sayılması durumu hasıl olmuştur. dolayısıyla para kazanma serüveninde ayağınızı nereye koymanız gerektiği ile ilgili, daha doğrusu kimlerin üstüne basmanız gerektiği ile ilgili ahkamlar kesilecek ve sabah yataktan kalkarken pozitif olmanın o gün patronunuza kaç para daha kazandırdığınız ile ilgisinin olmadığı ilişkisi kurulmaya çalışılacak bir konuşmalar silsilesi var olacaktır.

    bugün gelinen bu noktada çalışan insanın idrak noktası ne derece yere yakın tutulursa çalışan içinde olduğu kazanın aslında ateş üzerinde olduğunu anlamayacaktır ve zamanla ısınan ve hatta kaynayan suda haşlanacaktır. (bkz: kaynayan kurbağa sendromu)