1. sanki demokrasiyi anladık, gerçeği kaldı.

    demokrasi nedir allah aşıkına? yunanca aslından çevirirseniz, halkın iktidarı demek değil mi? daha en başta, tanımında bile sübliminal bir mesaj var: sanki halk denilen kütle homojen bir bütünmüş, ortak bir sesi ve söyleyecek ortak bir sözü varmış gibi. peki öyle mi? görüyoruz ki öyle değil. her toplumda çeşit çeşit gruplar var, talepleri başka, dertleri başka. nedeni önemsiz ama durum bu. e şimdi halk iktidarı kimin iktidarı? kimin, hangi grubun dediği olacak? oylama yapalım. en çok oyu kim alırsa, kim daha kalabalıksa onun dediği olsun. peki öyle olsun. ama bi dakika, bu çok önemli bir mevzu yahu, toplumun yarısı istedi diye böyle hoppadanak olmaz ki!? öyle mi? o zaman böyle önemli konularda oy birliği arayalım. peki ama ya hiç oy birliğine varamazsak? hmm, o zaman üçte iki çoğunluk yeterli olsun. iyi bari, öyle olsun.

    peki kalan üçte birin hakkı ne olacak? demokrasi bu mu? evet, demokrasi bu.

    şimdi başka bir açıdan bakalım: oylama yapacağız, insanlar da oy kullanacak ya. ben ülkedeki en büyük gazetenin sahibiyim. iş adamıyım yahu. televizyonum bile var. yapılacak oylamada x seçeneği çıksa, acayip işime geliyor. ne yapıyorum, gazetemde, televizyonumda bunun propagandasını yapıyorum. yani, başkalarının sahip olmadığı olanaklarımı kullanarak oylamanın sonucunu değiştirmeye çalışıyorum. hop kardeşim, yapamazsın. gazetende x'e bu kadar yer ayırdıysan y'ye de o kadar yer ayıracaksın. ne demek yapamam, bu ülkede özgürlük yok mu karşm? yok karşm, cırt bu da cezan. bir daha yaparsan, yakarım gazeteni. şşşt sen ne yapıyorsun, her yeri afiş yapmışsın, nereden geliyor bu değirmenin suyu? abi bizim kayınço fabrikatör de, o verdi parayı. yok ya, oluyordu öyle! cırt, al bu da senin cezan. bir daha yaparsan alırım aklını...

    demek ki neymiş, demokrasinin kör topal da işleyebilmesi için demokratik kurumlara ihtiyaç var. bunlar demokratik süreçleri denetleyecekler, aykırı gördüklerine yaptırımları uygulayacaklar. e peki kim bu adamlar, kim seçecek bu adamları? sadece güçlüler seçse bir işe yaramaz, sadece güçsüzler seçse güçlüler istemez. atayalım desen, kim atayacak? bunlar hangi kural ve kanunları uygulayacak, bu kanunları kim yazacak? güçlüler kendi aleyhine kanun çıkarır mı? e normal şartlarda çıkarmaz. demokrasinin gelişmesi için anormal şartları beklemek lazım. o şartlar oluşana kadar geçen zamanda kaybolan hayatlara ne olacak? uzun iş...

    yani şuna geliyoruz: demokrasinin özünü koruyacak kurum ve kanunların gelişebilmesi için acayip olağanüstü şartlar lazım. insan gruplarının birbirlerini gebertecek raddede dibe vurması lazım. tek bir güçlünün olmaması lazım; toplumda güçlülerin olması ve birbirleriyle ezeli bir rekabet içinde olmaları lazım. bu yüzden demokrasi 19'uncu yüzyılda kapitalizmin iyice boy attığı ülkelerde, birbirlerini dünya savaşları ile boğazlayacak hale gelmiş ülkelerde, kurumlarıyla birlikte yeşeriyor. bizim gibi ülkelerde ise ancak yarı göstermelik şekilde tepeden monte etmeniz lazım. kurumları ise koruyamıyorsunuz. geç kapitalistleşen ülkelere bakın, rusya, çin, türkiye, singapur, malezya, güney kore... tümünde demokrasi göstermeliktir. vesayetçi ve otokrat eğilimler baskındır.

    bunun bir nedeni dünya sistemi denilen olgu. ancak diğer nedeni, yani insanların görece demokratik seçimlerde otokratkarı seçmesinin nedeni, insanların demokratik kurumların yokluğuna, yani demokratik süreçlerin denetimini gerçekleştiren mekanizmaların yokluğuna karşı bir koruma kalkanı ihtiyacına ilişkin sezidir. insanlar şunu bilirler: demokratik kurumların olmadığı demokrasi, talan ekonomisine yol açar. bunu bir nebze engellemenin yolu, ülkenin anahtarını ülkeyi sahiplendiğine inandıran bir otokrata teslim etmektir.