1. en sade haliyle fine dining, oldukça küçük, tadımlık porsiyonlarda gurme tatların sunulduğu restoranlardır. ülkemiz de temelleri yeni yeni atılan gastronomik akımdır..

    bir diğer deyimle fine dining, bölgede üretilen yahut taze ve en kaliteli ürünleri birleştirip, doğru tabak, farkli tatları içleştirmek, sade ama şık bir sunumla, misafirler yemek yerken onların orgazm olacak seviye de bir nirvanaya ulasmasını sağlamak. elbette orgazm'dan kastım fiziksel değil, beyinsel.. avrupa'ya ve diğer kıtalara kıyasla fine dining, ülkemiz de çok yanlış yorumlanabiliyor.. kendini fine dining olarak tanıtan bir mekana gittiginiz de kıstas olarak sadece fiyat olarak fine dining konseptini uygulayan mekan olduğunu anlıyorsunuz.. avrupa' da bir kaç kere fine dining'ı sistematik bir şekilde uygulayan mekanlara gittiğim için ve egitimimi de aşçılık üzerine aldığım için bu karsilastirmayi iyi bir şekilde yapabiliyorum. bir mekan' da şef ile görüşmek istedim elbette diyip şefi çağırdılar. kendimi tanıtıp, servis çok yoğun değilse, ona şarap ısmarlamak istediğimi belirttim.. seften gelen cevap aynen şöyleydi; " ismarlamak benim işim, sonuçta siz bizim misafirimizsiniz " dedi. abiyerlik görevini devredip hemen geleceğini söyleyerek müsade istedi.. inanın bu duygu bambaşka. . hele ki daha önce 2 michel yıldızlı bir mekanın sefligini yapmış birisinin basit bir müşterisinin isteğini bu denli cevaplamış olması çok başka bir şey. . ego sıfır adam da.. bilmeyenler için " abiyerlik " siparişi yöneten kişi ve bu kişi genel de mutfak şefi olur. . şef olmadığı zamanlar da, bu görevi sous şef dediğimiz mutfak şefi yardımcısı yürütür.. fransizcadan gelmektedir bu kelime.

    neyse esas konumuza dönelim, şef elinde bir tabak ile geldi, baktım elinde ki tabakta aparatif şeyler var. yeni menu calismasi yapıyorlarmış bana da tattirmak istedi. ve ben hayatım boyunca öyle lezzetli şeyler yemedim.. biraz avrupa'dan, biraz turkiye'den konuştuk. . etleri sous vide dediğimiz yöntemle pisiriyorlarmis. bilmeyenler için " sous vide " pişirme yontemi kisaca; " ürünün esas suyu yani özü dışarıya kaçmadan, son derece sağlıklı özel paketleri ile pisirilme yöntemi. şaraplar sürekli yapılan yani üretilen yerlerinde sürekli denetlenerek kalite standartı saglaniyormus. şef tedarik kısmını asla ama asla bir başkasına yaptirmazmis.. her gün ama her gün sabah güneş doğmadan, kalkıp sebze meyve hâline, ardından balıkçı pazarına, oradan da kasapa gidiyormuş.. düşünsenize bizim ünlü sosyetik medyatık şeflerin her allahin günü bunları yapacak. imkansız! sonra neden michel yıldızlı ( bu yıldızları da, restorana kendi menüleri ile aldırmış yani kendisi orada şef değilken, o restoran da yıldız yokmuş. . ) daha doğrusu kendi kazandırdığı michel yildizlarini bırakıp başka bir restorana geçtiğini sordum. tatminsizlik dedi. adam meslekte nirvanaya ulaşmış, tatminsizlik yaşıyor lükse bak! nasıl yani diye sorunca güldü, restoranın bulunduğu bölge de sebzeler kisitliymis çeşit olarak, bu da sürekli birbirine benzeyen lezzetler cikmasina sebep olduğu için sıkılıp, sıfırdan bir yerin her şeyine imza atmak istemiş. bir çok yatırımcı ile görüşüp kendisine e fazla inanan kişinin mutfağına kral olmaya karar vermiş, evet yanlış okumadınız " kral " olmus.. özellikle avrupa'da aşçılar ust düzey bir bireydir.. yanlış hatırlamıyorsam eskiden fransa' da soyluların üst sınıfında sayılıyormuş aşçılar.. velhasıl kelam değerli youser ve youreads okuyucuları ülkemiz de gerçek mânâ' da " fine dining " mekanlar açılması için çok değerli şeflerimiz o everest dağı kadar büyük olan egolarını bırakması ve yatırımcı olan iş adamlarının da az harcayarak çok para kazanma hayalinden vazgeçmeleri lazım.. erinmeyip okuduğunuz için teşekkür ederim..