• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.40)
gemide - serdar akar
üzerinde üstünkörü tartışılmış ama değeri pek bilinmemiş bu iki film, sinemamızın en özgün ve ustaca işlenmiş hikayelerinden. akad'la akar'ı birlikte izlemek unutulmaz bir deneyim olacak. yalnızlar rıhtımı, açıklarda tek başınayken huzur bulan kaptan rıdvan'la (sadri alışık), bar şarkıcısı “kontes” güner'in (çolpan ilhan) hüzünlü hikayelerini anlatır. senaryo, şair atilla ilhan tarafından (ali kaptanoğlu takma adıyla) izmir pasaport limanı düşünülerek yazılmıştır. filmin ömer lütfi akad'ın tercihiyle istanbul'da çekilmesi, iki şehrin limanları arasındaki fark sebebiyle zamanında eleştirilere konu olmuşsa da, filme özgün ve dokunaklı bir mekan kurgusu kazandırmıştır. film boyunca gittiğimiz her yerde karanlığın ortasında buluruz kendimizi. böylece karakterlerin içinde bulunduğu duygusal yalnızlık görsel bir karşılık bulur. filmin düşmüş kadın hikayesine yaklaşımında hem karafilm türü etkisi hem de şiirsel gerçekçiliğin izlerini görmek mümkündür. bu melezlik famfatalsiz bir karafilm yaratmış, suçu bir kadına atmak yerine birbirini kazıklayan erkeklerin sinsi ve yalancı hallerini görünür kılmıştır. akordeon ve tangoya rağmen, karakterlerin tüm insanlığa mal olmuş çaresizliği hayli yerlidir. yalnızlar rıhtımı'ndan kırk yıl sonra, bu yerli ve kopkoyu karanlık gemide filmiyle sembolik mekana taşınır. film, bir hayat kadınını (ella manea) kaçırıp gemilerine getiren dört denizcinin hikayesidir. tekinsiz laleli gecesini saymazsak tüm film boğaz açıklarında demirlemiş bir gemide geçer. serdar akar'ın gemisi, suçu kadında değil birbirine çelme takmaya çalışan erkek çetesinde arayışıyla akad'ın rıhtımına yakın durur. gemiye zorla getirilen kadının dilimizi bilmeyen bir yabancı oluşu, sadece güner'in hikayesine değil, konuşturmadığımız, dinlemediğimiz, anlamadığımız bütün kadınların hikâyesine dokunur. kötülerle iyiler birbirine karışır, savaş içimizde sürer gider. ne istanbul'a bahar gelme ihtimali ne de bizim düşmüş kadını kurtarma umudumuz kalmıştır; karanlığa küfrederiz. bu iki filmi birlikte izlemek, özellikle mekan kurgularındaki özene ve karakterlerdeki değişime rağmen ortak olan dertlerine bakmak açısından kaçırılmaz bir fırsat.
serazer pekerman


  1. kült bir film .

    öyle ki bu filmi sadece izleyip geçemezsiniz.

    repliklerini günlük hayatta karşılaştığınız durumlara uygularsınız. mesela iş ile ilgili yanlış giden bir durum mu oldu " sikerler olum hepimizi sikerler " ya da " adamın götünden kan alırlar kamil , kan " repliğini patlatırsınız.

    günlük hayatınızda boksör değişir hep. size sorun yaratan kişinin adını vermeden " amına kodumu boksörü, ne işler açtı başımıza " dersiniz . ya da arkadaşınız gecikir " mesela boksör , geç kaldı "veya " nerde kaldı bu piç, gelsin gebertçem ipneyi " dersiniz erkan can tarzıyla.

    markette alışveriş yaparken birden hazır kelle paça çorbasınıgörünce şu sahne resmen kafanızda canlanır :

    idris: ya biz neden kelle paça yemiyoruz. çok özledim sıcak sıcak.
    ali: zor olmaz mı abi? kim yapacak onu?
    idris: şimdi hazırları var olum. alıyorsun lüp direk tencereye. uğraşmana gerek yok.
    ali: kelle paçanın hazırı mı var abi?
    idris: hıı. herşeyin hazırı var. onun da vardır herhalde. nerde kaldı bu piç? gelsin gebertcem ipneyi. çok acıktım. bak bakalım hiç ekmek kalmış mı?

    son olarak filmin müptelası olarak sadece repliklerini okuyarak bile filmi izliyor gibi zevk alabilirsiniz . buyrun, filmin tüm repliklerini şuradan okuyabilirsiniz . bir memleket gibidir gemi
    ee