1. Yoksul evlerin vazgeçilmezi. Bizim evde de var.
    Ben doğmadan yalnızca birkaç sene önce izmir’e gelmişti sülalemin büyük bir kısmı. Taşradan gelmişlerdi. Dolayısı ile ne kasaba hayatı ne de şehir hayatı biliyorlardı. Orda yer sofrası olunca, izmir’de de uzun bir süre yer sofrası oldu. O lacivert sofra bezi ben ilkokula giderken sabah da yere iner kalkardı, akşam da. Filmlerde, arkadaşların evlerinde masada yemek yenildiğini görürdüm, duyardım. Çok özenirdim. Ama bir türlü bizim eve masa alınmazdı. Pahalıydı herhalde biraz. Eh, alışkanlık da var. Yer sofrasını seviyordum, o da ayrı mesele. Bazen arada nostalji olsun diye yer sofrası kurarım, çok güzel oluyor. Ama yine de masada yemek yemeye özenmiyor değildim. Böyle tak tak masaya malzemeler inecek, yiyeceğiz ve kalkacağız. Ne kadar de elit. Vay be.

    Gel zaman git zaman, babamda bel fıtığı çıktı. Doktor yer sofrasında yemenin zararlı olduğunu söylemiş. E biz de artık bir masa alalım dedik mecburen. Babamın fıtığına üzülüyordum ama bir yandan da bir masamız olacağına seviniyordum. Acaba nasıl bir masa alacağız? Nereye koyacağız? Yanına kaç sandalye alacağız? Bu sorular kafamda dönüp dururken, babam eve öyle bir masa getirdi ki tüm hevesimizi kursağımızda bıraktı. Evet, babam fayanslı masa almıştı. Bilmeyen varsa diye görselleri şöyle bırakayım. Ben neler hayal ederken, babam tuttu ne getirdi. Açıklamasını şöyle yaptı: “e şimdi normal masa alsak, bir de sandalye gerekecek. Bak bunun tekerlekleri var. Yemek indireceğimiz zaman süreriz çekyatların oraya, yeriz. Sonra geri köşeye koyarız. Yaz gelince de süreriz balkona orada kalır. Zaten yazın kahvaltıyı da akşam yemeğini de balkonda yiyoruz. Ha bir de paramız buna yetti.”

    İşçidir benim güzel babam. Elinden bu gelmiş, ne yapsın. Ama hala üstünün fayans olmasını anlamış değilim. Yıllardır yerde, toprak üstünde yemek yiyen adamın direkt ahşap masaya geçmesi zor oldu herhalde, o nedenle fayanslı masayı seçmiş olabilir. Sonraları baktım ki, bizim tüm komşular fayanslı sehpadan almışlar. Pek şaşırtıcı gelmedi zira hepsi işçi, hepsi fakir.

    O masa 10 sene önce falan geldi. Hala da duruyor. Nelerin yemeği yenmedi ki üzerinde. Kaç demlik çay bitti. Nelerin dedikodusu yapıldı. Nelerin kavgası edildi. Dört senedir ailemden ayrıyım. Yılda birkaç kez gidiyorum izmir’e. Çok yerde yemek yedim de hiçbirinin tadı o masada yenen yemek gibi olmadı.