• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
Yazar Ahmet Ümit
elveda güzel vatanım - ahmet ümit
devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır.

1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. osmanlı imparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. o büyük altüst oluşun içinde bir adam: şehsuvar sami… bir zamanların ittihat ve terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. şehsuvar sami'nin etrafında dönen amansız bir entrika. bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. ve aklında hep aynı soru: devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?

"ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar." kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… doğru, lakin eksik. ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.

sahi nedir vatan? bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…

vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. şimdi? şimdi bilmiyorum…
(tanıtım bülteninden)


  1. birçok ahmet ümit kitabını bir solukta bitirmişken bu kitabı bir türlü bitiremedim. olaylar bir türlü akmıyor 20-25 sayfa okuduktan sonra sıkılıyorum.biraz ilerledikten sonra akmaya başladı ama hala beklediğimi bulamadığımı söyleyebilirim.
  2. eğer osmanlı'nın son dönemlerine meraklı biriyseniz gerçekten güzel bir eser olarak gelecektir size, zira bana öyle geldi. ancak tarihle ilgilenmeyen biriyseniz ayrıntılar canınızı sıkabillir.
  3. ittihat ve terakki dönemine ilgisi olanların kaçırmaması gereken bir eser.

    kitabın ana karakteri şehsuvar sami ittihat ve terakki'nin silahşörü ve talat paşa'nın adamıdır. vatan için pek çok cephede mücadele eder. bu uğurda biricik aşkı selanikli ester'den bile vazgeçer ve onun fransa'ya göç etmesine göz yumar. kitabın olay örgüsü silahşörümüzün bir otel odasında fransa'daki aşkına yazdığı mektuplar üzerine inşa edilmiştir. her mektup sırasıyla şimdiki zaman-geçmiş zaman-şimdiki zaman olaylarını içerir. anlatım tekniği olarak ise bilinç akışı kullanılmıştır, silahşörümüzün iç diyalogları vesilesiyle hikaye gelişir.

    sonuç bölümünü svememekle birlikte kitaba 8 puan verdiğimi belirtmek isterim.
  4. ahmet ümit'i ilk kez okumaya başladığım bu kitap fazla edebi olmasada çekici ve sürükleyici bir konusu olduğundan etkileyici okuyayım bari nolacak devamında hissi verdi. diğer yandan kafka'nın milenaya mektuplarada az buz benzettim. kitabın baş karakteri olan şehsuvar bazen sinir ve insanda gıcık kapma ayar olma hissi yaratsada diğer fedai yönleriylede bunları nötrlüyor. kitabı bitirdim ve en çok hoşuma giden yer abdulhamit'le konuşmalarıydı
  5. ahmet ümit i ilk defa okuyan birisi için kötü izlenim yaratabilecek bir kitap.anlatim 1. ağızdan olduğu için kitap günlük havasında yazılmış.tarihe meraklı okuyucu tarafından ilgi çekici, aksiyon arayan okuyucu için biraz yorucu olabilir.
    edit:
    kitapla alakalı söylediğim her sözü geriye alıyorum.ilk 100 sayfaya dayanbildikten sonra sizı alıp götüren bir tarihi kitap nasıl polisiyeye dönüşür heyecana gark eder insanı bunu görüyorsunuz.anlatım dili başta yorucu olsa da inanılmaz bir öykünün tarihsel gerçekliğin içinde buluyorsunuz kendinizi.aptalca tarih kitaplarının yanında sizi kendinizden geçiren bir eser.ahmet ümit in hayatını araştırınca biraz kendi düş kırıklıklarını da anlattığını çıkarabiliyorsunuz.tek kelimeyle mükemmel. önce mi entryimden imtina ediyorum.
  6. spoiler mahiyeti taşımayan birkaç tanıtma cümlesi kurabilirim. kitap, olayları ittihat ve terakki cemiyeti'nin fedailerinden biri şehsuvar sami'nin gözünden, geçmişe dönük bir şekilde 1926 yılından, eski sevgilisi, daim sevdiği selanikli yahudi kızı ester'e gönderdiği mektuplardan başlayarak anlatıyor; kurgusu bu şekilde. 1906 yılından, şehsuvar sami'nin cemiyete üye olmasından tutup cemiyetin nasıl başa geldiğini, ne badireler atlatıldığını, 2. meşrutiyetin ilanı'nı, 31 mart ayaklanması'nı, trablusgarp harbi'ni, bab-ı ali baskını'nı, paşalar arası çekişmeleri, savaşa girişimizin arkasındaki planları, işgal yıllarındaki karanlık günleri... osmanlı'nın hasta adamlığını, tebasını oluşturan milletlerin fikir ayrılıklarını, kısacası 1926'ya kadar olan dönemi bir ittihatçı, bir vatansever tetikçi, bir mücadele adamının gözünden anlatıyor, onun cümleleriyle...

