1. ilk kez bu yaz gittiğimiz, 1 haftamızı geçirdiğimiz ve ayrılırken sevgiliden ayrılır gibi üzüldüğümüz bir güzide izmir beldesi. eski olanı ama, yeni foça'ya maalesef gidemedik.

    izmir'e 10 saatlik bir otobüs yolculuğu sonrasında 1.30 saatlik de bir minibüs yolculuğuyla eski foça'ya ulaştık. uzun ve yorucu geçen yolculuğu daha sahile ayak basar basmaz unuttuk. hemen hemen her akşam sahile inip yürüdük, oturduk. taşlı yolları, kıyıdaki hepsi birbirinden güzel taş evleri, güzel insanları... kalabalık ama sessiz sakin, huzurlu. kafamızda hep aynı düşünce vardı: "burada yaşanır işte, bir ömür şu sokakları yürüsem sıkılmam."
    karelerce fotoğraf çektim ve kadraja giren hiç kimse suratını asmadı ya da laf atmadı. banklara oturmuş muhabbet eden teyzelerle amcalar, sahildeki sıra sıra lokantalarda oturan, sessizce beraber şarkı söyleyen genç arkadaş grupları, sokakları turlayan aileler... herkes mutlu, herkes huzurlu. gerçekten de insana huzur veren bir şeyler var foça'da.
    gitmeden önce karataş efsanesini okumuştum, karataş var mıdır, bastım mı bilmem ama bence foça'ya tutkuyla bağlanmak için gidip görmek yeterli.

    çektiğim birkaç kare fotoğrafı da buraya iliştirerek bitireyim:

    gece renkleriyle büyüleyen marina
    teknesiyle uğraşan balıkçı amca
    saatlerce yürünesi sokaklardan biri
    ara sokakta bir kahve
    45 dakika sırada beklediğimiz (değdi ama) meşhur dondurmacı nazmi usta
    tatlı mı tatlı akordeon ikilisi
    tekne turlarıyla gidilebilen ve saatlerce çıkmak istemeyeceğiniz güzellikte bir koy