1. insanoğlu varlığından beri bir çok işe el attı. sevdi sevildi, öldü öldürdü, inandı inandırdı,üredi çoğaldı medeniyetler kurdu..

    velhasıl kelam, yedi içti eğlendi fakat ne olacak bu evrenin kaderi?

    gerçekten mahşer gününü yaşayacak mıyız? yoksa insanoğlundan sonra da var olacak mı evren?

    cevap aradığımız soruların birkaç mantıklı teorisi şu şekilde;

    evrenin şeklini daha önce görmüştük. evrenin şekli


    1-Büyük Çöküş
    büyük çöküş teorisi evren yeteri kadar büyüdüğünde yani toplam kütle miktarı kotasını doldurduğunda içine doğru çökerek başlangıç haline dönmesi öngörüyor.

    2-büyük donma veya ısı ölümü
    evrenin devamlı genişlemesi sonucunda sıcaklığın mutlak sıfır düzeyine düşeceğini, özkütle miktarını eşit olarak pay ettikten sonra hareketsiz kalacağını söylüyor.

    3-büyük çatırtı
    büyük çöküşü beklemeden ortalama genişliğe ulaşan evren, kendi içine çökmeye başlıyor ve yeni bir big bang'e neden oluyor.dolayısı ile mevcut evren son bulurken yeni bir evren ortaya çıkıyor.
    bu döngünün sürekli tekrar etmesi ise (bkz: salınan evren) teorisini ortaya çıkarıyor.bu durum her büyük çatırtının daha sonra ortaya çıkacak evreninin büyük patlaması (bkz: big bang) olduğu varsayılıyor.teoriye göre sahip olduğumuz evren 1 ile sonsuz evren arasında herhangi bir evren olabilir.

    4-büyük yırtılma
    kaynağı bilinmeyen kara enerji evreni büyütmeye devam edecek,özkütle parametresi doyuma ulaştığında bir yırtılma meydana gelecek sonrasında muazzam büyüklükte bir karadelik meydana getirerek komple evreni içine çekecek.

    okuduğumuz gibi olası sonların hepsinde maddenin ilk haline dönmesi ve insanoğlunun evrendeki tüm izlerinin nano saniyeler içerisinde silinmesi var.

    sizce de ırkımızı ve felsefemizi biraz abartmıyor muyuz?
  2. eğer teknolojimiz ile kendi kendimizi yok etmezsek,

    dünya üzerindeki yaşam için en büyük doğal tehdit, kaderin bir cilvesi olarak, en başta dünyaya yaşamı getiren süreçler olabilir: uzaydan gelecek darbeler. jeolojik kayıtlar tarih boyunca gezegenimizde çok sayıda türün yeryüzünden silindiğini göstermekte ve bunların bazılarının sebebi dünya'ya çarpan göktaşları ve kuyrukluyıldızlar olabilir.

    bu kitlesel yokoluşların en ünlüsü 65 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. dünya'ya çarpan bir göktaşının dinozorların toplu ölümünde rolu olduğu biliniyor.

    ömrünün sonuna doğru güneşin kırmızı bir deve dönüşmesiyle, gezegenimizin bakteriler için bile yaşanamaz bir yer haline geleceği, kesin olan tek gerçeklik gibi görünmekte. bu, iyi anlaşılmış bir süreçtir ve bizi neyi bildiğimizi zannettiğimizden, neyi bildiğimizi düşündüğümüze geri götürmekte.

    güneşimiz gibi tüm yıldızlar, yakıtlarını tükettikçe, bu kaçınılmaz kadere boyun eğerler. güneşin dış katmanlarını kütleçekim etkisine karşı tutmak için gerekli enerjiyi, hidrojen çekirdeklerini helyum çekirdeklerine dönüştürerek elde edebilmek için yeterli miktarda hidrojen güneşin çekirdeğinde bulunduğu sürece, güneşimiz ve dünyadaki yaşam koşulları için her şey yolunda gidecektir.

    güneşimiz yaşamına, bu bahsettiğimiz süreci yaklaşık on milyar yıl sürdürebilecek kadar yakıtla başlamıştır ve biz bu sürenin yarısından da kısa bir zaman dilimindeyiz. bu, elbette, bizim için iyi bir haber.

    ama ilerisi için değil.

    edit: başlık yanlış düzeltilmiş evrenin değil, dünya'nın nihai kaderi.
  3. teknoloji iyice geliştikten sonra, devletlerin birbirini toplu kitleleri hedef alan atom bombası benzeri silahlar ile birbirini yok ettikten sonra dünya üzerinde yaşamayı başarmış farklı bir primat türü sahne alacaktır. halihazırda 'bonobolar' buna bir örnektir. taşları sivriltip bir araç haline getirebilmektedirler. insan ırkı tükendikten sonra yerimizi alıp zaman içinde evrimleşip tekrar bizim gibi kendilerini yok ettikten sonra baska bir türün sahne alması ve evrimleşmesiyle sürüp bir sonun olmama ihtimali olabilir.
  4. dağılmak birleşmek dağılmak birleşmek dağılmak birleşmek sonsuza kadar...deyolla bilim adamları.