• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.50)
hannah arendt - margarethe von trotta
dâhi, düşünür, sert ve ateşli, sigaraları uç uca ekleyen, "kötülüğün sıradanlığı"nı keşfiyle dünyayı sarsan bir kadın... hannah arendt, nazi adolf eichmann´ın kudüs´teki mahkemesine katıldıktan sonra, holokost´u daha önce kimsenin yapmadığı şekilde yazma cesaretini gösterir. çalışması, anında bir skandala yol açar, ama rakipleri ve arkadaşları tarafından saldırıya uğrasa da sarsılmaz.

"düşünen bir kadının filmini" yaptığını belirten alman auteur margarethe von trotta, arendt´i gözlemci ve yazar olarak, 1961-1964 yıllarında eichmann hakkındaki çalışmasına verilen tepkilere direnirken resmediyor. (unutulmazfilmler.co)


  1. hannah arendt'in "kötülüğün sıradanlığı" düşüncesini ve kitabını ortaya koymasına neden olan olayın yaşandığı süreci konu edinen, 2012 yapımı biyografik ve politik film. durağan, felsefi ve siyasi düşüncelere ilişkin konuşmaların bolca yer aldığı bu tarz filmleri sevenlere tavsiye ediyorum.

    !---- spoiler ----!

    yahudi kökenli alman bir siyaset bilimcisi olan arendt, soykırım zamanında fransa'daki kamptan kaçma imkanı bularak abd'ye gider ve burada bir üniversitede ders vermeye başlar. "totalitarizmin kökenleri" isimli kitabı ile kabul görmüş ve saygı duyulan bir akademisyendir. mossad ajanlarının nürnberg mahkemesinde yargılanmayan ancak soykırımda görevli olduğu bilinen nazi adolf eichmann'ı yakalaması ve eichmann'ın israil'de yargılanacak olması üzerine arendt, bu davaya katılabilmek için new yorker dergisiyle anlaşır.

    dava sürecinde tanık oldukları ve gördükleri arendt'in düşüncelerini değiştirir. karşısında, beklediği gibi şeytanla anlaşmış salt bir kötülük görmez; "düşünme yoksunu", kendisine verilen emri yerine getirdiği için yanlış bir şey yapmadığını düşünen hatta vicdanı rahat, sıradan bir insan görür. kötülük, sıradanın kötülüğüdür, bir insanın kafası içerisinde konuşabilmesinin yani düşünebilmesinin yoksunluğudur. benliğin ve karakterin kaybolarak, şekle sokulan ve sorgulamayan insanın/insanların yol açabileceği kadar basit bir o kadarda korkunç bir kötülüktür.

    ayrıca arendt, soykırım esnasında yahudi liderlerinin işbirliği ve direniş arasında bir yerde dahi olsa sergileyemedikleri tutumu eleştirir. bunun üzerine bir naziymişcesine kendisine yönelik kamuoyu baskısı oluşur ve sevdiklerini kaybetmeye başlar. filmde, geçmişe dönüşlerle martin heidegger'e de yer verilir. arendt, heidegger'in öğrencisi, üstü kapalı bir anlatımla ima edilse de sevgilisidir. bu ilişki, nazi politiklarına yönelik heidegger'in olumlayıcı tutumu nedeniyle biter.

    benim için filmin en etkileyici sahnesi ise; sonlara doğru derste yapılan konuşma sahnesi.

    son olarak, barbara sukowa'nın oyunculuğuna şapka çıkardığımı belirtmek istiyorum.

    !---- spoiler ----!