    15 gün boyunca günlerinin büyük kısmını kaldığı oteldeki odasında masa başında geçirerek yıllar önce şartların ve seçimlerin yollarını ayırdığı ama hala sevdiği kadına hayatını, mücadelesini anlattığı mektuplarla baş başa bir roman okuyorsunuz ve o günleri, dönemin ambiyansını çok rahat bir şekilde kafanızın içinde hissediyorsunuz. bilmiyorum belki de ben bu konulara çok meraklı olduğumu için midir ancak, kitap beni oldukça çekti içine... hele bir de işin içinde aşk olunca, benim gibi duygusal bir şapşal kitabı bitirmemek için uğraştı durdu.

    iktidarın, iktidar hırsının insanları nerelere getirdiğini güzel bir biçimde anlatan yazar, günümüze de ufak dokundurmalarda bulunmamış dersek ayıp etmiş oluruz. ama beni romanda en çok etkileyen şey şehsuvar sami'nin inanılmaz tutkusuydu... sadece sevgilisi ester'e duyduğu tutku değil. adalete, kardeşliğe, barışa, vatana duyduğu tutku... ve bu uğurda, doğru veya yanlış olabilir ancak büyük bir mücadeleye girişim kendi hayatını bu uğurda harcamayı göze almasıydı... sevdiği kadınla alıp başını paris'e gitmek dururken kendisi vatanın salahiyeti için burda kalıp mücadele etmeyi seçmişti ve belki de kendi düşüncesine göre de, yanlış da yapmış olabilirdi... vatan için aşkından geçmişti ama şehsuvar sami'nin de dediği gibi, neydi vatan? belki de çok sonra farkına vardığı gibi, o'ydu vatan... o'nu kaybettiği anda vatanını da kaybetmeye başlamıştı şehsuvar sami... bunları yaşamadan bilemezdi elbette...

    toparlıyorum cümlelerimi ve entrymi... güzel kurguydu vesselam. ahmet ümit'i pek beğenmeyen bir okuyucu olarak bu kitabından haz aldığımı söylemem gerekir. okuyuculara tavsiyem, kitabı bir an önce temin edip okusunlar. 4 yıla yakın bir çalışmanın ürünü olan bu tarih kokan hikayede eminim ki herkes hem kendinden bir şeyler bulacak hem de tarihe dair birkaç şey öğrenecektir. öğrenme aşkınızın hiç solmaması ve güzel eserlerde buluşmak dileğiyle...

    son olarak, romanımızın kahramanı şehsuvar sami'nin de dediği gibi: devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır.
  7. yeni başladığım ve döneme olan merakım yüzünden beni iyice içine çeken kitap. ahmet ümit, yine güzel bir işe imza atmış.
  8. yorumlarda ittihat ve terakki cemiyeti dönemine merakınız varsa okuyun diye tavsiye edilmiş.
    ben aksini söyleyeceğim. tarihte en sevmediğim dönemdir. ders olarak okurken de, dönemi anlatan kitapları okurken de sıkılırdım.
    bu kitap sayesinde ilk defa o dönem gözümde canlandı.
    ahmet ümit'in polisiyelerinden biraz farklı bir kitap olmuş haliyle ama ben bunu sevdim.
    kitabı sevdim ama şehsuvar sami için aynısını söylemem. kitap boyunca, "bir kere de içinden geçeni olduğu gibi söyle be adam, erteleme her şeyi" diye söylenip durdum. başına gelen her şeyi hakettin.
    biraz sonu başında anlaşılan bir kitap olsa da, keyifli.
    okuyun, pişman olmazsınız bence,
  9. önce aşk nedir'i sorgulatıyor. ardından vatan nedir. ikilimde kalmak nasıl bir şey olabilir?
    şehsuvar sami o zamanki insanların yaptığını, vatanını seçti. bende olsam vatanımı seçerdim. ancak hala vatanı tam olarak tanımlayamıyorum.
  10. ilk okuduğum ahmet ümit romanı.

    muallim şehsuvar sami'nin ester ve vatan aşkı arasında kaldığı ikilem sonrası vatan aşkını seçmesi ile başlayan süreci ve aynı zamanda ittihat ve terakki cemiyetinin de doğuşundan cumhuriyetin kuruluşuna kadar ki dönem hakkında ahmet ümit'in verdiği uğraşıda görüyoruz.
    !---- spoiler ----!

    şehsuvar sami'nin sadakat duygusu muazzam enver, talat,cemal paşaların iktidar olma çabalarını görmesine rağmen arkadaşı fuad'ın uyarılarına rağmen sadakat duygusundan hiç taviz vermiyor. bu nasıl bir sadakat ki ittihatçıların kendisinden şüphelenmesine bile fazla tepki vermiyor o nokta da bu sevdadan vazgeçeceğini düşündüm lakin yine davasında ısrar etti.
    şehsuvar sami esterin evlendiğini öğrendiği vakit artık iş işten geçmişti işte o noktada kendini ciddi sorguladı.

    kitapta pera otelinin havası her daim hissettiriliyor.
    fuad'ın o mektupları okumasına uyuz oldum neyse ki saklamış.

    !---- spoiler ----!