1. çok kitap okuyan insanları kısaca anlatayım. ilk başlarda kitapları çok sever. okudukça okumak ister. zamanın çoğunu kitaplarıyla geçirdiği için çevresindeki insan sayısı zamanla azalır. kitap okumaya devam ettikçe bu dünyanın boktan ve sıkıcı insanların boktan küçük çıkarlar peşinde koşan kapitalizmin kölesi olduklarını görür.

    kitaplarıyla dünyasına daha çok bağlanır. okudukça çevresindeki insanların sığlıkları seviyesizlikleri daha çok batar gözüne. bu boş insanlarla zaman kaybetmektense kitaplarıyla arkadaş olmaya devam eder. sonrasında yalnız kendi başına takılan diğer insanlar tarafından tuhaf insan olarak görülen birine dönüşür.

    bu insan kendisi gibi başkalaşmış biriyle karşılaşmadıkça üreyemez. kendisi gibi içine kapanmış iki kişinin tanışması hatta karşılaşması bile zor. bu yüzden tek başıma evimde kitap okurken öleceğim bir gün. evrim beni elimine etmiş olacak.
  2. (bkz: mustafa kemal atatürk)

    soyunu sürdürmediği için elendiğini mi varsayalım, yoksa kendi "sürüsünün" yeni nesiller üretebilmesini sağlayacak sağlıklı bir ortam bıraktığı için onu tebrik mi edelim, tartışılmalı.

    tamamen öznel bir bakış açısıyla, evrim kavramının salt biyolojiyle açıklanmasını, insanın evrim sayesinde gelişen zihinsel aktivitelerine bir hakaret sayıyorum. toplumsal-kültürel aktivitelerimizde bugün bile nasıl ki "mürüvvetini göreyim" türünden nesil devamını teşvik eden yaklaşımlarla karşılaşıyorsak, aslında nesil devamı fikri, "insanlık" çapında değil fakat rekabet halindeki iki aynı türden hayvan sürüsünün pozisyonu misali, ülkeler arasında da gözlenebilir. bu durumda birilerinin kendini sürüsü için feda ettiğini ve tek derdinin "mükemmel genlerini gelecek nesle aktarmaktan" çok daha fazlası haline geldiğini iddia edebilmeliyiz.

    bu bağlamda atatürk'ün de çok kitap okumuş bir insan olarak evrimde kazandığı yeri küçümsemek büyük bir yanılgının eseridir ve yanlıştır. evrim her ne kadar günümüzde "genini aktarmak" olarak algılansa da, savaşın çok yönlü olduğu gerçeğini ihmal etmemeliyiz.

    öte yandan, ben çoktandır fazla okuyan biri olamasam da, kitaplara sığınarak rahatlayamayacak kadar tiksinti duyup, kendimin de evrimde etkisiz olacağını düşünüyorum. fakat bu, kitapla değil, bizim içimizdeki çabalama isteğiyle alakalı bir şey. kimi zoru gördüğü zaman nasıl kıracağını düşünür, kimiyse "o engeli koymadım ki aşmak için çabalayayım" der. bu, insanın karakteriyle ilgilidir.

    düzenleme: @karanlik adam uyardı, beni meme'den haberdar etti. evrim ağacı'dan konuya dair bilgiyi alıntılıyorum:

    !---- spoiler ----!

    mem (ingilizce: meme), bir kültür içerisinde kişiden kişiye aktarılarak geçen fikir, davranış veya bilgi parçalarına denir. mem kavramı, genlerle özdeşleştirilir ve genlerin biyolojik olarak aktarılması gibi, memlerin de kişiden kişiye ancak genetik olmayan yollarla aktarıldığı düşünülür.

    memler üzerinde de, tıpkı genler ve bireylerin üzerinde olduğu gibi "seçilim baskıları" olduğu düşünülmektedir. çünkü bir mem (düşünce, davranış, fikir parçası) eğer ki yeterince güçlü, işe yarar ve/veya inandırıcı değilse, aktarılmasına son verilir ve yok olur. bu olay, canlıların doğal seçilim etkisi altında elenmesine benzetilir. benzer şekilde, bu seçilim etkisi altında memlerin gelişip evrimleşebileceği düşünülmektedir. bu; bilgi, fikir veya davranışların dallanıp budaklanması ve gelişmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

    mem kelimesi, 1976 yılında, richard dawkins'in "gen bencildir" (the selfish gene) isimli kitabında ortaya atılmış ve dile yerleşmiştir (örneğin bu tabir de bir memdir ve kulaktan kulağa yayılarak insan diline yerleşmiş, seçilime karşı koymuştur). mem kelimesinin mucidi richard dawkins olsa bile, "memetik" (mem bilimi) oldukça eskilere, 1844 yılında max stirner'ın "ego ve kendisi" isimli kitabına kadar gider. burada da benzer kavramların kültürlerde bulunduğu ve bireyler arasında aktarılıp geliştiği ileri sürülür. stirner, örnek olarak milliyetçiliği ve dini verir. bunlar, günümüzde de memlerin en güzel örnekleri olarak karşımıza çıkarlar. geçmiş bir zamanda, belirli toplumlarda, belirli etkiler altında yaratılan bu inanç, düşünce ve davranışlar, günümüze kadar aktarılmış ve günümüze kadar evrimleşmiştir. bu sebeple insanlık tarihinde yüz milyonlarca farklı din ve tanrı, bir o kadar farklı siyasi görüş, vb. bulunmaktadır. bunlar babadan oğula, kulaktan kulağa aktarılan bilgi türleridir ve her yeni nesilde, tıpkı genler ve bireyler gibi evrimleşmekte; başarısız olanlar (örneğin antik yunan tanrıları) seçilim etkisi altında elenmekte, en güçlü olanlar ve dönem insanlarının ihtiyaçlarına en çok cevap veren düşünüşler ise varlığını sürdürmektedir (örneğin allah, god, yehova, kapitalizm, sosyalizm, vb.).

