1. bir şeylerin farkına varmak? gözün önündeki perdenin kalkması?

    kendimizle bir bütün olarak sürdürdüğümüzü sandığımız bu hayatı aslında parçalara ayrılmış bir şekilde devam ettiriyoruz. zevklerimiz, hobilerimiz kısacası ilgilendiğimiz ve yaparken/yapmayı hayal ederken mutlu olduğumuz şeylere bölünmüş durumdayız.

    hayatta yapmayı istediğimiz şeyleri yapamıyor olsak bile bunu hayal ediyor oluşumuz sahip olduğumuz potansiyeli onlarca parçaya bölmek için yeterli. böyle olunca da aklımız bir orada bir burada oluyor, böylelikle hiçbir şeye tam anlamıyla kendimizi veremiyor ve başarılı olamıyoruz.

    nefret ediyorum çoğunuzdan ama en çok kendimden. neden ne yapmayı istediğime karar verip sadece ona odaklanamıyor, onlarca parçaya bölünüyorum ki
  2. bireyin ne yaşıyor olduğunu, durumunu, hislerini fark edişi.

    insan, düşünceleri değildir. "düşünüyorum öyleyse varım" değildir. düşünce, yardımcı niteliktir. aslolan duygularıdır. önce duygu vardır. düşünce, buna bağlı olarak -bu duygulanımlardan hareketle- neyin ne olduğunun tespitini, kategorizasyonunu öznel olarak yapar. tabi yapmasına izin verilmişse, kişi buna imkan bulabilmişse..

    ebeveyn bu yukarıda söylediğim bilince sahipse (-ki buna sahip ebeveyn onbinde bir bile değildir kanımca) çocuğun kendinden farklı olduğunun farkındadır. yenilecek yemek, gezilen bir park, bir tv programı, bir müzik vs. karşısında kendinden farklı duygulanımları olabileceğini bilir. çocuğun bu reaksiyonlarına saygıyı içten hisseder ve buna uygun davranır. yani çocuğun duyguları temelinde düşüncelerini oluşturmasına olanak sağlar. çocuk bu şekilde büyümekte ise "kendi" olarak varolmaktadır. yetişkinliğinde de ihtiyaç duyduğunda duygularının çoğunlukla farkındadır ve buna uygun olarak hareket eder.

    bu bahsettiğim çocuk büyütme olanağı sağlanmadığından büyük çoğunluğumuzda, beynin bu duygu ve düşünce hareketlerinden sorumlu kısımlarının (sağ ve sol beyin lobları) arasındaki iletişim neredeyse kopmuştur. olaylar ve seyler karşısında duygulanımlar hep olmakta ama beynin diğer kısmı bunları algılamamakta, görememektedir. doğamızın işleyişi artık sorunludur ve bu acı verir (bunun da çoğu zaman farkında olunmayabilr, öfke oluşur bunun da farkında olmama durumu sözkonusu olabilir). bu bahsettiğim doğal işleyişin yerini bir nev'i ebeveyn, çevre toplum işgal etmiştir denebilir. kime yada kimlere ait olduğu da belirsiz, belki 1000 sene önceden gelen bir akım, bir düşünüş şekli çocuğa dayatılmıştır. çocuk için "şöyle olan birşey", bu çok bilen kişi ve kesimlerce engellenmiş ve "o şey şöyle değil böyle" olmuştur.

    iç karmaşaların nedeni budur; duygu bir şey demekte, başkaları başka bir şey demekte, içselleşmiş ve kendine ait olmayan bazı yapılar da kişinin gerçek duygularıyla çatışabilmektedir.

    entelektüel denilen kesimlerin de içinde bulunduğu bir kesimin bireylerinde -duyguları temelinde oluşturmamış olduğu- düşünce, duyguların önüne geçmiş ve kişiyi yönetmekte, diğer tarafta sanırım en ağır şekliye psikopatlarda, duygular, düşünceyi tanımamakta ve istediği ne ise onu o an almak şeklinde bir hareket tarzı gelişmektedir.

    hazır psikopat demişken bir ek bilgi olarak; gördüğüm kadarıyla şu dönemde dünyada 5-10 (hadi sülaleleriyle birlikte 1000-1500 diyelim) psikopatın zihniyeti -tabi psikopatsever sıradan görünümlü insanların da kandırılma ihtiyacının verdiği destek ile birlikte- hakimdir ve kanımca nihai çözümlemede yokoluş istemektedirler.

    neyse, farkındalık işte kişinin çocukken sağlanmamış bu olanağı büyüdüğünde kendi iradesiyle yapmasıdır. gerçek duygularını görmesidir. buna bağlı olarak kendi özüne uygun düşmeyen kanserli hücre gibi içine dayatılmış yapıları farketmesi, bunları ruhsal bünyeden atması gibi bir sonucu ve kendisi için olumlu bir değişimi beraberinde getirir.

    elimize kıymık batsa, bünye onu atmak ister. çektiğimiz acılar ve öfkelerin sebebi de ruhsal bünyede bu kıymıkların (hatta enfekte olup sorun büyüyebiliyor) henüz atılmamış olmasıdır ve kişiye bunun için çabalaması çağrısıdır. kişinin kendi kendine feryadıdır. bu iç sese kulak vermek yada gözardı etmek kişinin tercihindedir. ben buna kulak verip çaba gösterenlere yani kendisine saygı gösterenlere, gösterme çabasında olanlara saygı duyuyorum.
    a man
  3. farkındalık, tedavisi olmayan bir hastalıktır.
    zahle