• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.65)
hannibal
red dragon filminin konusuyla aynı eksende ilerleyen dizide, genç fbi ajanı will graham'in, ünlü psikiyatr hannibal lecter'la çeşitli cinayetlerle ilgili işbirliği yapması anlatılıyor.


  1. hikayesinin tabiatı ayrıksı düşlek oynaşmalar görsel akışa yerli yersiz yedirilmiş. izleyici, irrasyonel atmosferin içinde karakterlerin peşi sıra kaybolurken gittiği yolun yol olmadığını sezmekte güçlük çekmiyor. güvensizlik sığınma ihtiyacını, sığınma ise teslimiyeti gerektirir. teslimiyet süreklileştikçe hafifler. dizinin inşa ettiği kapsayıcı, gergin ve süreğen başarının altında hiç şüphesiz çok katmanlı planlar ve bu planlar arası marşmelov geçişler yatıyor.

    Delilikten mahpus, delilli cani cabbar hannibal ile cevval ve meczup graham'ın boy gösterdiği, iyesine güdümlü manipülatif rate hamleler izlediğimiz, sıra tabanlı sahnelerde mekansal morfoz oldukça gerçek üstü ve girdaplı. mistitize edip "huşulu" yaftası yapıştırmaktan bile çekinmeyeceğim.

    Hanninal; cerahat, hayvanat ve sakatat zanaatlarda latif ve naif, yediemin yetkin. graham ise, tırnaklarıyla kazıyarak çoluğa çocuğa karışacak mertebeye erişiyor olmasına rağmen kısa pantolonlu yol bilmez baloncuklarla savruk savruk dolanarak kendisine tanımlanan "tezatlık" misyonunu yerine getiriyor.

    ikilinin rol paylaşımlı kahraman - antikahraman ilişkisine eşlik eden başka bir belirgin öge ise kan, su, serum gibi akışkanlar. görsel yönetimciler akışkanların kaotik mekaniğinden doğan fantastik tezahürü büyük iştahla müjdelemişler. Belirlenmezci eğilimi dizginleyerek estetize edebilmiş olmanın haklı gururunu yaşıyor olmalılar.

    ancak bir yerden sonra bu misyon gereği, bitmek bilmeyen müzmin mazlumluklar yılan hikayesine bağlayınca; özellikle 3. sezonda ekstraya çıkan araya kaynak antikahramanlar diziye pozitif bir katkı sağlamamış. aynı şeyi hiç bir görünümde haşa hannibal karakteri için söylemem, zira sayıca çok alt nitelikli karakterin ekosesinde dahi ihtişam bulabilirim.

    bu tür uzatmalı çekmeli durumlar bende "sen çekil aradan, tezahür etsin yaradan" etkisi uyandırıyor. yapımın kitlesinde uyandırdığı saygıya yapımcının hakareti sayabiliyorum. diziye baz edebi seriyi okumadığımdan Thomas Harris'in yarattığı peyzaja hakim değilim. dizinin yapımcıları belki popülaritenin getirdiği kazanımları bir süre daha elde tutmak istemiş, belki baz esere saygı göstermiş, belki hikayenin gerekliliği olarak görmüş. tayin edemediğimden sövgüde övgü kadar ileri gidemiyorum.

    magazinel sularda biraz daha yüzmek istiyorum ancak genzimden akan teknik salyalara engel olamıyorum. dizinin çıplaklık ve cinsellik ile ilgili münhasır muhafazakar çizgisini göz önünde bulundurduğumda; alana ile hemcinsi morgot'un ilk deneyimlerini betimleyen, 20. yüzyıl james bond filmi jeneriği tandanslı sevişme sahnesindeki sembolizme hayran oldum. sinemanın gücünü arkasını alıp prime time'a koca bir taş atmış.
  2. işin tekniğini bilmiyorum ama görüntü yönetmeni veya sanat yönetmeninin çok iyi iş yaptığı bir dizi.
    loach
  3. literatürde en iyi diye geçen dizilerin %80-85'ini izlemişimdir. fakat bu dizi kadar iyi bir kurguya, zeki bir senaryoya sahip bir diziyi gördüğümü hatırlamıyorum. seri katil olarak dexter ile zeki senaryo olarak brba ile kıyaslanıyor. fakat bana sorarsanız ikisinin de ötesinde bir karakter ve senaryo.

    sırf adı hannibal diye ön yargılı davranıp başlamayan arkadaşlarımı diziye başlattım. şu an çevremde hiç pişman olan insan yok. başlamayan arkadaşlar hala başlamak için değil. bu günden itibaren 7 haftanız ve 7 haftada bitirmeniz gereken 26 bölüm var.
  4. kuz
  5. gördüğüm en karizmatik başrol oyuncusunun oynadığı dizi. (bkz: mads mikkelsen)
    hannibal rolüne ondan daha fazla kimse yakışamazdı. hayır, anthony hopkins mads'den daha iyi değil, olamaz.
  6. ilk iki sezonu tam anlamıyla muhteşemdi. sanatsal ve görsel şölenle birlikte eriyip gidiyorduk, ta ki 3. sezona başlayana dek. alel acele bitirdiler diziyi. o iki sezona ve bize haksızlık ettiler. bir umut düzelir diye bekledim ama finali yaptılar. kısmet.
    nami
  7. herhalde favori beş dizini söyle deseniz, hannibal kesinlikle o listenin içinde yer alır. bu zamana kadar izlediğim en mükemmel dizilerden birisidir. gerek müzikleri, gerek yemek pişirme sahneleri, gerek öldürme eyleminin adeta sanatmışçasına lanse edilmesi benim açımdan gerçekten çok güzel. birde richard armitage de altı bölüm francis dolarhyde olarak oynayacak.

    ayrıca: https://www.youtube.com/watch?v=viXKDN94jAs

    glenn gould'a da sonsuz saygılar.
  8. yeni sezona hızlı bir giriş yapmış dizidir. doymadık tabi ki, mutfak sahnelerini iple çekiyoruz.
    abi
  9. gece gece bana jesus christ çektirmiş dizidir.

    !--- s3e05 spoiler ---!

    çok sağlam bir bölümdü.

    will'i trenden atan kadının olayını hala tam çözebilmiş değilim. bu mevzu ne aga? şu dizideki karşılıklı konuşmaları, göndermeleri çok seven biri olarak, bu kadının konuşmasına dayanamıyorum anasını satayım. sen konuşma ulan gavat.

    rinaldo pazzi'yi ilk gördüğümde "sağlam bu adam heralde" şeklinde tepkilerim olmuştu. nitekim hannibal ile ilk konuşma sahnesinde de öyle düşündüm.
    ama hıyar gitti sattı hannibal'ı mason'a. ondan sonra şöyle ve böyle güzel güzel bağırsakları dışarı fışkırtmacalar...
    bu fışkırtmadan hemen önce alana'nın çağrısını yanıtlayışı da çok hoştu.

    bu arada, bu sahne filmden birebir alınmış. filmde konuştuğu kişi clarice, burda alana. şurda güzel gösterilmiş.

    hee bir de, jack ipnesi de fena intikam aldı. şu, şu, şu, şu, şu ve şu şekillerde görüldüğü gibi...

    bonus: olmazsa olmaz caps.
    !--- s3e05 spoiler ---!

    edit: ulan nasıl iptal ederler böyle diziyi? insanlar sırf şu sahneleri izler yeter lan o reyting.