1. mutlu aile tablosudur..

    acısı ile tatlısı ile bir ömür yaşlanan aile bireylerinin sonsuza kadar gülümseyeceği tablodur bu tablo. tüm hücrelerinde hissetmektir hayat arkadaşının ve canpare’nin varlığını. onlardan sonra ölmek istemektir hatta, kendi yokluğunu yaşatmamak için, onların yokluğunu yaşamayı göze almak, epik zıkkım bitkisini tatmaktır.

    4 yılı gayrı resmi ve 3 yılı resmi olan ve onunla birlikteyken yaşadığıma inandığım bir aile hikayesi nasıl oluştu? bu soru ile başlayalım. “nice shot!” ile başladı bizim hikayemiz.. durumu olmayanlar için özet geçiyorum; iş yerinde fb’da denk gelen bir fotoğraf karesine aşık olmak müteakibinde ortak arkadaşı bulup bir buluşma ayarlamak, 4 gün boyunca, yüzüne karşı rutkay aziz’in gırtlağını taklit ederek kitap okumak dahil bilimum sirk soytarısı kıyafetine bürünüp, oldu bittiye getirerek başlamış bir flört sürecidir.

    4. günün sonunda uyandığımda “ben bu kızla evlenirim aga!” dememle birlikte bünyemdeki aile kurma dürtüsü ile tanışmış oldum . o an odamdaki yatağım gözüme daha bir küçük göründü, kitaplığımın ne kadar boş olduğunu fark ettim ve çorabımın teki kayıptı. elimde çorapla, öylece halıdaki motiflerin hipnotik gücüne bırakmıştım ki kendimi, önümdeki güzel yılların hayalini sarsan annemin, “oğlum işe geç kalacaksın hadiii” emirvakisi ile kendime geldim.

    çok sevdim, çok sevildim. hoş flörtün 1. yılında bana yaptığı itiraf ile yaptığı fedakarlığın neticesinde kanaat getiriyorum sevildiğime;

    - seni şimdi kabul edebildim…
    + nasıl lan? nasıl yani? kızım 1 yıldır ne yaşıyordun sen?
    - yani eksikti hep, öyle tam sevemiyordum, hatta hep arkadaşlarıma; “ı-ıh olmayacak paranikko ile ya yok yok” tarzında şeyler söylüyordum.

    olaya gel, 1 yıl katlanmış bana… sevme de yanında yat. tabi bunu şu şekilde de düşünebilirdim; “arkadaşlarına beni istemediğini söylemiş, aman tanrııım”

    4 yıl boyunca gözümü kör etmiş aşkımdan ötürü hiç ezilmedim, yani ezmedi beni.. hayır şu vardır bilirsiniz; “ seven sikilir, siken sevilir” aforizması.. öyle bir şey olmadı yani ve 1 yıllık yedek subaylık vatani görevim (!) de dahil olmak üzere bir çok sıkıntının üstesinden gelinmesi, evlenilecek kişiyi bulduğum konusunda inancımı güçlendirdi.

    an itibarı ile, “evliliğin dünyanın en anlamlı kurumu olması” durumunu , 1 yaşındaki minik şam şeytanı kızımı da arkama alarak göğsümü gere gere söyleyebilirim. ^:nasıl oluyorsa^

    key words: aşk, sevgi, saygı, fedakarlık.
  2. bir şeyler kırıldığında çöpe atmak yerine tamir edebilmektir.
  3. Kendimi evliliğe şu an için bir hayli uzak görsem de Yedi numara dizisinde evlilik hakkında geçen diyaloğu paylaşmak istiyorum. Ne güzel bi diziydi be, İnsanlara sevgiyi, samimiyeti öğretmişti.

