• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.63)
hamlet - william shakespeare
hamlet shakespeare'in yalnız kendi ülkesinde değil, başka ülkelerde de yazıldığı 1601 yılından bu yana en çok oynanan, en çok başka dile çevrilen ve en çok tartışılan oyunudur. bunun nedeni de yalnızca olay örgüsü, karakter, oyun dili ve benzeri ve dramatik öğeleri şaşırtıcı bir ustalıkla bir araya getirmesi değil, insan denen varlığı olanca ruhsal karmaşıklığı ile yaşam sahnesinde eşsiz bir oyuncu gibi canlandırabilmesidir.


  1. "serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.
    şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz.
    yarına kalacaksa, bugün olmaz.
    bütün mesele hazır olmakta.
    madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış,
    erken bırakmış ne çıkar.
    ne olacaksa olsun!"
  2. william shakespeare'ın efsanevi ve benim en sevdiğim oyunu.

    ayrıca hamlet karakterinin harika bir tiradı vardır. zamanında ezberleyip lisede tuvalet kapılarına karalardım. hamlet bu sözleri söyledikten sonra babasının ruhu gelir.

    ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
    bitebilir bütün acıları yüreğin,
    çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
    uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
    çünkü o ölüm uykularında,
    sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
    ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
    bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
    kim dayanabilir zamanın kırbacına?
    zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
    sevgisinin kepaze edilmesine,
    kanunların bu kadar yavaş
    yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,
    kötülere kul olmasına iyi insanın
    bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
    kim ister bütün bunlara katlanmak
    ağır bir hayatın altından inleyip terlemek,
    ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
    o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
    ürkütmese yüreğini?
    bilmediğimiz belalara atılmaktansa
    çektiklerine razı etmese insanı?
    bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
    düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
    yürekten gelenin doğal rengini.
    ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
    yollarını değiştirip bu yüzden,
    bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
  3. insanların yalnızca "to be or not to be" kısmını bildiği, devamı daha da harika olan bir tirada sahip shakespeare eseri.

    "olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu!
    düşüncemizin katlanması mı güzel
    zalim kaderin yumruklarına, oklarına
    yoksa diretip bela denizlerine karşı
    dur, yeter demesi mi?
    ölmek, uyumak sadece!
    düşünün ki uyumakla yalnız
    bitebilir bütün acıları yüreğin,
    çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
    uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
    çünkü, o ölüm uykularında
    sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
    ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
    bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
    yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
    zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
    sevgisinin kepaze edilmesine
    kanunların bu kadar yavaş
    yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
    kötülere kul olmasına iyi insanın
    bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
    kim ister bütün bunlara katlanmak
    ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
    ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
    o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
    ürkütmese yüreğini?
    bilmediğimiz belalara atılmaktansa
    çektiklerine razı etmese insanları?
    bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
    düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
    yürekten gelenin doğal rengini.
    ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
    yollarını değiştirip bu yüzden
    bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
    jimi
  4. edebiyat ve tiyatro sanatı terimlerine hakim olmadığımdan baştan bu konuda kırabileceğim potlar için özür dileyerek tanımımı yapıyorum; sheakspeare’in yazdığı tiyatro oyunu.

    105-110 sayfalık oyun hakkında 500 sayfalık inceleme kitapları, akademik makaleler, analizler yapılmış bu yüzden spoiler kısmının biraz riskli subjektiflik içereceği kanaatindeyim.

    ingilizce özgün adından da anlaşılacağı üzere bir trajedi oyunu: the tragical history of hamlet, prince of denmark.

    ingiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak görülür. hamlet’i sheakspeare’in yazmadığı, asıl eserin thomas kyd tarafından yazılmış metni kaybolmuş ur-hamlet olduğu, italya’nın o dönemki özgüllüğünü taşıyan özellikleri de yansıttığı için italyan bir yazar tarafından yazıldığı ya da aynı sebeplerle aslının ispanyol bir yazar tarafından yazıldığı gibi hakkında spekülatif tartışmaların yapıldığı bir eser.

    spekülatif tartışmalar bir yana, eserin içerisinde kuzey avrupa masallarından, fransız, ispanyol ve italyan kaynaklara, antik yunan dönemi anlatılarından roma devleti zamanına, ingiltere’ye değin geniş bir çeperde izler var.

    yazıldığı tarihi (burası da tartışmalı ama: 1598-1603 yılları arasında), o zamanki bilgiye ulaşma imkânını düşündüğümüzde, bu kadar farklı kaynaktan beslenerek oluşturulan o dönem için en uzun tiyatro oyunlarından biri sayılsa da, böylesine kısa bir hikâyede bunları hikayenin içerisinde özümsetmek bence, iz bırakan bir başarı. oyun içerisinde ayrıca bir oyun daha oynanıyor. gonzago’nun öldürülmesi hikayesi, bu da o zaman kadar yapılan oyunlar açısından bir yenilik yansıtıyor.

    bahsedilmiş, güzel bir çevirisini bulmak en önemli husus. çünkü oyunun tamamına yakını şiirsel bir anlatıma sahip, en basit diyaloglarda bile bu hissediliyor. çevirilerde de şiirsel anlatımın etkisi sağlanmış ama çoğu yerde uyakları sağlamak adına bir eksiklik hissi veriyor. ingilizcem böylesine bir eseri hakkını vererek anlayabileceğim seviyede olmadığından türkçe çevirisi ile okudum.

