1. bir akşam ansızın karşınıza çıkıp sizi oturduğunuz koltuğa mıhlayabilirler.
    siyah beyaz bir fotoğrafta size bakan birkaç şaşkın, mutlu ya da kendini gülmeye zorlamış yüzün size bazen bir kitaptan ya da nice filmden çok şey anlatabilmesi kadar büyülü çok az şey var bence. bu büyüye kapıldığımdan beri, ki yaşımı hatırlamadığım zamanlarda evde o koca tozlu albümü bulmama tekabül eder bu kapılış, fotoğraflar hep çok özel olmuştur benim için.
    canım sıkıldıkça evdeki koca albümleri karıştırır, anneme tek tek sorardım "kim bu?" "ne oldu sonra ona?" o da usanmadan anlatırdı bazen kahkahalar bazen buruk bir gülümsemeyle. büyük teyzeme gittiğimde yanaşırdım hemen "teyze albümleri getirsene!"
    az önce kuzenim pek eski, siyah beyaz 3-5 fotoğrafı atınca da annemin yanına koştum uzun zamandır yapmadığımız bu geleneği canlandıralım diye.

    anneannemin evinin hemen karşısındaki evin, geçen yıl kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıp çirkin bir apartmana dönüşen o ev, önü. tam ortada tanıma şansım olmadan göçüp giden dedem elinde sigara ve dudaklarında soluk bir gülümsemeyle dimdik duruyor, hemen önünde en büyük kuzenim, henüz 5 yaşında ve fotoğraf falan umrunda değil, koşup gitmeye çalıştığı için flu çıkmış. en solda kocaman bir gülümsemeyle diğer kuzenim, onun arkasında utangaç utangaç kameraya bakıp saklanmayua çalışan komşunun kızı, en solda eski püskü kıyafetleriyle bir erkek çocuğu gibi görünen ve hınzır hınzır gülen annem, camdan bakan komşu kadınlar...
    annem anlatıyor, o utangaç komşu kızının kocası 30 yıl kadar sonra annemlerin dayısının oğlunu öldürüp hapse girmiş, o karşı ev yanmış, komşu kadınlardan biriyle kızı ölmüş, diğeri hayata küsmüş evden çıkmazmış. bu üç kadersizin hiçbiri gülmüyor fotoğrafta sanki başlarına gelecekleri bilir gibi, yalnızca üçü gülmüyor.
    işte böyle bir akşam karşıma çıktı eski fotoğraflar, uzun uzun baktım ve ağladım ben de.