1. objenin, sujeyi değerlendirmeye tabi tuttuğu eylem.

    eleştiri, ağır bir sorumluluk gerektirir.

    en önemlisi ise eleştiren kişi gerçekten bilgi sahibi olması ve bu bilgiyi doğru zamanda kullanmasıdır.

    eleştiri salt olumsuzluk olarak algılamamak gerekir.

    eleştiren çoğu zaman size yol gösterebilir.

    misal; ben üniversiteye ilk başladığım yıllar da fazlaca kulaktan dolma bilgi kullanıyordum. herhangi bir emelim yoktu bunu yaparken. bir gün cafe'de toplanmış sohbet ediyoruz ders sonrasında. kültürler hakkında konuşuyoruz. bende çok biliyorum ya hemen atladım sazan gibi. işte şu kültür'de şöyle yapılıyormuş. ortaya attığım fikir ise bir yerlerden duymuştum. pek araştırmamıştım.

    neyse sohbet bitti sonraki derse katılmak için yol aldık. diğerleri başka yönlere giderken yanıma usulca arkadaşım sokuldu. kumpas dedi. az önce sen bir kültürden örnek verdin çok güzeldi. bilmiyordum bunu dedi. kaynağı ne bu bilginin dedi. birden kızardım, ne söyleyeceğimi bilemedim. sonra bana hayatımın en önemli ayarını verdi.
    şöyle ki;

    "kardeş bak madem bir bilgi ortaya atıyorsun bunun kaynağını ve araştırmasını önceden yapmış olman hem senin hem de başkalarının yararınadır. desteksiz ve kaynaksız her bilgi seni ortamda rezil eder. bunu yaşamak istemiyorsan araştır lütfen."

    dedikten sonra ben kendime gelemedim ilkin. sonra hak verdim.

    o gün bugündür bilmediğim ya da araştırmadığım herhangi bir konuda atıp tutmam. en azından rezil olmaktan iyidir.
    ha unutmadan; dinlemek, konuşmaktan daha iyi be kardeşim. kendini geliştiriyorsun, ufkun açılıyor, yeni şeyler öğreniyorsun vs.

    (bkz: üniversitenin insana kazandırdıkları)
  2. eleştiri yaparken yapıcı olmaya çalışırım. '' o iş öyle mi yapılır kardeşim'' demek yerine '' aslında bu işi şöyle de yapabilirsin'' demeye çalışırım.

    belli bir iş yaparken de yanımda olan kişilere '' nasıl oldu '' sorularını sıkça sorarım. çünkü başka bakış açılarını dinlemek ve ona göre hareket etmeyi severim. yapıcı eleştiri yapan insanları dinlemeye çalışırım yada karşı bir tez sunarak yıkıp daha iyisini yapmaya çalışırım. tartışmayı ve eleştiri yapmayı severim.

    yıkıcı eleştiri yapan insanlarla muhatap olmamayı severim ama huyum kurusun bazen kendime karşı koyamayıp laf soktuğum oluyor.
  3. insanın gelişmesi ve öğrenmesi yolunda doğru kişilerden gelmesiyle büyük öneme sahip olduğunu ďüşünüyorum. öte yandan zor bir eylemdir çünkü eleştiri ile övmek ya da yermek arasında çok ince bir çizgi var.
    ayrıca henüz çok toy olduğunun farkında olan ve öğrenme aşkıyla yaşayan biri olarak her konuda açık hatta muhtaç olduğumdur. benden çok daha deneyimli, kültürlü ve kendini geliştirmiş pek çok değerli yazar var ve eminim eleştirileri altın değerinde olacaktır. yıkıcı nitelikli eleştiriler veya iğnelemeler ise tam tersine üzücü ve heves kırıcı oluyor maalesef.
  4. eleştiri'nin yukarıdaki girdilerden birinde güzel anlatıldığı gibi asıl anlamı "kritik" ya da "tenkit"tir. bu anlamda eleştirinin olumlusu ya da olumsuzu olmaz. her eleştiri iğneleyicidir ve öyle olmalıdır. eleştiriye maruz kalan bu değerlendirmeden bir şeyler çıkarabiliyor ve yolunu çiziyorsa bu onun için olumlu sonuçlanmıştır. yok, yapılan eleştiri işleri daha da berbat hale getirmesine engel olamıyorsa bu da eleştirinin olumsuz algılandığı yargısına sebep olacaktır. her halukarda eleştiri sert ve acımasız olabilir. bu sertliği hissettirmeden yaparak acımasız olmak da kanımca bir tür sanattır. herkesin eleştirmen olamaması da bu yüzden olmalı.
  5. bu mefhumun öz olanı makbuldür. tuttuğum günlüklerde, hatıra defterlerinde şu alıntıyı bulundururum:

    "insan kendi bedeninin ağırlığını, hareket ettirmek istediği her yabancı cisminkinden farklı olarak, nasıl duyumsamaksızın taşırsa, aynı şekilde kendi kusurlarını ve kötülüklerini değil, ötekilerinkini farkeder yalnızca. ama buna karşılık, her bir kişinin ötekinde, içinde kendi kötülüklerini, kusurlarını, yakışıksız hareketlerini, her tür itici davranışını açıkça gördüğü bir aynası vardır. ne var ki kişi bu bağlamda, bir köpek gibi davranır çoğu zaman, içinde bizzat kendini gördüğünü bilmediğinden, bunun başka bir köpek olduğunu düşündüğünden aynaya havlayan köpek gibi." arthur schopenhauer
    nisa
  6. buralarda pek sevmiyoruz. doğrusu ya eleştiriyi de pek bilmiyoruz aslında.

    (bkz: eleştiri sanatı)
  7. ülkemizde genellikle, "benzer bir işi zamanında ben yaptığımda şöyle şöyle yapmıştık, siz neden..." minvalinde ilerler, haliyle yapılan işe değer katmaktan, farklı bir bakış açısı getirmekten ziyade, "ben de biliyorum" mesajını taşır. bu yüzden sevilmez, aslında sevmediğimiz şey eleştiri değil, eleştiri sandığımız şeyi sevmiyoruz biz.
    kimbo
  8. kişinin eserlerine yaptığı işlere yöneltilmesi gerekirken şahsına yöneltilen şey. eleştiriyi yazarın, sanatçının kişiliğine yönelik söylemlerle yaparak eserlerine dokunamayız ama kim durup düşünecek. bizde eleştiri hakaret, karşı argüman üretememe üzerinedir.