    konuyla ilgili pek çok benzer düşünce, farklı bilim adamlarınca ileri sürülmüştür. tek tek her birini izah etmeye gerek yok ancak başlıcaları richard semon, luigi luca cavalli-sforza, marcus feldman, malcolm gladwell, aaron lynch, daniel dennett, richard brodie ve richard dawkins gibi bilim insanlarıdır. dawkins zamanına kadar geliştirilen bu konsept, dawkins tarafından zirveye çıkarılmış ve tekrar meşhur edilmiştir.

    bir bilim olarak memetik, 1990'larda doğmuştur ve memleri evrimsel modeller dahilinde incelemeyi hedefler. günümüzdeki nöro-görüntüleme teknikleri sayesinde, konuyla ilgili deneysel araştırmalar yapmak mümkün olabilmektedir; bu sebeple yavaş yavaş yerleşmekte olan ancak hala resmi bir bilim dalı olmaktan uzak bir alandır. bu sebeple, türkiye'de de bu alanda henüz somut bir çalışma yürütülmemektedir ve hiçbir üniversitede eğitimi verilmemektedir. zira konu, henüz ders kitaplarında da yer almamaktadır.

    memetik dergisi isimli bir bilimsel makale dergisi, 1997-2005 yılları arasında elektronik olarak yayınlanmıştır. ancak daha sonra dergiyi çıkaranların el değiştirmesiyle yayın hayatı sona ermiştir.

    günümüzde, konunun terminolojisi ve kapsamı geliştirilmekte ve bazı üniversitelerde konuyla ilgili araştırmalar yürütülmektedir. konu, bilimsel olarak oldukça sağlam gözükmektedir ve kısa bir süre sonra gerçek ve resmi bir bilim dalı olarak bilim dünyasında yer alacağı şüphesize yakındır. elbette ki memetiğin de pek çok eleştiricisi ve karşıtı vardır. örneğin luis benitez-bribiesca isimli bir bilim insanı memleri ve memetiği "sahte-bilimsel dogma" (pseudoscientific dogma) olarak tanımlamakta ve evrimsel biyolojinin diğer bilimlerle karıştırılmaya çalışıldığını ileri sürmektedir. mary midgley isimli bir diğer bilim insanı ise, toplumun bu şekilde tekil ve sınırlı kavramlarla genellenemeyeceğini ve gözlemlenemeyeceğini ileri sürmektedir. diğer bir karşıtlık sebebi ise, memlerin doğrudan "düşünce" demek olduğunu iddia etmesi ve bizim üzerimizde bir "düşünce"den farklı olarak ne tip etkileri olduğunun bilinmediğini, memlerin kendisinin de bir mem olduğunu (yukarıda da belirtmiştik) ve bu sebeple de kendi kuyruğunu ısıran bir yılan gibi bizi çıkmaza soktuğunu düşünmesidir.

    kısacası, bu bilim dalının hala alması gereken belli bir yol vardır. ancak bazı kavramları oldukça iyi açıklaması sebebiyle, gitgide güçlendiği de bir gerçektir. ne var ki bilim, karşılıklı fikirlerin sürekli çatıştığı ve hep daha iyi fikirlerin bu sayede geliştiği (diyalektik) bir bilgi türü olduğundan, memlerin hayatımızda yer bulup bulmayacağı, gelecekte daha net bir şekilde ortaya, yine bilim insanları ve onların özverili çabaları sayesinde konulacaktır.

    !---- spoiler ----!
  3. katılmadığım önerme. aksine, okuduklarınızı arkadaşlarınızla konuşarak paylaşmaya gayret ederseniz, (şikayet ettiğiniz) sığ arkadaşlıklar zamanla elenecek, çevreniz giderek daha kaliteli beyinler ile dolacak ve nihayetinde sapyoseksüel bir karşı cinsi baştan çıkarmayı başaracaksınız.
  4. kitap okuyanları değil ama uğraştığını fetiş haline getiren her türün neslini kurutuyor bence. kitap okumanın yüceltilecek bir tarafının da olduğunu düşünmüyorum. gerçi okuma eylemini nasıl tanımladığımızla ilgili. biriktirmeye yatkın, kabız karakterli; okumanın sadece "biriktirmek" olduğunu düşünen kibirli biri olmak yerine kahvehanede sabahtan akşama kadar taş dizilse daha iyi. popülist tepki değil bu, cidden bak, kitap fetişi tüm şaşkınlığını, farkındalığını, tutkunu yok edecek cinsten bi' manyaklık. şimdi hacı okumak var, okumak var.
    yok