1. "limon gördüğümüzde ağzımızın ekşimesi, bütün limonları ekşi yapmaz" ile kontra atağa çıkıyorum.
  2. bir iddia.

    durumlar tam olarak örtüşüyor mu bilmiyorum ama termodinamiğin ikinci kanunu bu şekilde kanun olmuştur. yani bugüne kadar yapılmış hiçbir ısı makinasının atık ısı üretmeden çalışamamasından hareketle bundan sonra yapılacak olan ısı makinalarının da atık ısı üreteceği sonucuna varılmıştır.
  3. esasında bir determinizm eleştirisi değildir. bir metodoloji (yöntembilim) eleştirisidir.

    evet, bugüne kadar hep beyaz kuğu görmüş olmamız, siyah kuğu olmadığı anlamına gelmez. evet, güneşin her gün doğudan doğuyor olması, yarın da aynı yerden doğacağı anlamına gelmez. peki bu örneklerden neden-sonuç ilişkisinin yanıltıcı olduğu sonucu mu çıkıyor? nasıl çıkıyormuş bu sonuç? siyah kuğular hiçbir neden olmadan mı varlar? güneş batı'dan doğmaya başlarsa, hiçbir nedeni olmadan mı olacak bu?

    bir yöntembilim eleştirisidir, çünkü örnekte bir tümevarım var. gördüğümüz tek tek beyaz kuğulardan (tikel örneklerden) bir genelleme yapılıyor ve tüm kuğuların beyaz olduğu sonucuna varılıyor. bu yöntemin tersi ise tümdengelim.

    20. yüzyılda özellikle bilim felsefesinde yöntembilim tartışması yaşandı. tümevarım'ın doğrulanabilirlik ilkesine bir çok kişi itiraz etti. bunlardan biri karl popper. popper başlıktaki örneği bir adım ileriye taşıyarak yanlışlanabilirlik ilkesini ortaya attı. popper'a göre bilimin yöntemi tümdengelim olmalı, ortaya atılan tümel bir örnek (hipotez) üzerinden bilimsel araştırmalar yapılmalıdır. eğer örnek (hipotez) yanlışlanmaya açık bir örnekse bilimseldir, değilse bilimsel değildir. mesela "tanrının var olup olmadığı" bilimsel bir hipotez konusu değildir, çünkü yanlışlanabilir bir örnek değildir.

    karl popper'ın eleştirel rasyonalizm'ine thomas kuhn ve paul feyerabend tarafından bir çok eleştiri yapıldı. ama bu durum, yanlışlanabilirlik ilkesinin bugün bilimsel araştırmalarda kullanılan bir yöntem olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette.
    ulgan
  4. ''kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir'' düşüncesi ile genişletilen david hume'nin savunusudur.

    hume nedensellik bağlamında kelam kozmolojik argüman dahil çoğu teistik yaratıcı argümanlarına karşı çıkmış,nedenselliği eleştirmiştir.
    agnostikler seni unutmayacak...
    jostein gaarder ile kapatalım;

    ''gerçek felsefecinin gözleri daima açık olmalı.hiç beyaz karga görmemiş olsak da aramayı sürdürmeliyiz,günün birinde benim gibi bir şüpheci bile daha önce inanmak istemediği bir olguyu kabul etmek zorunda kalabilir bu olasılığıun kapısını açık tutmasaydım,dogmatik biri olurdum.gerçek bir filozof olmazdım o zaman.''
  5. şüpheciliğe ve genellenemezliğe ait en yaygın örnektir.
  6. "bunu javert'e söylesene delikanlı" diyerek katıldığım önerme.
  7. olaylara şüphecilikle yaklaşılması açısından doğru bir cümle. salt karga olarak bakarsanız burada çok fena terse yatırılabilecek geyikler dönebilir.
  8. neden bir şeyin öyle ya da böyle olmasının bizim onu görüp görmememizle bu kadar ilişkilendirildiğini merak ediyorum.
  9. tdk'ya göre yapıyormuş : "kargagillerden, kanatları geniş, tüyleri kara renkte, tarla ve bahçelere çok zarar veren kuş."^:bence üzerinde düşünmeye değer bir cümle olsa da...^
    bozuk
  10. william cowper der ki : "absence of proof is not proof of absence." (bir şeyin delilin bulunmaması, o şeyin "yok" olduğunun delili değildir.)

    cowper, bir bilim adamı ya da filozof değildir. ancak güzel bir noktaya parmak basmıştır.
    yalan