1. tezer özlü'nün 1968 yılında yazdığı ve yaşamına intihar ederek son veren can iren’e ithaf ettiği öykü.

    öykü, kısalı uzunlu dizelerden ve dikey yazılan sözcüklerden oluşur. bu yönüyle, bir öyküden çok, bir şiiri anımsatır. 

    öyküde büyük harflerin ve noktalama işaretlerinin kullanılmaması öykünün yerleşik kurallara başkaldırı niteliği taşıdığını düşündürür. bu öyküde, özlü’nün yıllarca tedavi görmek zorunda olduğu hastalıkların belirtileri görülebilir. 

    “gabuzzi”, bir yabancılaştırma cümlesiyle başlar: “öyküme gabuzzi adını veriyorum” cümlesi, anlatılanların kurmaca olduğunun ilk göstergesidir. öykü anlatıcısı, gabuzzi’nin kim ya da ne olduğunu, onu tanıyıp tanımadığını, gabuzzi’nin kendisine neyi anımsattığını bilmemektedir.

    öykünün yazıldığı dönemlerde kendisine manik-depresif tanısı konan tezer özlü’nün bu öyküsündeki anlatıcı “manik-depresifler kendilerini değil bir başkasını öldürürler.” düşüncesini sorgular.

    yazarın öykülerinin çoğunda görülen ölüm korkusu teması bu öyküde de kendini gösterir. anlatıcı, ölüme ölmemekle karşı çıktığını söyler. 

    manik-depresifliğin önemli belirtilerinden biri düşünceler arasında herhangi bir mantıklı bağlantı kurulamaması ve çağrışımlardaki hızlanmadır. manik-depresif özellikler taşıyan anlatıcının düşünceleri arasında da herhangi bir mantıklı bağlantı yoktur. başkasına verilen güzel bir kalem, bunni’nin kapuskanın içinden çıkan saçı, bir dilim fazla karpuz yemek için esentepe’ye sırtında büyük bir karpuzla tırmanan süm, roma’da müzelerin içinde resim yapan ayakları felçli kadınlar, navona meydanı’ndaki cafe trescalini, anlatıcıya gül alan bir alman, kendini on sekiz yaşında sanan seksen iki yaşındaki nüzullü kadın, top oynayan anne, baba ve çocuklar, istanbul’dan simav’a sandıkla götürülen ve simav’dan ödemiş’e sandıkla götürülmek istemediği için ölen büyük ve kör nine, gelmesi beklenen, ama geldiğinde sigarasını atarak kaçan bir profesör, anlatıcının birbiriyle bağıntılı olmayan düşüncelerini oluşturur. 

    öyküdeki “artık sözcüklere inanmıyorum sözcükler yanıltıyor / beni” cümlesi anlatıcının düşünceleri ve cümleleri arasındaki kopukluğun nedenini ele verir. cümlenin yapısal olarak bölünmüşlüğü, anlatıcının ruh halindeki bölünmüşlüğün de simgesidir. anlatıcı gerçekliğe ve dilsel göstergelere inancını yitirmiştir. bu bağlamda, kim ya da ne olduğu bilinmeyen gabuzzi, anlatıcının hayalinde ürettiği bir figür niteliği taşır.

    “gabuzzi huzurevine gitmiyor / … / bir odaya iki kişi yatırdıkları için / ve huzur bulamadığı için”, “gabuzzi’nin resmi duvarda asılı / gabuzzi ne zaman resim yapardı”, “gabuzzi’nin de ayakları felçli mi / hayır / gözlükleri var onun / ve yatarken üzerine gazete örtüyor” cümleleri, gabuzzi’nin bir insanın hayali olduğunu düşündürür.

    anlatının sonunda anlatıcı kendini vatikan’a uzanan geniş caddeye bırakır ve kalabalıklar içinde kaybolur. sıra dışı bir insanın sıradan insanların arasına karışması, aslında herkesin aynı sağlıksız ruh haline sahip olabileceğini düşündürür.
  2. iletişimden bir kullanıcının paylaşımı konuyla ilgili açıklayıcı bir boyutta olduğu için aktarmak istiyorum. kendisi üye değil sanırım ya da başka bilinmeyen bir nedenden ötürü oradan ulaşmış.

    !---- spoiler ----!

    gabuzzi - tezer özlü başlığındaki 39038 numaralı yorumda bahsigeçen gabuzzi ,lina gabuzzi hanımdır.kendisi italyan asıllı sanatcıdır.vatikan da son günlerini geçirmiştir.ilk müstakil gravüratölyesini kurmuştur.babası abdulhamitin doktoru giuseppe gabuzzi dir. sevgi ve saygılarımla

    !---- spoiler ----!
    abi