• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
gençlik güzel şey - hermann hesse
tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. dostlar, akrabalar, iyi konuşup görüştüğüm tanıdıklar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamışlar, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı.

gençlik güzel şey, alman dilinin en büyük yazarlarından, 1946 nobel edebiyat ödülü sahibi hesse’nin ilk dönem öykülerinden oluşuyor. xix. yüzyılın romantizm geleneğini yansıtan ve otobiyografik unsurlar içeren bu öykülerde, kasabada geçen çocukluk yılları, gençlik maceraları, ilk aşk heyecanları anlatılıyor; ama başrolde hep doğa var. ormanda uzun yürüyüşlere çıkmaktan, kendisiyle ve doğayla baş başa kalmaktan hoşlanan, bu yolla iç dünyasını keşfetmekten hiç bıkmayan hesse’nin çoğu eserinde olduğu gibi...

hermann hesse gibi bir ustanın öykülerini başka iki ustanın, behçet necatigil ve kâmuran şipal’in çevirisinden okumak ise bir ayrıcalık.


  1. kitap bitti. ben mi bittim ? gençlik mi bitti ? tamam duruyorum. şimdi kibarca - bundan hiç şüphem yok - diyeceksiniz ki kitap hakkında yorum yapmayacaksan git. bu yüzden kitabımızdan bahsedelim öncelikle. baş karakterimiz yazarımızın kendisi. kendi hayatından kareleri anlatırken küçük çağrışımlarla hatırladığı dostlarını ve anılarını da bizimle paylaşıyor. kitabın çevirmenleri behçet necatigil ve kamuran şipal. büyük bir edebiyatçının kitabının yine büyük bir edebiyatçı tarafından çevrilmesi bize güçlü betimlemeler ve güçlü cümleler ile geri dönüyor ve okumayı daha bir keyifli hale getiriyor.

    mümkünse sabah gazetisinin okuruna armağan ettiği şekilde basılmış olan kitaptan okumanızı öneririm. çünkü yazarın geçmişinden gelen anılar en çok geçmişin sarı yapraklarına yakışıyor.

    kitap bir anılar parçası. ben özellikle son anıdan bahsetmek istiyorum. çünkü hepimizin bildiği gibi baştaki tatlı anılar, güzellikler sona gelindiği zaman anlamını yitirir. her şeyde sona bakarız. duygu ve hareket. hayatımız bazı sonların etkisi ile şekilleniyor diyebilirim ama bunlar benim düşüncelerim, lütfen karışmasın. (büyük saygısızlık olur arkadaşlar)

    son bölümde hesse ilk sevdalanmasını anlatıyor. daha 24 yaşında. kafası karakteri oturmuş. yaşam felsefesi belli ; kuşku ve bocalamaya hayır, yaşamaya evet ! ancak sevda öyle mi ? - tabi ki de değil arkadaşlar tabi ki de - sevgi onun elinden seçme özgürlüğünü alır ve helene'nin peşine hiçbir şeyi düşünmeden, heleneyi bile düşünmeden gider. hesse kadın ve erkek hayatının farklılığını bile unutmuştur. ona göre her yaşam insanın kendi elinden çıkmalıydı ve insan yaşamı öyle sürdürmeliydi ancak helen kadınlar için zorunlu durumlar olabileceğini söylemişti ona ve hesseyi susturmuştu bir anda.
    çocuklar devam edersem hikayeyi okuma merakınız kalmayacak o yüzden susuyorum. sadece görülmesini istediğim bir nokta var ; büyük yazarımızın yaşadığı hihkayede onun bize ne kadar yakın olduğunu göreceksiniz. şahsen ben öyle hissettim. dedim ki koskaca hesse bile kendini tutamıyor, aklını savunamıyor ve bir anda mutsuzluğun içinde savruluyor kadını ile olamadığı için. helene'in onu sevdiği düşüncesiyle havalara uçuyor, onu sevmediği düşüncesiyle uykularından ve huzurundan mahrum kalıyor.

    arkadaşlar şahsi görüşüm olarak söylüyorum ; güzel olan her şey hayatı zorlaştırıyor, kesinlikle. ama hayatın rengi ve değişkenliği de ona bağlı gibi. yani hepimizin yaşadığı şeyler olsa bile değeri azalmayan ama her zaman olan şeyler. karışık mı geldi ? şöyle diyeyim o zaman ; hayat neyse odur. bazen korkarız, üzülürüz. yanlış gibi gelebilir ama o da çok doğal olan bir parçamızdır. bazen sadece olanı yaşamak ve anlamak gerekiyor. yaşamak için, güzel yaşamak için.