1. ben çiziciydim. çiziciler haylayfı çok sevmez.
    abi
  2. (bkz: 90'larda çocuk olmak)

    o zamanlar şimdiki gibi arasında marşmelov şelaleri, hindsitan ceviz dalgaları, fındık parçacıkları yoktu bisküvi denen şeyin üzerinde. üzerine bildiğin toz şeker dökülmüşüne haylayf, billur tuz dökülmüşüne de çizi denilirdi ve yerken tadına varamazdık. şimdi artık ikisinin de yüzüne bakılmıyor, neredeyse müzelik oldular. çizi bir ara arasına peynir koyayım akıma ayak uydurayım dedi ama haylayf kendini hiç bozmadı. aferin haylayf.
  3. yemek için değil, koklamak için aldığım bisküvi.
  4. adini duyunca (okuyunca) bile çocukluğuna döndüren bisküvi. bayramlarda falan sırada dizili beklerken yemişim hep sanırım hep o zamanlar geliyor aklıma. olsa da yesem keşke, her yerde bulamıyorsun eskisi gibi.
    daha fazla çocukluk için (bkz: cino)
  5. adını sevdiğim, çocukluğumun muhteşem tadı. içinde yok yok, palm yağı var, glikoz şurubu var, var da var...

    ama o paketinin janjanlı rengi, dana gibi yanlış yazıldım ben diye bağıran adı, adının altındaki beş yıldız, paketi açınca hindistan cevizinin o mis kokusu, her bir püskevitin üzerinde pavyon şarkıcısı simi gibi parlayan şekerler...yiyorsak sebebi var.
    mesut
  6. vay efendim ekmek üstüne, bazlama üstüne toz şeker mi sepelenirmiş. çok da iyi oluyor, çok da güzel oluyor, tatlı tatlı :) bakınız bu bisküvi :)
  7. gordon freemanın favori atıştırmalığı olsa gerek.
  8. toz şekerli çizi.
  9. çocukluğumun bisküvilerinden. ilkokulda kantinciydim, okulda matematiği en iyi olan öğrenciyi kantinci yaparlardı^^ isteğe bağlı ama. neyse günlük bir bisküvi, bir tane simit ve meyve suyu hakkımız vardı. tabi bisküvi hakkımı haylayftan yana kullanırdım. ama şimdi o kadar da tatlı değil ya.

    ha bir de bütün sınıf son teneffüsten sonra, benim derse gelişimi bekler, öğretmen derse başlamazdı.
    teneffüs ziliyle beraber günlük hesap yapılır, sayılan para poşetlenir ve kalan simitleri koluma geçirip sınıfa koşardım. herkesin elinde bir parça simit, dışarısı karanlık son zilin çalmasını beklerdik.

    yani ne zaman bir rafta haylayf görsem bunlar gelir aklıma; paylaştığımız bayat simitler, masa örtüleri, cino, büyük elli bin lira, leblebi tozu...
  10. bir neslin çocukluğunun şahidi. dili olsa neler anlatırdı bize, onunla paylaşmanın hazzını, insanlardan gizleyip tek başına yemenin karanlık duygusunu ve nice iyi kötü şeyleri yaşamışızdır. bu sadelik nelere sebep olmuştur vaktinde