    "vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?
    +evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat.
    -anlamadım…
    +şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. sivri kayaları var. işte doğar doğmaz bizi ”hadi bu dağı aş” diye eteklerine bırakıveriyorlar
    -hayat yani?
    +aferin… ilk başlarda iş kolay. ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor… dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. gücün azalıyor… derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize… biliyorsun ki artık tek başına değilsin. biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin… dağ yine yalçın. ama artık yürümek zevkli. nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. çünkü yanında kendi can nefesin gibi bir nefes daha var… anladın mı?
    -her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?
    +yoldaşına bağlı… biz zeliha’mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik. canımız yanınca bir yandan ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik… ben ”pes” deyince, o ”hadi” dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım.
    -peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?
    +bilmiyorum… biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat… bak bugün deniz kenarında zeliha’mla beraber çekirdek çıtlayıp, çay içerken, mutluluk da bizimle beraber masada oturuyordu sanki…"


    Düzeltme: İlgili videonun linkini de koyalım madem link için Tiryaki adam 'A teşekkürler.
  4. sevgiliniz ile bir tiyatro oyununda tanıştıysanız
    bir bakışta aşık olduysanız
    bana bir daha öyle bakmadın diye defalarca fırça yediyseniz
    ona şiirler okuduysanız
    ona şiirler yazdıysanız
    beraber büyüdüyseniz
    ona yine aynı tiyatroda evlenme teklif ettiyseniz
    tekliften sonra aynı salonda bir tiyatro oyunu daha izlediyseniz

    artık huzur içinde yapmanız gereken eylem
    yalan
  5. almitra sözü aldı ve sordu:
    — peki üstad; evlilik nedir?
    cevap şöyle geldi:
    — yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
    ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
    tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
    ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
    ve tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
    birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
    bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi
    birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
    ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
    şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer yalnız olduğunu unutmayın,
    çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
    yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
    çünkü ancak hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
    hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
    çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
    çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez....

    (bkz: ermiş - halil cibran)
  6. çok sevdiğim insanla daha fazla ayrı zaman geçirmek istemiyorum ama işin içine ailelerin girip ortalığı karıştırdığı bir süreci de yaşamak istemiyorum. ikimizin de tek isteği sade bir nikah ile (isterlerse o 10 - 15 dakika için yanımızda bile olabilirler) evlenmek.

    işin maddi boyutunu ayrı manevi boyutunu ayrı değerlendiriyorum yine de ailelerimizin istediği "düğün" fikrini destekleyecek bir şey bulamıyorum. düğün ihtimali sadece aileleri üzmeden kırmadan yuva kurmak için değerlendiriliyor.

    sevmeyi geçtim tanımadığım 2346537842 insanla, içinde rahat olmadığım gelinlik ve ayakkabılarla omuz omuza halay çekmek veya ankara havası eşliğinde oynamak için harcayacağımız parayı sevdiğim adamla biraz sefil de olsa eğlenceli bir yurt içi - yurt dışı tatilinde harcamak istiyorum. bunu yapamayacaksak eğer yaşayacağımız ortamı güzelleştirmek, sevdiğim adama ps 4/xbox gibi oyun konsolları alıp hediye etmek ya da kiler amacıyla yapılmış minik odayı modifiye edip her ikimizin de sevdiği türden kitaplarla donatmak için kullanmak istiyorum.

    aileme bu düşündüklerimi anlattığımda ise aldığım cevap çok basit "olur mu öyle şey yahu? eş dost ne der hem?" oluyor. düğünsüz evlenmek istemek bu kadar mı zor?
  7. benim için uzaklarda olan bir eylem.

    ulan yüzüme bakınca ben daha çocuğum diyorum ''bu tipe kim kocam der ki'' demekten kendimi alamıyorum. zaten kafa olarak da hazır hissetmiyorum, ama bir gün karşıma muhabbeti ve kendisi güzel bir kadın çıkarsa '' herif mutfaktan tıkırtılar geliyor'' diyenim olur musun ? diyeceğim. ne yapayım ben romantik evlilik teklifi yapamam ama bu kafa ile güzel ironi yaparım.
  8. oscar wilde evlilik hakkında güzel bir tespitte bulunmuştur;
    " kadınlar merak ettikleri için erkekler yoruldukları için evlenir. "
  9. insanları karar verirken neden bu kadar düşündürdüğünü merak ettiğim hede.
    sen sevdiğin insanla, aşkınla aile oluyorsun. her sabah birlikte uyanıcaksınız. beraber yemek yiyip beraber uyuyucaksınız. her anınız birlikte olucak, belki sevdiğiniz insandan çocuklarınız olacak. daha ne istiyorsunuz. evlilik hayatını kötüleyen insan daha aşık olmamıştır heralde. aşık insan düşünmez ki.
  10. aradan çıksın derken araya giren müessese