• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.81)
hotaru no haka - isao takahata
insanlık tarihinin en kara lekelerinden biri olan ii. dünya savaşı'nın yıkıma uğrattığı hayatları iki küçük kardeş üzerinden anlatan animasyon türündeki film dönemin japonya'sında geçiyor. annelerini savaşa kurban veren seita ve setsuka babalarının da savaşta olması nedeniyle yakın bir akrabalarına gönderilirler. burada tutunamayan bu iki küçük çocuk evden kaçarak, kendilerini savaşın izlerinin anbean körüklendiği sokaklara atarlar. ancak bu yolculuk bildiğimiz türden yolculukların aksine, kan kokulu sokaklarda verilen bir yaşam savaşına dönüşecektir.
akiyuki nosaka’nın yarı biyografik romanından uyarlanan film, savaş üzerine yapılmış filmler arasında en dokunaklı ve en gerçekçi üsluba sahip olanlardan biridir. (kaynak: http://www.beyazperde.com/filmler/film-10251/)


  1. iki filmi bir daha izlememeye yemin etmişliğim vardır. nedeni kötü olmaları değil elbette, ruhumu fazlaca kanatmaları ve kalbimi sıkıştırmaları tabiri caizse. zaten çocukların başrollerde olduğu ve bir şekilde yıpratıldıkları, hırpalandıkları eserler-film, anime, kitap hiç fark etmez- benim için sindirmesi en zor olanları, yeşil yol^:the green mile^'daki siyahi karakter john coffey'e dönüşüyorum resmen. bahsettiğim bu iki filmden biri de hotaru no haka'dır; ateşböceklerinin mezarı. savaşın acımasızlığını, çocukları merkeze koyarak anlatır, izlerken insanlığınızdan utanırsınız, insanlığın kanlı tarihinden. yine de izleyin derim, gözlerimizi kapadığımızda gerçekler yok olmuyor ne de olsa.
    bahsettiğim ikinci film için;
    (bkz: dare mo shiranai)
    (bkz: hirokazu koreeda)
  2. film izlerken bolca ağlayan bir insan olarak "ben ağlamam arkadaş" diyenlere önerdiğim. "animasyon ile mi ağlayacağım" cevabına karşın ısrar ettiğim akabinde sabaha karşı "kalbimde sanki tonlarca ağırlık var, neden izlettirdin" sitemlerine maruz kaldığım, fazla güzel, fazla hüzünlü bir öykü.

    çok sevdim ama asla ikinciye izlemeye cesaret edemedim.
  3. ikinci dünya savaşını öyle anlatır ki ben hiç böyle düşünmemiştim derken bulursunuz kendinizi. fakat filmin tek teması savaşın içinde kaybolan hayatlar ya da gençlik değildir. aynı zamanda insanlığını kaybedenleri görürsünüz. insanların birbirlerine nasıl yüz çevirdiğini görürsünüz. zaten asıl rahatsız edici tarafı da budur filmin. bir savaş halinde herkesin ne kadar bencil ve vurdum duymaz tavırlar takınabildiğini, insanlıklarını nasıl kaybettiklerini izlersiniz sahne sahne. bir abinin kardeşi için yapabilecekleriyle de yüzleşirsiniz. öyle çok açıdan sizi zorlar ki film sonunda boğazınızda bir yumrukla kapatır, uzunca bir süre bir şey yapmadan öyle ekrana bakarsınız. olağan üstü durumlarda insanların da olağan dışı davranışlarını harika bir şekilde anlatan bir baş-yapıt eserdir.
  4. boğazda düğüm, bünyede hançer bırakan cinsten bir film. çok kolay gözyaşı dökemediğim için o düğüme de engel olamadım. bir defa daha izlemek isteyip, izlemeye cesaret edemeyeceğim filmdir bu şaheser. duygu durum anlatmak için gerçek oyunculuklara ihtiyaç olup olmadığını sorgulatır, insanın yeri geldiğinde, oyuncaklarla, fotoğraflarla da bağ kurulabildiğini gösterir, öyle değişik bir şey.