• youreads puanı (9.40)


  1. çevirisi şu şekildedir;

    beni düşün
    ey sevdiğim
    kalbim seni seçti
    ne yapacağımı bilmiyorum
    şimdi yanımdasın
    ama yarın kim bilir ?
    dünya böyledir
    aynı anda tatlı ve acı
    senden başka hiç kimse
    senden başka hiç kimse
    senden başka hiç kimse ama hiç kimse kalbime girmedi
    senden başka hiç kimse
    kalbimde senden başka kimse yok
    aşkın kafamı karıştırdı
    geceleri uykusuz kalıyorum
    neden ömrüm
    yazık ey ömrüm bana bu kadar acı çektiriyorsun
    bahar sonsuza kadar sürmez
    ve bütün güller sonunda solar
    kaos içindeyim
    beni düşün
  2. 1972 cezayir doğumlu fransa'da yaşayan söz yazarı,gitarist,şarkıcının 2003 yılındaki bir şarkısı.
  3. cezayirli şarkıcı souad massi'nin bence en ama en güzel, en hisli ve içli şarkısıdır. fas, tunus, cezayir orijinli şarkıcıların, müzik gruplarının şarkılarına oldum olası biten bendenizin (for example: rachid taha) bu şarkıyla ve souad massi'nin fevkalade güzel diğer şarkılarıyla tanışması, yine bana yaraşır bir acayiplikte olmuştur.

    seneeeee, 2005. istanbul'da, saçları iki yandan belikli liseli vardı ya,hah o liseli, işte o benim. ve hakikaten kısacık etekli, dar gömlekliyim, metabolizma hızlı çünkü o zamanlar. azılı y kuşağı okuyucuları bilir, pıtırcık serisi vardı biz küçükken. okurken karnıma ağrılar girerdi gülmekten. orda bir tip vardı, "çarpım" diye. sınıfının birincisi, öğretmenin de kuzusu olarak geçerdi. o "çarpım" da benim işte, istanbul'un en bitirim, en haylaz liselerinin birinde inekliyorum, ilk yıldan namım aldı yürüdü, o derece. neyse.

    sınıfımda bir çocuğa fena aşığım, öyle böyle değil. arkadaşız, gülüp konuşuyoruz, ben genelde vibrasyondayım zaten heyecandan. daha o yaşında "ben ilerde ailem, çocuğum olsun, onlarla pikniğe gideyim, çocuğumla oyun oynayayım istiyorum" deyip beni iyice radikal aşığa çeviriyor. saçları sarıya yakın kumral, hafif çilli, beyaz bir surat, ağzı burnu kutu gibi, hiç unutmuyorum. kişşşki benim olssaah... aramızdaki mesafe benim inekliğim hasebiyle ona her derste kopya vermemden, fiziğe, kimyaya çalıştırıp tarih ezberlettirmekten ve fırsat buldukça teneffüslerde laflamaktan öteye gidemiyordu. içimdeki titrek umut ışığını da okul çıkışı kendini sinsi çakal gibi takip ettiğim bir anda yan sınıftan saçı boyalı bir kızı "ağzından öperek" söndürdü bir gün. içime kapandım, saçlarımı bir daha hiç yapmadım, arkasında oturduğum sıradan da kalktım ondan sonra. eşşoğleşşek!

    batu (ismi batuhan'dı) bana hayatım boyunca unutmadığım ve unutmayacağım bir güzel söz ve bir hediye verdi ama, hiç fark etmeden, hiç bilmeden. bir gün bana "sevdiğin biri için ne verirsin" diye sordu (o zamanlar erkek haliyle o bile fesat değildi,höst!) , ben de doğru olduğuna emin olduğum bir cevap verdim güya; "hayatımı, canımı veririm isterse" bana güldü, "ben sevdiğim insana kalbimi ve zamanımı veririm, çünkü onlar benim en değerli varlıklarım. onları sadece sevdiğimle paylaşırım" dedi. durdum, sustum, güldüm, içimden "keşke beni sevsen, ben kalbini kırmam, zamanına hiç kıymam, yeter ki beni sevsen" dedim. yıllar geçti, ne zaman biçimi fark etmeksizin bir sevgiye meyletsem hemen bu sözler durdurup sorguya çekiyor beni, "zamanıma ve kalbime değer mi?" yanıldığım da oldu batu, güzel kaidenin minik bir istisnası, olur o kadar değil mi?

    aradan yıllar geçti, şehirler, yollar geçti, aşklar, ayrılıklar geçti. çok zaman geçti ama içimdeki sinsi baykuş beni hiç terk etmedi. bir gece canım sıkıldı, "bi fırt stalk yapayım, içime çekmem, nolcak" dedim ve ilk, orta, lise, aklıma kim geldiyse yazdım, arıyorum. birden "oha batu vardı ya!" dedim. girdim baktım ne hesap açmışsa. neler yapmış, neler olmuş, burda demeyeyim, çok mutlu oldum yapıp ettiklerine. elim sağ üstteki çarpıya gideyazdı tam, bir baktım batu yeni bir şey paylaştı. dinlemezse olmayacağını söyleyen bir şeyler de yazmıştı sanki, anımsayamadım. hemen açtım. şarkının bir hançer kesiği etkisindeki enstrümantal girişinden sonra hiç bilmediğim bir dilde kendimi buldum, ne hissettiğimi bu dilin şarkısında anladım. öyle ki, sanki çevirisine bile ihtiyacım yoktu şarkının, ben ne hisle dinlesem, onu söyleyecek gibiydi "ghir enta" batu'nun bana ilk, son ve en güzel hediyesi de beni souad massi ve onun bir derya deniz şarkısı "ghir enta"yla buluşturması oldu böylece.

    velhasıl, bu otobandan hallice entry'den çıkaracağımız iki sonuç var canım youser'lar:

    1) souad massi'nin herhangi bir şarkısı ama bilhassa "ghir enta"sı, dinlemeden ölmeyeceğiniz, aşık olmayacağınız, terk edilmeyeceğiniz hatta çişe bile gidemeyeceğiniz şarkıdır.

    2) sevdiklerinize kalbinizi ve zamanınızı verin. çünkü en değerli giysiniz... yok lan, bu o değildi, pardon.