• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (10.00)
home - yann arthus-bertrand
dünya'daki çeşitli yerlerin havadan çekimlerinin birleşiminden oluşan yuva (home), yaşamın çeşitliliğini, dünyanın 4 milyar yıllık birikimini insanlığın gezegendeki ekolojik dengeyi nasıl da birkaç yüzyılda yokedebildiğini anlatıyor.

gezegenimizin geleceğini kurtarmak için hala geç değil. ancak yuva’nın (home) alanında birbirinden deneyimli isimlerden oluşan ekibinin de söylediği gibi, karamsar olmak için artık çok geç!


  1. çekimleri 3 yıl süren ve 54 ülkede, havadan çekilen görüntülerle inanılmaz bir görsel mesaj sunan belgeselin yönetmenliğini yann arthus-berntrand üstlenirken dağıtımını projeden çok fazla etkilenen luc besson yapmış. yann arthus-bertrand bu filmle, eşsiz görüntüleri bize sunarak, kendi şüphelerini ve endişelerini bizimle paylaşıp, hep birlikte yeniden inşa etmek zorunda olduğumuz büyük yapının temel taşını koyuyor. belgesel, toplam 488 saat ham görüntüden oluşuyor.

    farklı mekanlarda araştırma yolculuklarına the earth from the air gibi çok satan kitaplarından ve seen from the air gibi televizyon programlarından deneyimli olan yann arthus-bertrand eski teknik ve sanatsal danışmanlarından isabelle delannoy’ı anlatıcı metnini birlikte hazırlamak ve seen from the air’den gazeteci dorothée martin’i de birinci yönetmen asistanı olarak ekibine dahil etti. yapım müdürü jean de trégomain ve çekim mekanlarını belirleyen claude canaple aynı anda dünya’nın dörtbir yanında 21 ay boyunca çekim yapacak üç ayrı ekip için inanılmaz bir program hazırladı. anlatıcılığını glenn close üstlenmiş.

    insanlık geçtiğimiz birkaç kısa on yılda, gezegenin yaklaşık dört milyon yıl süren evrimle kurulan dengesini altüst etti. ödenecek bedel ağır, ama artık karamsar olmak için çok geç: insanlığın bu gidişatı tersine çevirmesi, dünya’nın zenginliklerini yağmaladığının farkına varması ve tüketim kalıplarını değiştirmesi için hemen hemen 10 yılı var.

    fransız yapımı belgesel, 5 haziran 2009 yılında, yani dünya çevre günü’nünde tam 90 ülkede aynı anda gösterime girerek bir rekora imza attı. sadece sinemalarda değil, aynı anda paris, londra, berlin, new york gibi dünyanın tüm popüler şehirlerinin büyük meydanlarında büyük ekranlarında yüzbinlerce insan aynı anda seyretti.

    “lütfen beni iyi dinle. sen de benim gibi bir homo sapiens’sin. akıllı insansın. kainatın mucizesi yaşam yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıktı; biz insanlarsa yalnızca 200 bin yıl önce. yine de yaşam için temel olan dengeyi alt üst ettik. bu sıradışı hikayeyi iyi dinle, bu senin hikayen ve sonunu yazmak senin elinde” sözleri ile başlayan bu belgeseli izlerken insanın tüylerinin diken diken olmaması olanaksız nerdeyse. bir parçası olduğumuz doğayı ve evimiz dünyayı bu hale getirerek kendi geleceğimizi de yok ettiğimizi ne zaman fark edeceğiz acaba?

    !---- spoiler ----!

    it's too late to be a pessimist!

    !---- spoiler ----!
  2. izlediğim en güzel belgeselerden biri, tabi belgesel boyunca çalan bir şarkı var, dionysus - jocelyn pook, beni benden aldı. dünyanın bozulan dengesini yine insan düzelticektir bu belgesele göre, tabi artık imkansız bana kalırsa.

    kısaca şunları söylüyor ;

    ''gıda:

    çiftçilik hala en yaygın meslek. üstelik çiftçilerin dörte üçü el emeğiyle, enerji kullanmadan üretiyor.
    nüfusun %50’si şehirlerde. yani nüfusun %50’si parazit. köydeki %50, şehirdeki %50’yi besliyor. 3 milyon abd köylüsü tarımda enerji kullanarak 2 milyar insanı besleyecek kadar üretim yapıyor. ama bu ürün hayvan yemi ve benzin yapımında kullanılıyor.
    tarım devriminden sonra(1950’ler sonrası, bu konuya ileride değineceğim) çiftçiler tarla bitkilerindeki çeşitliliğin dörtte üçünü yok etti.
    1kg patates için 100 litre, 1kg pirinç için 4000 litre, 1kg sığır eti için 13000 litre su harcanıyor. iklim değişikliğini durdurmaya ve doğayı korumaya et yemeyi bırakarak başlayabilirsiniz.
    balık stoğumuzun dörtte üçü tükendi ya da tükenmek üzere. tamamının tükenmesi ise pek yakın.
    ekilebilir toprağın %40’ı kalıcı olarak hasar gördü.