    !---- spoiler ----!

    konu, tamamen ironik, şiirsel, zeki ve alaycı ifadelere sahip hamlet karakteri üzerinden kurgulanmış. ancak, claudius, fortinbras, horaito, polonius, laertes, gertrude, ophelia ve hatta hayalet baba hamlet karakterleri üzerinden ayrı ayrı hikayeler oluşturulabilir, o merakı uyandırıyor.

    hamlet’in özellikle aklını kaçırmış numarası yaptığı bölümlerdeki hazırcevap, nüktedan ve ironiyle bezenmiş kopuk ama taşı gediğine koyan imalarından çok keyif aldım.
    ...
    (amcası ve annesinin babasının ölümünden kısa bir süre sonra evlenmesine yönelik)
    horatio
    doğrusu biraz çabuk oldu bu düğün!
    hamlet
    ekonomi, horatio, ekonomi!
    cenaze sofrasında sıcak yenen yemekler, düğün sofrasında soğuk verildi.
    ….

    kral
    yeğenimiz hamlet nasıllar, iyiler mi?
    hamlet
    çok iyiler, çok iyiler. bukelamun misali, hava yiyip umut içiyorum, iğdiş horozlar bile bundan daha iyi beslenemez.
    kral
    bu karşılık benim anlayacağım cinsten değil. benim aklımı aşıyor bu sözler.
    hamlet
    benimkini de doğrusu!


    olmak ya da olmamak meselesi, şahit olduğu kirli olaylardan dolayı aklında ve yüreğinde bastıramadığı isyanının doğrultusunda gitmek, her şeyi pahasına gerçeği göstermek, ayna olmak, intikam almak ya da duruma rıza gösterip, gösterişli hayatının yokluğunda kaybolmak.

    özellikle gösteriş, mübalağa ve süse karşı eleştirel duruşu, yardımcı ve askerleriyle arasına hiyerarşik mesafe koymak istememesi ve mezarkazıcının yanında ölü insanların kafatasları ile yaptığı konuşmalarda hamlet’in, hayatın gelip geçiciliğine vurgusu ve insani değerleri ön plana çıkarma gayretinin yansıtıldığını düşünüyorum.

    yalnız, ölüm anında nesiller boyu devam edecek ölümsüzlüğün sanatsal bir iz bırakılarak sağlanabileceğine inanan hamlet’in telaşı da görülüyor. çünkü hamlet tiyatroyu “dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup olmadığını ortaya koymak” olarak tanımlıyor ve horatio’ya olanları anlatması için yaşamasını salık veriyor.

    mezarkazıcıların, inanç, zenginlik ve yoksulluk konularına ilişkin kendi aralarında ve sonrasında hamlet ile yaptıkları konuşmalar ise açık bir şekilde sistem eleştirisini yansıtıyor.

    freud, hamlet karakterinin oedipus kompleksinden müzdarip olduğunu ve bu nedenle intikam olayının sürüncemeye bırakıldığını söylemiş. bence bu biraz zorlama bir tespit olmuş çünkü hamlet devamlı suretle hayran olduğu babasına yapılan haksızlığı ve annesinin bu haksızlıkta ciddi bir payı olduğunu söylüyor. ve intikam duygusunu körükleyen asıl kopuşu amcasının babasını zehirlediğini öğrenmesiyle yaşıyor.

    ilk perdede, acele edilmiş bir evliliğin yaratmış olduğu olmamışlık hissi, hayalkırıklığı ve babasının matemini yaşıyor hamlet. horatio ile yaptığı konuşmada da öcünü almak için emin olmanın gerekliliğini, yer ve zamanın uygun olmasını söylüyor. nitekim, hayaletin söylediklerinin gerçek olduğunu gonzago’nun ölümü oyununda kralın verdiği tepki ile teyit ediyor.
    ...

    "... çünkü doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar, güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir..."

    hamlet

    !---- spoiler ----!
    ozee
  5. doğru çevirisini okumak en önemlisidir. elhamdülillah diyen hamlet mi olur ?
    kuz
  6. kral
    evet hamlet? polonius nerde?

    hamlet
    yemekte.

    kral
    yemekte mi? nerede yemekte?

    hamlet
    yediği yerde değil, kendisinin yem olduğu yerde. oturuma çağrılmış bir sürü politikacı kurt üşüşmüş başına. kurt dedin mi kralların kralıdır yiyicilikte. biz bütün başka yaratıkları niçin semirtiriz? bizi semirtsinler diye. kendimizi niçin semirtiriz? kurtlar yesin diye. şişko kralla cılız dilenci aynı sofrada iki çeşni, iki ayrı kap yemektir sadece. olacakları budur sonunda.

    kral
    vah vah! yazıklar olsun!

    hamlet
    kral yemiş bir kurdu rasgele bir insan balık yemi yapar, kurdu yutan balığı da yer.

    kral
    ne demek istiyorsun bunlarla?

    hamlet
    hiçbir şey, sadece anlatmak istiyorum ki size, bir kral bir dilencinin bağırsakları içinde de yurt gezisine çıkabilir.
  7. "bir esinti uğruna, şan olsun diye,
    mezara gidiyorlar yatağa gider gibi.
    birkaç dönüm yer savaşıp alacakları,
    orduların kılıç oynatmasına elvermez,
    ölülerin gömülmesine yetmez bir avuç toprak."
  8. bu oyunu okuduktan sonra bir de mina urgan ın shakespeare ve hamlet kitabını okumak gerekir. bu sayede oyun içinde anlam veremediğiniz bir çok sözün gerçek nedenini öğrenirsiniz ve oyuna hayranlığınız artar. mina urgan'ın bu kitabı altın kitap'lardan çıkmıştı. yıllarca yeni baskısı yapılmadıktan sonra nisan 2014'de yapı kredi yayınları yeni baskı yaptı.