1. genelde buluşmalara erken giderim. arkadaş grubumla buluşacak olayım ya da abimle fark etmez. önceden gidip oturmayı severim. kendi yüzümden daha az vakit geçirmek zorunda kalmayı istemem. oturup müzik dinlemeye devam ederim. hemen yanımda bir garson belirir sipariş için. normal olarak varsa menü isterim yoksa arkadaşımı bekleyeceğimi söylerim sipariş için. ve garson kayıplara karışır. masada 3-4 kişi olmuşuz bir şeyler yiyip içmek istiyoruz ama kimse uğramıyor masaya. göz ucuyla bakmıyor bile. en başta "beleşçiliğe gelmedin dimi?" dercesine gerip sonradan umursamamak neden? yapılmasın bence böyle bir şey ya.

    not: garsonlar senin uşağın mı gibi karşı çıkmalar olmaz umarım. herkesin kendi işi sonuçta, herhangi birini mesleği yüzünden küçük görmek dünyanın en aşağılık şeyi.
    jimi
  2. aslında işletmeler farkında değil lakin çok önemli bir görev icra ediyorlar. garsonun sergilediği performans sizin sonraki gelişiniz için bir referans oluşturuyor ister istemez. zamanlaması, sempatisi, ürünleri sunuşu - tanınması, hesabı getirişi... her biri bir ölçüt oluyor müşteri gözünde. ama bizim ülkemizde ne bu iş çok profesyonel olarak layıkıyla yapılıyor ne de müşteri garsona gereken değeri veriyor.

    bugün bile bir kaç farklı tespit yaptım olay mahallinde.

    ilki sipariş alma usulü. gerçekten anlamış olmak ve doğru olanı getirmek mühim. varsa bir terslik orada kriz yönetimini sağlayacak yeterlilikte olmalı arkadaşımız.

    bir diğeri servis sonrası, işletme içi hareketlere dikkat etmek gerek. saha içinde topsuz alanda bekleyen futbolcu gibi teyakkuz halinde olmalı ;meslektaşı ile abartılı şakalaşırken değil.

    mümkünse baştan sona o yönetmeli süreci. ben herkese açıklama yapmak zorunda kalmayı sevmiyorum.

    hesap esnasında borçluyum da kırk gün beklemişim gibi bir tribe girmeden özenli olmalı.

    benim naçizane aklıma gelenler bunlar. eksik ve hatalı bakış açım da olabilir elbet. lakin bir yerlerde eksik bir şeyler olduğunu aşikar.
  3. bu mesleği yapmaya başladığımdan beri ruhumun bile garson olduğunu anladim. bir yere oturmaya gittiğimde bile hizmet etmeye başlıyorum.
  4. en zor işlerden. bin tane müşteri gelir gider. hepsine gülümsüyosun, hoşgeldin filan. bazısı senin bu dünyaya kendisine hizmet etmek için gönderildiğini düşünür. adamın siktiri boktan esprilerine gülümsemek ve şakayı devam ettirmek zorunda hissedersin kendini. duygusal anlamda fahişelik gibi aslında. önceden kadın müşteriler yüzüme gülerdi, cay isterdi. ben de "büyük mü, küçük mü" derdim. büyük ne kadar oluyor derdi. ben de anlatırdım filan. çayını içince giderdi. kendimi kullanılmış gibi hissederdim. ya, işte böyle. niye ümit veriyosun arkadaş. her garsona mı gülüyon böyle.
    kadın kutsaldır, kadın namustur. evet
    yok
  5. kimsenin uşağı değillerdir.