1. gece vicdanıdır her ölümlünün. yüzleşme vaktidir, hüznüdür, isyanıdır. insan gece doğar aslında, gece yoğrulur bütün günahlarıyla. vicdanını ve insanlığını acıtmadıysa eğer, aydınlanır simsiyah.

    ben sana gece gelmiştim, çünkü soğuktu bir şehir ve üşüyordu ellerim.
    sordum "aydınlatır mısın geceyi?",
    cevap verdin "istiyorsan bütün siyahlarım senindir, ben dahil..."
  2. gece gecenin dostudur. geceyi yaşayan her insanın her insana bir selamı vardır. aynı gecede farklı geceyi yaşayan ne çok insan vardır değil mi ? kim bilir kimlerin derdi aynı dermanı aynıdir.

    bazen taksici ile müşterinin kaderi bile aynıdır. gece içinde aynı kaderi ayrı ayrı yaşarlar. o an aklıma gelir yalnızlığı yaratanın da kendimiz olduğu. insanı bırakan da insandır. unutmayın.

    geceler hatırlamak için vardır.
  3. bu konuda bir aforizma sıçacağım:

    "gündüz yaşamayan, gece uyuyamaz."

    uyumak da bir nevi ölümdür. ölümün küçüğüdür. ve ancak yaşayan şeyler ölürler.
  4. uyuyamama sendromu. güneş doğmadan uyumak haram oluyor bazen. sol omzu ağrısa "kalp krizi geçiriyorum sanırım" deyip ayağa kalkan bir bünye, vücudunun her yerinde ağrı hissediyorsa, güneşi görmeden uyuyamaz. diyorsa başı ağrıyınca "beyin kanaması mı acaba", öksürünce "lan kesin verem oldum" diye ya da "ulan bu sidik çok sarı kesin sarılık oldum" diyorsa cidden yatak batar o anlarda. yatmak da uyumak da zor. gece uyumak çok zor.
  5. gece yalnızlara liman olan bir gün kapısıdır.
  6. kodların çözülecek intibası uyandırıp uyumayanlara yürüdüğü
    karanlığın uygar dansını sergilediği
    fikirlerin doğum çığlıkları attığı
    ve
    kendimizin en çok kendi olduğu zaman
    başlamıştır gecenin hükmü!...
  7. lacivert renginde bir zaman dilimi. akşamüstü seslerinin fısıltılara kendilerini bıraktığı sularda, lacivert lacivert rengini belli eder. gündüz gözü ile kabulü olmaz, yasa ile muhafaza edilen, mahrem ve çokça kırmızı olan ne kadar meşru ve gayrimeşru bir eylem varsa bu zaman diliminde cereyan eder. gece vakti, niyâz etmek için de ideal bir saat, isyan etmek için de. kırmızıdan nasip insanın içindeki düğümlerdir. insanın içinde düğümler olur ve bu düğümler ekseriyetle gece vakti çözülür. sabaha kördüğüm bir şeyler bırakan bırakabilir pekâlâ. çünkü lacivert rengi bağışlayan sema arza lafazan olur. göğün tanık olduğu cürümler yere fısıltılarını döker. kırmızı meselden niyet: şehvet ve cinayet! gündüz vakti iki mesel de göze batar, iki eylem de gün yüzüne alışkın değildir. tabii ki biz aklı başında insanlar cinayet işlemek yerine sevişmeyi tercih edeceğiz. sevişmekte bir ferahlık, bir rahatlık, tensel bir huzur vardır. cinayet öyle mi? değil elbette. cinayet bir ya da birkaç düzine insanın şehvetini bıçak gibi keser.

    geceyi seviniz, çünkü gece gündüz gibi acımasız değildir. cinsiyet bindirilerek tanımlarsak: gece kadın, erkek gündüz, aidiyeti rabıta edersek: gece ana, gündüz babadır. dikkat edin gündüz vaktine, tavşan gibi temkinli ve kaşları çatık! gece mütebessim bir vakit güzelliğidir.
  8. günün en sevdiğim zamanı üstelik şu aralar ailemin yanındayım ki daha da değerli çünkü yalnız kalıp kafa dinlediğim tek zaman. birşey yapmıyolar gündüz de ama insan yalnızlığa bir kez alışınca sonra başkasıyla yaşamak değişik gelmeye başlıyor
    wtf
  9. iç dünyayı simgeler.
  10. nasıl anlatırım nasıl anlatırım diye düşünürken şöyle bir şeyle çıkageldim.

    bir üstteki girdideki "kendimizin en çok kendi olduğu zaman" cümlesi tamamen gecenin benim için ne olduğunu anlatıyor. hayatımda verdiğim önemli kararların %99unu geceleri veririm. çünkü geceleri ben; daha bi benim. geçen hafta bi gece; geceleri olduğum beni tüm hayatım yaymaya karar verdim. umarım artık daha mutlu bi ben olur :)