    su:
    500 milyon insan çölde yaşıyor. bu insanlar kuyulardan 25000 yıl önce yağan yağmurların sularını çekerek hayatta kalıyorlar. yani fosil su, ya da “maden” su ile.
    bir süre önce çölde tarım yapılmaya başlandı(önceki yazımda belirtmiştim). sulama için işte bu 25000 yıllık su stoku hiç bitmeyecekmiş gibi hesapsızca kullanıldı. su seviyesi hızla düştü. sonuç fiyasko. içilecek suyun ziyan olması da cabası.
    hindistan’da giderek daha derin kuyular açılıyor. nüfus artarken su seviyesi düşüyor. akiferler(yer altı havzaları) bir bir kuruyor.
    bataklıkların suyu süzme ve uzun süreli depolama özelliğini bilmedik ya da bilmezden geldik ve onları kuruttuk. 20yy’da yeryüsündeki bataklıkların yarısı kurutuldu. su kaynaklarımızı korusun, yatırımlarımızı planlasın diye kurduğumuz dsi adlı kurum da bu korkunç yanlışta ısrar ediyor, bilginize…
    suyu depolayıp çevrimi yumuşatan bir başka mekanizma dağ buzulları. iklim değişikliği yüzünden bunlar eriyor ve sonuçta besledikleri nehirler yazın kuruyor.
    iklim değişikliği nedeniyle yükselen deniz seviyesi yer altı sularının tuzlanmasına, dolayısıyla daha da fazla susuzluğa yol açacak. susuzluk yüz milyonlarca mülteci yaratacak.
    maden ve diğer kaynaklar:

    ucuz petrolün sonuna geldik ve görmezden geliyoruz. ucuzdan kasıt sadece para maliyeti değil, enerji maliyeti. bkz.net enerji.
    2100’e kadar dünyanın bütün madenleri son gramına kadar tükenecek. (bence bu iyimser bir rakam)
    dubai, hovardaca ve aptalca fosil yakıt tüketiminin damgasını vurduğu bir ibret şehri. çıldırmışcasına tüketilen petrol sayesinde yoktan var edilen bir kent. dünyayı uyaracak bir tehlike işareti.
    kağıt için dikilen okaliptus ağaçları aşırı miktarda su buharlaştırıyor, bir başka deyişle tüketiyor.
    belgeselde ayrıca tarihçilerin ve antropologların anlattığı en korkunç hikaye olan paskalya adası(easter island) trajedisine değinildi. bu adada yaşananlar bizim gelecekte yaşayacaklarımıza benziyor. yani sınırlı bir doğal çevrede aşırı nüfus ve kaynakların hesapsızca kullanımı sonucu medeniyetin aniden sona ermesi ve toplu ölümler. ''
  3. fransız fotoğrafçı yann arthus-bertrand'ın yönettiği 2009 yapımı belgesel film.

    seslendiren de glenn close.

    her insanın görmesi elzem bir belgesel.

    ''paylaşmak her şeydir! dünyamız bir diğerinin varolmasıyla varolabilen her bir varlığın farklı rollere sahip olduğu bir dengeye sahiptir. alglerin deniz kabuklarıyla evliliğinden mercanlar doğar. avustralyada bulunan great barrier resifi 1500 balık, 4000 tür yumuşakça, 400 mercana ev sahipliği yapar. okyanuslardaki denge onlara bağlıdır.'' diye başlıyor.

    ağaçların oluşması için 4 milyar yıl gerekti. dünya bir mucize!

    hayvanlar yaşadıkları yere yaşadıkları yer de onlara uyum sağlar ve böylece her ikisi de kazanır. dünya macerasında her canlının ayrı ve özel bir yeri vardır. hiçbirisi gereksiz değildir.

    ey insanoğlu! 4 milyar yıllık mirastan yararlanıyorsun. sadece 200 bin yaşındasın ama dünyanın çehresini değiştirdin bile! tüm savunmasızlığına rağmen senden önce hiçbir canlının yapmadığını yaptın ve ortamın her köşesini ele geçirdin!

    uzun süre insanlar ve gezegen arasındaki ilişki dengedeydi. uzun süre ekonomi doğal ve adil bir ittifak içindeydi.
    dünya insanları besler, onları giydirir ve günlük ihtiyaçlarını karşılar.

    50 yüzyıl içinde tek bir kuşak insanlığın tüm geçmiş kuşaklarıyla olduğundan daha radikal biçimde değişime uğradı ve modern tarımla üretim fazlası çıktı ve bakteriler ve böcek ilaçları. her yer gübre ve plastik oldu. makinalar toprağın yıldız taneleri olan minerallerini söküp aldılar.

    bir zamanlar karayiplerin incisi olan haiti dünyanın en fakir ülkelerinden oldu, artık halkını besleyemiyor. çünkü haitinin mevcut ormanlarından sadece % 2 si kaldı.

    afrikanın en büyük petrol ihracatçısı nijerya nüfusunun % 70 i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. zenginlik ellerinde ama ülke halkının kullanma hakkı yok.

    dünya yoksullarının yarısı kaynak zengini ülkelerde yaşıyor.

    her 6 kişiden biri yemek, su, sağlık, elektrik gibi günlük ihtiyaçlarını karşılayamadan yaşıyor.

    1 milyar insan aç geziyor.

    artık her hareketimiz karbon salınımına sebep oluyor.

    ''dünyanın kaderini değiştirmemiz için 10 yılımız var. insanoğlu değişerek birlikte ve paylaşımcı bir dönüşümle dünyayı yani yuvamızı kurtarmak için yeterli güce sahip!'' diye de bitiyor.