• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.25)
etika - benedictus de spinoza
bu büyük eseri birkaç satırda özetleme iddiasından uzağız. bununla birlikte, belirli noktalarını işaret için göstermemiz gerekir ki, spinoza'nın açıklamasında tuttuğu sıraya rağmen, hakiki başlangıç noktası descartes'tan ya da başka bir yazardan çıkarılmış bir cevher teorisi veya fikri değildir. (…) o kendi duygulanışlarının şuuruna sahiptir; nitekim, bir bedeni olduğunu ve beden hayatının hangi şartlarda sürüp gittiğini gözlem ile bilir. fakat bu bir çeşit bilgi ise de, son derece eksik ve kederli bir bilgidir, kederlidir, çünkü eksiktir; şuur edinmek, gerçi insan için ıstırap çekmek değilse de, hiç değilse edilgin olmak, zor altında bulunmak, güdülmek, çoğu kere yük altında kalmaktır. filozofun elinde, kurtulmak için nasıl bir araç vardır? onun işi, hayatını bir araya getiren arazlardan, asıl kendi varlığını meydana getirmektir. (...)-hilmi ziya ülken-(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. spinoza kitabını bir bina gibi inşa etmiş, önermeleri, açıklamaları, çıkarımları, kanıtlamaları tek tek vermiştir. bu sayede kitabın herhangi bir yerinden bütününe doğru yol alabiliyorken, fazladan bir unsur gözünüze de çarpmıyor. başlarda anlamsız ve sıkıcı gelen yöntem ilerleyen aşamalarda sizi de içine alıyor ve artık spinoza gibi düşünme yetisine doğru yol alıyorsunuz. tanrı’dan yola çıkıp, bireye, duygulanışlara ve hür insana ulaşılan muazzam bir eser.

    kitabın konusuna geçmeden önce o meşhur geometrik ispatlama, mimari yapıda felsefe kurma kısmına değinmek isterim. geometrik ispat şöyle bir şey; önce bir önerme ortaya atılır. örneğin; “birbirini bütünleyen iki eş açı dik açıdır” sonra bu iki eş açının dik açı olduğunu ispata girişmek için veriler dökülür. iki eş açıdan biri a diğerine b diyelim. bunlar eş ve bütünler olduğu için a+b=180 olmalıdır. önermede bahsi geçen eşitliği de koyarsak a=b ise ve a+b=180 ise a yerine b yerleştirirsek a+a=180 olur ve 2a=180 ise a=90 olur. dik açı da 90 olduğu için a ve b dik açılardır önermesi kanıtlanmış olur. kitabımızda da tıpkı bu şekilde önermeler veriliyor, açıklamalar yapılıyor ve kanıtlamaya girişiliyor. her konuda akış bu şekilde ilerliyor ve her ispatlama bir diğerine ana temel teşkil ediyor. yani şöyle ki; insan ruhu etkinlik alanını artırdığında sevinç duyar diye bir önerme ortaya atıyorsak ileride sevincimizi artıran bir olaya aynı zamanda ruhumuzun etkinliğini artırır diyoruz ve (önerme 1’e bakınız) diyoruz. kitabın genel akışı bu yönde. neyse konuya döneyim.

    insanın duygulanışlarının ruhun yetkinliği ile doğrudan ilişkisi olduğu, yetkinliğin artışının sevinç uyandırdığı ve temel üç duygulanış olarak ele aldığı sevincin, kederin ya da arzunun diğer birtakım duygulanışlara neden olduğu anlatılıyor. ruhun en yetkin halinin ise tanrı’yı bilmek olduğu ifade ediliyor. demek ki insanın bilgisi tanrı bilgisine ulaşmaya çalıştıkça sevinç yaratıyor, ruhunun yetkinliğini artırıyor ve uzaklaştıkça kedere neden oluyor ve yetkinliğini azaltıyor. dolayısıyla burada görülen şey fikirlerin duygulardan bir adım önce geldiği ve tanrı bilgisinin seviyesindeki değişimlerin duygulanışları yönelttiği açıklanıyor. tabi en nihayetinde tanrı olarak ifade ettiği cevher, varoluş, evren her ne ise onu anlamaya göre yaşamak gerektiğini ifade ediyor. bu kitabı okuduktan sonra (bkz: spinoza üzerine on bir ders - gilles deleuze) okuyup pekiştirmekte fayda var. umarım vakit ayırıp spinoza evrenine de bir adım atarsınız, bundan uzak kalmanızı hiç istemem.
    abi
  2. ''şayet ruhlara hükmetmek dillere hükmetmek kadar kolay olsaydı, bütün hükümdarlar güvenli bir şekilde hüküm sürerdi ve zalim güç diye bir şey olmazdı. zira o zaman bütün insanlar hükümdarlarının fıtratına göre yaşar, neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü, neyin adil olduğunu neyin olmadığını sadece onların buyruklarına göre değerlendirirdi. fakat... bir insanın ruhunun, başka bir insanın hakkına tamamen bağlı olması imkansız bir şeydir. hiç kimse kendi doğal hakkını, yani her konuda özgürce akıl yürütme ve özgürce değerlendirme yetisini bir başkasına devredemez; dahası, hiç kimse bu bapta baskı altına alınamaz. işte bu yüzden diyoruz ki, devlet ruhlara yöneldiğinde şiddet uygular.''