1. “sınır” kavramıyla ilişkilidir “hayalet” kavramı. geçmişin ve geleceğin sınırı, ya da unutmanın ve hatırlamanın. içeriyle dışarının. bir son ile bir başlangıcın, en temelde de yaşamla ölümün sınırı. ama asla sınırın kendisi olarak değil, artık ya da henüz var olmayan bir aralıkta mevcut olmayan mevcudiyetiyle bir beliriş olarak. her hayalet bir hatırlamadır ve direnç gösterilen bir unutma anına işaret eder. gelecekle ilgili olmaktan daha çok geçmişle ilgilidir bu nedenle hayaletler. mezarlıklarda dolanması bundan kaynaklıdır. hafızada ölü bir geçmişe dönüşen her şeye yeniden biçim vermek ister. burada artık aslın ve astarın, kökenin, ilkselliğin hükmü yoktur, hayaletin hatırlattığı asla aslolan değildir. bir “asıl” değildir geri dönen. mevcudiyetin içerisinde tüketilememiş olandır. ruhlardan hayaletlerin farkı da, hayaletlerin çağrılmadan ya da çağrılmamış olsalar da gelmeleridir. sürekli geri gelir, namevcut mevcudiyetleriyle sınırı ihlal ederler. derrida gerçek’in hayaletimsi olduğunu söyler, gerçeklik düzlemi’ne sürekli musallat olan bir hayaletimsilik. bir mahluk olarak namevcutluğu onu dolaysızca bir mevcudiyet olarak düşünemeyeceğimizi, çünkü tam da mevcudiyetin sınırlarına tabii olan verili bilginin içinde düşünülemez ya da düşünülmemiş olanı geri getirmesinden dolayıdır. romanlarda veyahut da daha çok popüler korku filmlerinde hayaletin belirişlerinde gördüğümüz gibi, halihazırda var olan temsil biçimlerine tam olarak uyarlanmış halde görünmezler. sınırla ilişki bir mefhum olarak hayalet, tekinsizin çağrısıdır. bütün bir mevcudiyeti tekinsizleştiriler. tekinsiziliğin burada freud’un işaret ettiği anlamda olduğuna değinmeye gerek bile yok sanırım. mekanı tehlikeli kılar, zamanı çığrından çıkarılar hayaletler; kapanmaya ve sükünete, istikarara ve düzene gölge düşürür, gerçeğin gerçekliğini istikrarsızlaştırırlar. ister ontolojik bir mekandan söz edilsin ister epistemolojik, hayalet mevcudiyetin mevcut oluşunu tekinsizleştirirler. derrida, “marx’sız olmaz” diye yazar, “marx’sız bir gelecek olmaz. her koşulda bir marx gerekir. dehası ya da hayaletlerinden birisi gereklidir”. dehası ya da hayaletlerinden birisi. tam da “bilgi” ve “varlık” olarak mevcudiyetin sekteye uğratılmasının, aralanmasının zorunluluğundan dolayı. bu zorunluluk noktasından, benjamin’in meleklere ilgisiyle, derrida’nın hayaletlere ilgisi aynı noktadan çıkış yapmaktadır görünüyor. hayaletlerin farkı bir borç ve taleple beliriyor olmalarıdır belki, eğer bir farklılıktan söz edeceksek. geçmişin borcu gelecekte ya da daha doğrusu gelecek için, bir adalet talebi olarak beliriyordur. şimdi’nin zamanında geçmiş ve gelecek bir adalet vaadi ve arzusu olarak hayalet halinde “görünür”. borcumu üstlenmemin yolu, kendimi yerleştirdiğim bilginin mekanında hakikate yönebilmekten geçer.

    kaynak: https://mutlaktoz.wordpress.com/